Cennetin etrafı mekruhla dolu kimse girmeyecek, ne demek?

Tarih: 12.09.2025 - 15:45 | Güncelleme:

Soru Detayı

Bu hadiste geçen mekruh nedir? Allah Teala Hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselama: "Git ona bir bak!" buyurdular. O da gidip cennete baktı ve: "(Ey Rabbim!) Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!" dedi. (Allah Teala Hazretleri) cennetin etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: "Hele git ona bir daha bak!" buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da: "Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!" dedi." Bu hadiste geçen mekruh kelimesi bildiğimiz anlamıyla mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu hadiste geçen “mekârih” kelimesini mekruhlar olarak çevirmek yanlıştır; “nefsin hoşuna gitmeyen yükümlülükler” demek gerekir.

İbadetlerle eğitilmemiş nefis, dini emir ve kuralların bir kısmından hoşlanmaz; yapsa bile iradesini kullanması gerekir; işte nefis istemediği halde iman ve kâmil Müslümanlığın gerekli kıldığı davranışlar ihmal edildikçe cennetin kapısının önüne set çekiyor; bu seti aşmak için nefis ile mücadele ederek dindar olmaya çalışmak gerekiyor ki, set açılsın ve cennete girilsin.

İlgili hadis-i şerif ve kaynakları şöyledir:

"Allah Teala Hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselama:

"Git ona bir bak!" buyurdular O da gidip cennete baktı ve: "(Ey Rabbim!) Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!" dedi (Allah Teala Hazretleri) cennetin etrafını nefsin hoşuna gitmeyen sorumluluklarla çevirdi Sonra: "Hele git ona bir daha bak!" buyurdu Cebrail gidip ona bir daha baktı Sonra da:

"Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!" dedi Cehennemi yaratınca, Cebrail'e:

"Git, bir de şuna bak!" buyurdu O da gidip ona baktı ve:

"İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!" dedi Allah Teala hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı Sonra da:

"Git ona bir kere daha bak!" dedi O da gidip ona baktı Döndüğü zaman:

"İzzetine yemin olsun, tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!" dedi" (Ebu Davud, Sünnet 25; Tirmizi, Cennet 21; Nesai, Eyman 3)

Nefsin hoşuna gitmeyen yükümlülükler

Hadisin şerhlerinde açıklandığı üzere, Cennet'in etrafı nefsin hoşlanmadığı, zor ve meşakkatli amellerle çevrilmiştir. Bu meşakkatler şunları kapsar:

İbadetler için gösterilmesi gereken çabalar ve zorluklar.

Sabır göstermek.

Allah'a tevekkül etmek.

Kötülüklerden kaçınmak.

Zekat ve sadaka vermek.

Cihad etmek (nefisle ve düşmanla mücadele).

Kulluk yolunda açlık, susuzluk ve uykusuzluğa katlanmak.

Nefsanî arzulara muhalefet etmek ve şehvetleri kırmak.

İşte bu tür nefse ağır gelen, hoşlanılmayan ancak yapılması gereken ameller, Cennet'e giden yolu çevreleyen "mekruhlar" olarak ifade edilmiştir. Hz. Cebrail, Cennet'in başlangıçtaki güzelliğini gördüğünde herkesin oraya gireceğini düşünmüş; ancak etrafının bu tür zorluklarla çevrili olduğunu görünce, bu engelleri aşabilecek kimsenin az olacağından endişe etmiştir.

Bu hadis, Cennet'in nefsin hoşuna gitmeyen amellerle kazanılabileceğini, Cehennemden korunmak için de şehvetlere ve nefsin meylettiği şeylere karşı koymak gerektiğini çok güzel bir benzetmeyle ifade etmektedir.

Cehennemin şehvetlerle kuşatılmıştı

Hadis, cennetin cazib fakat kazanılmasının kolay olmadığını, cehennemin de çok kötü fakat oraya şiddetle çeken cazibeler bulunduğunu belirtmektedir.

Hz. Cebrail, birinci görüşlerinde onları zatî evsaflarıyla değerlendirir: "Cennet o kadar güzel ki, herkes oraya girer, yani onu kazanma iştiyakı izhar eder, kazanılması için gerekli gayreti gösterir" demek istemiştir. Keza "cehennemin çirkinliği, kötülüğü karşısında herkes oraya girmemek için elinden geleni yapar" demek istemiştir.

Ama ikinci defa, yani cenneti kazanmak için nefsin hoşlanmadığı nice sorumlulukların yerine getirilmesi ile aşılması gerektiğini, cennetin etrafını bunların sardığını görünce, bu hoş olmayan engelleri aşacak kimseler çıkmayacak endişesine düşer, zira cennetin etrafında ibadet için meşakkatler, sabır, tevekkül, kötülüklerden sakınmak, zekat, sadaka vermek, cihad etmek, kulluk yolunda açsusuz ve uykusuz kalmak, yanılmak, nefse hakim olmak vs. gibi meşakkatli teklifler, nefsanî arzulara muhalefet ve şehvetlerin kırılması var. İnsan nefsi bunları sevmez. Cennetin etrafı da hep bunlarla sarılı.

Keza cehennemin etrafında da nefsin hoşuna giden, pek cazip şeyler var: Serbestlik, sorumsuzluk, eğlence, israf, dedikodu, fuhuş, yalan, gıybet.. vs. Bunların cazibesine kapılmamak her insanın işi değil. Buralara gidecek insanların miktarı hususunda endişelenir.

Alimlerimiz, bu hadisi Resulullah'ın bedî sözlerinden biri kabul ederler. Cennetin nefsin hoşuna gitmeyen amellerle kazanılabileceği; keza cehennemden korunmak için de mutlaka şehevî arzulardan, nefsin meylettiği şeylerden kaçınmak gerektiği çok güzel bir teşbihle ifade edilmiş olmaktadır.

Hadis, cenneti kazanma ve cehennemden kaçınmanın yollarını en veciz bir şekilde belirtmekte, müminleri bu mühim meselede uyarmaktadır.

Esasen hem cennet hem de cehennem, bizler için nimettir. Zira istikameti bulmada, birisinin teşvik edici, diğerinin de ürkütücü rolü vardır. İnsan, cennetin teşvik edici yüzüne bakınca hep oraya girebilmek için çalışır; cehennemin abus çehresini görünce de, ona düşmeme gayretiyle cennete doğru şahlanır. Böylece, her ikisi de bizim için rahmet olur.

Ancak, Cenab-ı Hakk, hem cenneti hem de cehennemi birer bohçaya sarmış, bunları insanların amel pazarına takdim buyurmuştur. İnsan kendisine verilen iradeyle bunlardan birini tercih etme durumundadır. İrade ölçüsünde isteyen, said olur cennete talip çıkar, isteyen de şaki olur cehennem yoluna girer.

İnsanların çoğu küçük hesaplar peşindedir. “Namaz iyidir, fakat günde beş defa kılmak bana zor geliyor” diyen bir insan, namazdaki çok küçük meşakkate takılıp kalmıştır. Kışın abdestin zorluğu, bazılarını yolda bırakmıştır. Halbuki, yukarıdaki hadiste gördük ki, aynı abdest, onun bu küçük sıkıntısına katlanan bir başkasını adım adım cennete yaklaştırmaktadır. Oruçta, zekatta, hacda, cihadda da aynı şeyleri düşünmek mümkündür. Akılları, akıllı davranmalarına mani olan niceleri, bu küçük engel ve engebeler karşısında gereken sıçrayışı yapamamakta ve cennetin etrafında seyrettiği nefsin hoşuna gitmeyen ve yerine getirilmeyen görevler , onların oraya girmelerine mani olmaktadır.

Cehennem ise, basit hevesleri kendisine tuzak yapmış bir cadıdır. Çoğu kimse, biraz sonra hayatına mâl olacağından habersiz tıpkı sineklerin bala koşması gibi, bu zehire koşmaktadır. Evet, şehvet, onlar için zehirli bir baldır. Bu insanları, etrafında döne döne yanıp mahvolacağı ateşe doğru giden kelebeklere de benzetebiliriz; cehennemin etrafını saran şehvetlere doğru akılsızca gider ve kendilerini cehennemde bulurlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun