Cehennemde bulunanlar alicin kumları kadar kalsalar bile neticede oradan cezalarını çekip çıkarlar, hadisi sahih midir?

Tarih: 11.12.2015 - 06:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

a) Öncelikle Futuhat’ta bulunan şu hadisler sahih mi diye sorayım: Bazı hadîs âlimlerinin zayıf kabul ettikleri “Allah’a yemin olsun ki bir gün gelecek cehennemin kapıları kapanacak ve dibinde su teresi bitecektir. Hz. Ömer’den rivâyet edilen “Cehennemde bulunanlar alicin kumları kadar kalsalar bile neticede oradan cezalarını çekip çıkarlar.”
b) Muhyiddin Arabi hazretlerinin Cehennem hakkındaki görüşleri kendi görüşü mü yoksa bazı kişiler onun kitabına eklemişler mi?
- Eğer kendi sözleri ise bu görüş ehli sünnet ve İslam alimleri ve özellikle Bediüzzaman hazretleri veya onun talebeleri veya şu anki alimlerimiz tarafından nasıl yorumlanmıştır?
c) Ve bu konunun Kuran ı Kerim’deki ayetlerle uygunluğunu nasıl düşünebiliriz?
- Bahsettiğim yerler şunlar: Önce Futuhat eserin alıntı yapayım sonra Ayet i Kerimlerden.. Fütûhât’ta, İsmail ve Eyyüp Fassında şöyle denilmektedir:
“Kâfirler her ne kadar ateşten çıkmazlarsa da netice itibâriyle cehennem azabı onlar için “uzb” (tatlılık) olur. Cennettekiler nimetlerden zevk alırken onlar da cehennem azabı ve kaynar sudan lezzet alırlar.” Fütûhât-ı Mekkiyye’ de 62. bâbda, cehennemin mertebelerinden bahsederken, cehennem ehli için de ilahî rahmetin zuhûr edeceği ve onların cehennemden çıkmamakla beraber bir zaman sonra orada elem ve azab duygusunu kaybedeceklerini ve kendilerine göre bir çeşit nimetle nimetleneceklerini dile getirmektedir. Onların azabı hafifletilmez..” (Bakara 86) Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.” (Bakara 161-162) Onların azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır. (Al-i İmran 188) Ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız. (Meryem 77-79) Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır. (Maide 37)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuyla ilgili sitemizde ayrı ayrı sorulara verilmiş cevaplar mevcuttur. Oralarda tatmin edici bilgilerin olduğunu düşünüyoruz. Bununla beraber, o bilgilerden bazılarını burada da tekrar edeceğiz:

a) İbn Arabi’nin cehennem hakkında söyledikleri şöyle özetlenebilir.

“Kur’an’da mücrim/suçlu olarak belirtilen ve cehennemden asla çıkamayacak olan cehennemlikler dört kısımdır:

Birinci kısım: Nemrud, Firavun ve benzerleri kimselerdir ki, Allah’a karşı büyüklenmeye kalkışmış, rablık dava etmişlerdir.

İkinci kısım: Allah’a ortak koşan müşriklerdir.

Üçüncü kısım: Muattıla/ateistlerdir.

Dördüncü kısım: İçlerinde küfür olduğu halde, dışarıya İslam görüntüsünü veren ikiyüzlü/münafıklardır.

İnsan ve cinlerden oluşan bu dört grup, cehennemin asıl sakinleridir, oradan asla çıkmayacaklardır. (bk. Futuhat, 1/301-302/62. Bab)

- Söz konusu bu dört grub cehennemden asla çıkmayacaklarına, -Kur’an’da ifade edildiği üzere- ölerek yok olmayacaklarına ve cehennemden çıkıp cennete giremeyeceklerine göre, Allah’ın sonsuz rahmeti ve lütfu, onlar hakkında da -bizzat ateşin içinde- bir şekilde tecelli etmesi gerekir. Bu da şöyle olur/olabilir:

Cehennemde ebedî kalanlar -Allah’ın haklarında tayin ettiği- cezalarının süresi bittikten sonra, artık ateşe karşı bir alışkanlık, bir muafiyet kazanacaklar. Acıyı hissetme duyuları kaybolup, artık elemi, sızıyı, ağrıyı duymaz hale geleceklerdir. Hatta, uykuda olan birinin -rüyada- gördüğü türden hayalî bir lezzeti bile hissedebileceklerdir. (bk. Futuhat, 1/303)

- Görüldüğü gibi, Şeyh-i Ekber İbn Arabî, cehennemin ebedî olduğunu ısrarla vurgulamakta ve dört grup insanların orada ebedî kalacaklarını, ancak cezalarını çektikten sonra sonsuz ilahi rahmetin onları da kuşatacağı ve cehennemi onlar için lezzetsiz de olsa katlanılabilir bir şekle sokacağını belirtmektedir.

- Hz. Ömer’den rivâyet edilen “Cehennemde bulunanlar alicin kumları kadar kalsalar bile neticede oradan cezalarını çekip çıkarlar.” hadisini İbn Teymiye kullanmıştır.

Alimler İbn Teymiyenin bu görüşünü birkaç noktadan tenkit etmişlerdir:

Birincisi: İbn Teymiye, Hz. Ömer’e dayandırdığı rivayeti, Hasan-ı Basrî’den nakletmiştir. Oysa bizzat kendisinin belirttiği gibi, Hasan-ı Basrî  bu hadisi bizzat Hz. Ömer’den  işitmemiştir.

Demek oluyor ki, bu hadis mürsel ve münkatıdır. Yani senette kopukluk vardır. Bu ise rivayetin zayıf olduğunu göstermektedir.

Başta İbn Sîrîn, Hafız İbn Hacer, Darekutnî, olmak üzere hadis alimleri, Hasan-ı Basrî’nin mürsel olarak rivayet ettiği bu gibi rivayetlerine itimat edilemeyeceğini belirtmişlerdir. Senedi kopuk bu gibi hadis rivayetleri feri meselelerde bile kabul görmezken, bu gibi imanî meselelerde nasıl kabul edilir? (bk. Muhammed b. İsmail es-Sananî, İbtalu edilleti fenai’n-nar, 1/68)

İkincisi: Hz. Ömer (ra), cehennemin sonunda yok olacağına dair herhangi bir ifadeyi kullanmamıştır. Onun dediği şudur:

“Şayet cehennem ehli, Alicin kumları/bir kum yığını miktarı / kum yığınındaki kum tanelerinin sayısı kadar cehennemde kalsalar bile, yine de bir gün gelir ki oradan çıkacaklardır.”

Görüldüğü gibi, bu ifadede cehennemin yok olacağı değil, cehennemliklerin oradan bir gün çıkacakları hususuna işaret edilmiştir. Oysa, bu iddia, İbn Teymiye dahil, hiçbir İslam alimi tarafından kabul edilmemiştir.

Üçüncüsü: İbn Teymiye hiçbir delile dayanmadan, Hz. Ömer (ra)’e isnat edilen bu sözün asıl cehennem ehli olan kâfir hakkında olması gerektiğini ileri sürmüştür.

Halbu ki, -şayet sahih olsa bile- bu hükmün, cehenneme girmiş tevhit ehli müminlerden olup da günahları affedilmemiş kimseler hakkında olma ihtimali çok daha kuvvetlidir. Bize göre başka bir ihtimali de yoktur. Çünkü, bu takdirde  ancak, bu konuda çok açık olan ayet-hadis ve ehl-i sünnet alimlerinin icma/ittifaklarına uygun bir görüş olur. (bk. İbtalu edilleti fenai’n-nar, 1/68)

- Bu görüşün dayandırıldığı sahabelerden biri olan Abdullah b. Mesud’dur.  Rivayete göre, İbn Mesud şöyle demiştir:

“Öyle bir zaman gelecek ki, cehennemde hiçbir fert kalmayacaktır.” (İbtalu edilleti fenai’n-nar, 1/75)

Halbuki İbn Mesud’un, -bu söylenenlerin aksine delalet eden- merfu olarak rivayet ettiği bir hadis söz konusudur:

“Eğer cehennemdekilere; siz ateşte dünyadaki taşların / çakılların sayısı kadar (yıllar) kalacaksınız, denilse, buna çok sevinecekler.” (İbtalu edilleti fenai’n-nar, 1/70)

- Bir çok ayetin açık beyanı ile birlikte şu sahih hadisin ifadesinde de cennet ve cehennemin ebedi olduğu ve müminlerle kâfirler, yerlerinde ebedi kalacakları açıkça bildirilmiştir:

“Kıyamet günü, insanlara hitaben 'Ey cennet halkı! Artık -sizin için- ölümsüz bir ebediyet vardır. Ey cehennem halkı! Sizin için de ölümsüz bir ebediyet vardır.” (Buharî, Rikak, 51; Müslim, Cennet, 40; Tirmizî, Cennet, 20).

b-c)Yukarıda belirtildiği üzere, İbn Arabi, Cehennemin ebedi olduğuna, kâfirlerin de cehennemde ebedi kalacaklarına işaret ettikten sonra, özetle: “Cehennemde ebedî kalanlar -Allah’ın haklarında tayin ettiği- cezalarının süresi bittikten sonra, artık ateşe karşı bir alışkanlık, bir muafiyet kazanacaklar. Acıyı hissetme duyuları kaybolup, artık elemi, sızıyı, ağrıyı duymaz hale geleceklerdir. Hatta, uykuda olan birinin -rüyada- gördüğü türden hayalî bir lezzeti bile hissedebileceklerdir." (bk. Futuhat, 1/303)

- Ayetlerde geçen ve cehennemdekilerin azabının hafifletilmeyeceğini, aksine arttırılacağını beyan eden ayetlerin ifadelerini, “kâfirlerin hakkettikleri cezalarını çektikleri süre” ile kayıtlı olduğunu, bu sebeple de, İbn Arabi’nin bu yaklaşımı ile ilgili ayetler arasında bir çelişkinin olmadığını söylemek mümkündür.

- Son olarak Bediüzzaman hazretlerinin konuyla ilgili görüşünü de yazalım:

“S- Pekâlâ o ebedî ceza hikmete muvafıktır, kabul ettik. Amma merhamet ve şefkat-i İlahiyeye ne diyorsun?"

"C- Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir, ya ademe gidecektir veya daimî bir azab içinde mevcud kalacaktır. Vücudun velev cehennemde olsun, ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem, şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve masiyetlerin de merciidir. Vücud ise velev cehennem de olsa, hayr-ı mahzdır. Maahaza kâfirin meskeni cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır."

"Fakat kâfir, kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmiş ise de amelinin cezasını çektikten sonra, ateş ile bir nev' ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden âzade olur. O kâfirlerin dünyada yaptıkları a'mal-i hayriyelerine mükâfaten, şu merhamet-i İlahiyeye mazhar olduklarına dair işarat-ı hadîsiye vardır.” (İşarat-ül İ'caz, s. 81)

İlave bilgi için tıklayınız:

Ahiret hayatının, cennet ve cehennemin ebedi (sonsuz) oluşunu ayetlerle açıklar mısnız?
İbn Arabi gerçekten de cennet ve cehennemin ebedi olmadığını söylemiş midir?
Cennette her istediğimiz yerine gelecekse bir müddet sonra sıkılma olacak mı? Orada dünyadaki nimetlerden istifade edecek miyiz?
Cennet, cehennem ve içindekiler enerjiye çevrilip yok edileceği söyleniyor. Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun