Bütün adil ravilerin ta'dil sebepleri açıklanmış mıdır?

Tarih: 02.02.2020 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzî'ye göre genellikle dış durumuna bakılarak ta‘dîl edilen râvide, ta‘dîl sebebinin yapmacık davranışlara dayanması ihtimalinden dolayı ta‘dîl gerekçesinin açıklanmasına ihtiyaç vardır. (DİA, VII, 397)
- Peki adil kabul edilen bütün ravilerin ta'dil sebepleri açıklanmış mıdır?
- Eğer açıklanmamışsa, "ta‘dîl sebebinin yapmacık davranışlara dayanması ihtimali"nin önüne nasıl geçilmiştir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir hadis terimi olarak adalet, rivayetlerinin kabul edilebilmesi için ravide bulunması gereken Müslüman ve akıl baliğ olma gibi şartlar yanında, onu küçük düşüren bütün davranışlardan uzak olmasını sağlayan mânevî ve ahlâkî özelliklerini de içine alır.

Bu anlamdaki adalet, çoğunlukla, ravide aranan zihnî özellikleri ifade eden zabt terimi ile birlikte kullanılır.

Bir ravinin adaleti ya yetkili bir kimsenin ifadesiyle (sarahaten) veya bazı durumların onun adil olduğunu ortaya koymasıyla (hükmen) bilinir.

Hadis âlimlerinin çoğunluğuna göre, bir ravinin adil olduğunu söyleyen veya buna hükmeden kimsenin (muaddil), bu işin ehli, dikkatli ve araştırıcı olması halinde, erkek veya kadın, hür veya köle olduğuna bakılmaksızın râvi hakkındaki hüküm ve şehadeti muteber sayılır.

Bu konuda oldukça müsamahakar düşünenler de vardır. Bunlara göre ilim (hadis) öğrenimi ile tanınan herkesin, aksi ortaya çıkmadıkça adaletine hükmetmek gerekir.

Muhaddislerin ittifakla kabul ettikleri görüşe göre ise, ravinin adalet sahibi olarak şöhret kazanmış olması, onun adil sayılması için yeterli bir gerekçe olduğundan, artık hakkında ayrıca bir araştırma yapmaya gerek yoktur.

Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:

Bir ravide adalet vasfının bulunması gerektiği, (Bakara, 2/282) ve (Hucurat, 49/6) surelerindeki iki ayet ile bazı hadislerden çıkarılmıştır. (bk. Süyûtî, I, 300-303)

Hadis rivayeti gibi son derece titizlik, dikkat ve bilhassa dürüstlük isteyen bir konuda adalet vasfının aranması aklî ve mantıkî bakımdan da bir mecburiyettir.

Buna göre ravilerde bu vasıf daha sahabe devrinden beri aranmış olmalıdır. Ancak sahabîlerin adaleti Kur'an ve hadisle sabit olduğu için, sadece bunlara mahsus olmak üzere, daha çok zabt sıfatı üzerinde durulmuştur.

Genel olarak, Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında meydana gelen savaşlardan sonra, hadis rivayetinde özellikle adâlet vasfının arandığı görülmektedir.

Bir ravinin adil olarak nitelendirilebilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekir:

1. Müslüman Olmak.

Hadis İslâm dininin ana kaynaklarından biri olduğu için bu ilimle uğraşan kimsenin Müslüman olması şarttır. Kâfirin hadis öğrenmesi câiz ise de rivayeti ancak Müslüman olduktan sonra kabul edilebilir.

2. Akıl.

Bu vasıfla, ravinin söyleneni anlayıp doğru cevap verebilme kabiliyeti (temyiz) kastedilir.

Buna göre temyiz çağından küçük çocukların (genel olarak beş yaşından küçük olanların) ve delilerin hadis öğrenmeleri ve hadis rivayet etmeleri kabul edilemez. Hadis öğrenmek için temyiz kabiliyeti yeterli ise de hadis rivayetinde bunun yanında büluğ şartı da aranır.

Ancak mümeyyiz çocuğun, sırf nakle dayanan rivayetleri nazarı itibara alınmamakla birlikte, müşahede ile ilgili rivayetlerinin kabul edilebileceği söylenmiştir.

3. Mükellef Olmak.

Ravinin, rivayetin önemini ve yaptığı işin sorumluluğunu anlayabilmesi için âkıl bâliğ olması veya on beş yaşını doldurmuş bulunması gerekir.

4. Takva.

Takva burada ravinin büyük günahlardan kaçınması, küçük günahlarda ısrar etmemesi manasındadır.

Buna göre, ister hadis konusunda ister hayatın başka alanlarında olsun, yalan söyleyen ve fısk / günah içinde bulunan kimsenin rivayetleri kabul edilemez.

Özellikle Hz. Peygamber (asm) hakkında yalan söyleyen kimsenin, daha sonra tövbe etse bile, rivayeti bir daha muteber sayılmaz.

Aynı şekilde bidatçının rivayeti de ancak bazı şartlarla kabul edilebilir.

5. Mürüvvet (mürûet).

Ravinin şahsiyet sahibi olması, kişiliğini zedeleyen iş ve davranışlardan uzak bulunması demektir. Bu vasfın sınırları, İslâm’ın genel ilkelerine uygun örflere bağlı olarak cemiyetlere göre değişir.

Bu şartları taşıyan hür ve köle, kadın ve erkek her ravi adil (veya adl) sayılır.

Hadis usulünde bir ravinin belirtilen şartları taşıdığının bilinmesi (adalet-i zâhire) yeterli sayılmış, onun bu nitelikleri gerçekten taşıyıp taşımadığının (adalet-i batıne) tesbit edilmesi imkansız görülmüştür.

İlave bilgi için tıklayınız:

RAVİ.
Hadis ilimlerinde râvi tabakaları nelerdir, bu tabakalara kimler girer ...

Kaynaklar:

- İbnü’l-Esîr, Câmiʿu’l-uṣûl (nşr. Abdülmecîd Selîm – Muhammed Hâmid el-Fıkī), Beyrut 1400/1980, I, 36;
- Sehâvî, Fetḥu’l-muġīs̱, Kahire 1388/1968, I, 271;
- Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Kahire 1379/1959, I, 300-303;
- Ali el-Kārî, Mustalahâtü ehli’l-eser, İstanbul 1327, s. 51, 120;
- Nûreddin Itr, Menhecü’n-naḳd fî ʿulûmi’l-ḥadîs̱, Dımaşk 1399/1979, s. 79;
- Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 17.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun