Bir kimse zaruret olmadan, başka mezhebin hükmüyle amel edemez mi?

Tarih: 02.12.2014 - 09:39 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Diğer hak mezheplerin ruhsatlarını zaruret halleri dışında neden uygulayamıyoruz?.
- Gerekçe: mezhepsizliğe kapı açabilir. Bu gerekçe beni tatmin etmiyor. Mezheplerin çıkışından önce Müslümanların uygulayabildikleri bazı şeyler şimdi zaruret halleri dışında yapılamıyor. Dolayısıyla mezhepler bize zorluk mu getirmiş oluyor?
- Yardımcı olabilir misiniz; bir kimse zaruret olmadan bir veya birkaç konuda başka mezhebin hükmüyle amel edemez mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Bir insanın, belli bir mezhebe göre hareket emek zorunda olmadığı husus, alimlerin ittifakıyla sabittir.

- Ancak, dinin bir hükmünü tercih emek için Kitap ve sünnet bilgisi gerekir. Kur’an’ın ayetlerinden ve hadislerden hüküm çıkaracak kadar İslami ve Arabi lisanına vakıf olmayan kimsenin bir tercih hakkı yoktur. Çünkü, bir şeyi başka bir şeyden tercih ederken, bunun ötekinden daha güzel, daha hak olduğuna inanması gerekir. 

Aksi takdirde nefsinin keyfine göre tercihte bulanan kimse din ile oynamış olur.

Bu sebepledir ki, İslam alimlerine göre, yüksek seviyede İslamî ilimlere sahip olmayan halk (ve yüzde doksan sekiz oranındaki hocalar) kesimi, bir hak mezhebe göre amel eder veya yetkili ve de etkili bir müftünün / fetva veren hocanın fetvasına uyar.

- Bir insan kendi mezhebinin dışında var olan bir hükmün daha doğru, daha güzel olduğuna kanaat ederse, onunla amel etmenin hiçbir sakıncası yoktur. Yeter ki, tercihini ilmen doğru yapmış olsun. Yani o konuda kendi mezhebinin hükmü ile diğer mezhebin hükmünü karşılaştırabilecek bir bilgiye, dolayısıyla da bir tercih yeteneğine sahip olsun.

- Bilindiği üzere, İslam gibi mukaddes değerlere sahip olan bir dinin hükümlerinin, cahilce ve de hoyratça ters yüz edilmesinin büyük vebali vardır. Yani, bir insan gerçekten samimi olarak ilmi delillerle araştırmadığı ve daha doğru doğruluğuna kanaat getirmediği halde, sırf nefsinin hoşuna gittiği için bir tercihte bulunsa, bu resmen din ile alay etmek manasına gelir. Çünkü, bu durumda kişi, Allah’ın gerçek hükmünü bulmak, onun rızasını tahsil etmek yerine, kendi heva ve hevesini okşamış ve nefsinin rızasını esas almış olur.

- Mezhepler, dinin esaslarından değildir. Bu doğrudur. Çünkü Saadet asrında mezhepler yoktu. Ancak, imtihanın sırrı gereğince, Kur’an ve sünnetin ifadelerinden her zaman çok net hükümleri çıkarmak mümkün olmaz. Sahabe dönemi dahil, ondan sonraki gelen güzide iki asırda da insanların farklı görüş, farklı yorum yapmaları bunun açık göstergesidir.

Bu sebeple, gidilen yol / görüş manasına gelen mezhepler -resmi unvanla olmasa da- ta sahabe döneminden beri var olagelmiştir...

- Bugün Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan dört mezhebin önemi, insanları dinde laubali olmaktan, düşüncede anarşiye yol açmaktan korumak ve karışıklığa sebep olacak binlerce mezhebin meydana gelmesine engel olmaktan kaynaklanmaktadır.

- Yukarıda zikrettiğimiz şartlara haiz olan kimse, bir gün (bir delile dayanarak) Hanefi mezhebine göre, diğer bir gün (gördüğü yeni bir delile dayanarak) Şafii mezhebine göre namaz kılabilir. (bk. İbn Abidin, 1/76)  

- Son olarak şunu unutmayalım ki, Allah, insanların kalbinden geçenleri bilmektedir. Bir insanın yaptığı bir işi niçin yaptığını; nefsinin hoşuna gittiği için mi, yoksa hak olduğunu düşündüğü ve Allah’ın rızasını gözettiği içi mi yaptığını çok iyi bilmekte ve ona göre kişiyi değerlendirmektedir. Mezheplerin dairesinden çıkmakla istediği gibi hareket etme serbestliğini kazanmaya çalışanların hal-i pürmelali Allah’a gizli değildir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun