Allah’ın varlığını gizlemesinin sebepleri, dünya imtihanı dışında ne olabilir?

Tarih: 05.11.2012 - 10:36 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamberler Allah ile konuşunca dünya imtihanı bozulmuş olmuyor mu?
- Allah, ruh gibi bir şey midir, yoksa bir bedeni var mıdır?
- Hz. Musa bile Allah’a bakamadığına göre, cennette Allah’ı nasıl göreceğiz?
- Allah’ın cemali nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1. Allah’ın varlığı açıktır. Fakat Allah’ın Zat-ı Akdesi gizlidir. Onun bir misli, benzeri olmadığı için kavramamız çok zordur. Bu sebepledir ki, Hz. Peygamber Efendimiz (asm):

“Allah’ın zatını düşünmeyin, onun hakkını veremezsiniz... Sadece onun (isim ve sıfatlarının yansıması olan) sanatını düşünün” buyurmuştur. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5705-7)

Örneğin, gözlü, kulaklı, şuurlu, canlı, mütefekkir, konuşkan bir varlık olan insan yaratılışına ve bu yaratılıştaki harika sanat nakışlarına bakan hiç kimsenin şüphe etmemesi gereken husus, bu insanı yaratan Allah’ın bütün varlıkları görmekte, duymakta, bilmekte olduğunu, sermedi bir hayat , sonsuz bir ilim, hikmet, kudret sahibi ve konuşması olan bir mütekellim olduğunu anlamaktır.

Bu sebepledir ki, İmam Gazali, Bediüzzaman Hazretleri gibi bazı alimler, Allah’ın varlığı akli deliller itibariyle çok açık olduğu için gizlenmiştir. Çünkü aklın da belli bir görme kapasitesi ve frekansı vardır. Bediüzzaman Hazretlerinin ilgili bir sözü şöyledir:

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadîr-i Zülcelal!.." (bk. Asa-yı Musa, s.198)

Bir şey kemali zuhurundan, şiddeti zuhurundan gizlenip görünmeyebilir. Mesela, güneşin ışığı, çok şiddetli olduğunda, insanın gözü güneşi görmekte ve ona bakmakta zorlanır. Güneşin, gördüğümüz ve görmediğimiz her yeri kapladığını düşünelim. Bu durumda Güneş ışığıyla ısısıyla, renkleriyle her yeri kapladığı halde onu görmediğimizi zannederiz. Hatta varlığı inkar edilebilir. Bunun nedeni, güneşin olmaması değil, her yerde olduğu içindir.

Deniz o derece gözler önündedir ki, balıklar bu denizin farkına varmazlar. Bizlerin daima hava ile iç içe olmamıza rağmen havanın farkına varmayışımız gibi...

İnsan kulağı belli bir frekansın üstündeki şiddetli gürültü ve sesleri duyamaz. Yani şiddetli tecelli duymama, görmemeye sebep olabilir.

İşte Allah'ın varlığı o derece açık ve bedihidir. Fakat bu açıklık ve bedihi oluş O'nun görülmesine perde olmuştur.

İnsan bir şeyi zıttı ile anlar, kıyas ile kavrar. Mesela, soğuk olmazsa, sıcak anlaşılmaz, mertebe ve dereceleri kavranmaz. Gece olmazsa, gündüzün kıymet ve derecesi anlaşılmaz. Hakiki manada Allah’ın da bir zıddı, bir rakibi, bir benzeri olmadığından, kavramak ve anlamak zorlaşıyor.

- İmtihan’ın gizli olması esastır. İmtihanın konuları arasında en kritik soru Allah’ın varlığı ve birliği ile alakalıdır. Bu sebeple bu sorunun cevabının çok gizli olması gerekir.

- Allah her şey için bir kemal noktası tayin etmiş, onlardan her biri varlığı süresince o kemal noktasına doğru yürümektedir. Kâinattaki tekâmül prensibinin  önemli bir hikmeti de budur.

İnsanlar için en önemli zirve nokta, akıl ve kalb gözüyle Allah’ın isim ve sıfatlarını müşahede etmektir. Bu müşahede ise, güçlü bir iman, kuvvetli ve ihlaslı amel/kullukla mümkündür. İşte insanların önüne eşit bir şekilde, yarışma kurallarına uygun bir tarzda herkese açık bir meydan-ı cevelan olsun diye Allah’ın varlığı ve vahdaniyeti sebepler arakasında gizlenmiş ve perdelenmiştir.

Bir iğne ustasız, bir harf katipsz olamayacağına göre, şu mhteşem kainat elbette sahipsiz olmaz. Aklı olan herkes bunu rahatlıkla anlar..

İşte Peygamber Efendimiz (asm)'in, Allah'ın yarattığı kainat kitabını okumamızı ve bu kainatta yaratılan varlıklarla Allah'ı tanımaya çalışmamızı istmesi bundandır.

2. Peygamber Allah ile konuşunca imtihan sırrı bozulmaz. Çünkü peygamberlerin gösterdiği mucizeler bile insan aklını mecburi istikamete zorlamamaktadır. Nitekim inkârcılar bu tür mucizelere sihir diyerek kabul etmemişler. Kaldı ki, peygamberlerin Allah ile konuşmalarını, vahiy alışlarını hiç görmemişler..

3. Allah ne ruh gibi bir şeydir, ne de bir bedeni vardır. Çünkü Allah hiçbir şeye benzemez... Şayet ruh ise veya bir bedeni varsa o zaman o da yaratıklara benzemiş olur. Halbuki Kur’an’ın bu konudaki ifadesi açıktır:

“Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.”(Şura, 42/11).

İslam alimleri bu ayete dayanarak, Allah’ın cisimden, organları olmaktan, parçalardan, zamandan, mekândan, cihetten münezzeh olduğunu belirtmişlerdir. (bk. Râzî, ilgili ayetin tefsiri)

4. Allah bu dünyada kendini kimseye göstermemiştir. Bir istisnası Hz. Muhammed (asm)’dir. İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, Hz. Muhammed (asm) miraç mucizesiyle Allah’ın cemalini müşahede etmiştir.

- Cennet ise, bir mükâfat yeridir. Mükâfatın en büyüğü ve en şirini ve en zevklisi, insanın hep merak ettiği kendi yaratıcısını görmesidir. Allah bunu kullarından esirgemez.

“Yüzler vardır o gün pırıl pırıl... Rab’lerine bakarlar.”(Kıyamet, 75/22-23)

mealindeki ayette bu husus vurgulandığı gibi, Hz. Peygamber de, ayın dolunay olduğu bir zamanda buyurdu ki:

“Gökteki şu Ay’ı nasıl net görüyorsanız, (cennette) Rabbinizi, böyle açıkça göreceksiniz." (Buharî, Tefsiru sureti’l-Kıyame:23; Müslim, İman, 302).

Müminler cennette, Allah’ı cihetsiz olarak ve karşısında bulunmayarak ve nasıl olduğu anlaşılmayarak ve bir şekilde olmayarak görecektir. Allah’ın ahirette görüleceğine inanırız, fakat nasıl görüleceğini bilemeyiz...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun