Allah kendi bilgisine mahkum mudur?
- Allah'ın el-Alîm sıfatı, onun, var olmuş ve var olacak her şeyi kusursuz bir şekilde bilmesi biçiminde izah edilir. Buna göre Allah, herhangi bir şeye müdahale edip onu değiştirme iradesi gösterdiğinde, alimliği gereği, bunu yapacağını da ezelden bilir.
- Buradan, Allah'ın kendi bilgisi dışında davranamayacağı, eylemlerinde kendi bilgisini geçersiz kılamayacağı ve sonuçta hür olmadığı, kendi bilgisine mahkum olduğu sonucu çıkar.
- Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Değerli kardeşimiz,
- Bu ifadelerde ciddi bir mantık sorunu vardır. Allah’ın en bariz ve en mükemmel bir vasfı olan sonsuz ilmini, onun aleyhine kullanmak gerçekten tuhaf bir yaklaşımdır.
- İnsan sormadan edemiyor; acaba Allah –haşa- bazı konularda cahil olsaydı, daha mı iyi olurdu?
İlmin bir meziyet, cehaletin ise bir rezilet (kötü bir haslet) olduğunda bütün akıl sahipleri ittifak halindedir. Bütün akıl sahiplerinin, insanlar için en güzel, en kusursuz ve en mükemmel bir vasıf olduğunu kabul ettikleri ilim sıfatıyla Allah’ı -haşa- kusurlu bulmaya çalışmak kadar antika bir düşünce olamaz.
- İlim sıfatı olmadan, Allah’ın iradesi de kudreti de hikmeti de işlemez. Daha doğru bir ifadeyle, Allah’ın bütün sıfatları mutedahil daireler gibi iç içedir. Bir sıfatının yokluğunu tasavvur etmek, dolayısıyla bütün sıfatların yokluğunu düşünmek manasına gelir.
Allah, zât-ı akdesi ve bütün sıfatlarıyla Allah’tır. Onun bütün sıfatları ezelidir, ebedir, sermedidir ve sonsuzdur. Sonsuz ilim, sonsuz iradeye mani olmadığı gibi, son iradesi de sonsuz ilmine mani değildir.
- Eğer bu mantıkla hareket edilirse: “Allah sonsuz iradesine, sonsuz kudretine, sonsuz ilmine, sonsuz hikmetine mahkumdur.” da denilebilir. Bu büyük bir yanlıştır.
- Şunu da unutmamak gerekir ki, bir şeyi bilmek onu yapmayı zorunlu kılmaz. İlim sıfatı, bu noktada kudret sıfatından ayrılır.
Kudretin taalluk ettiği her şey var olmak zorundadır; fakat Allah’ın bildiği her şey var olmak zorunda değildir. Çünkü, Allah’ın ilminde çok şey var ki “vücud-u harici” giymedikleri için, onlara “ilmî varlık” denilir. Yani Allah’ın ilminde vasıflarıyla vardır, fakat cisimleriyle var değiller.
Örneğin: Bugünkü bilgilere göre, kâinat bundan yaklaşık on beş milyar yıl önce yaratılmıştır. Bunun anlamı şudur: Allah bu kadar milyar yıl önce bu varlıkları yaratacağını ezeli ilmiyle bildiği halde onları yaratmak zorunda kalmamıştır. Eğer bu zorunlu olsaydı, ta ezelden bunları yaratması gerekirdi.
- Mesela: İnsan olarak, bizim ilmimiz, kudretimiz ve irademiz vardır. Biz bildiklerimizi uygulamaya koyduğumuz zaman, bunu irademizin dışında zorunlu olarak yaptığımızı iddia edebilir miyiz? Elbette hayır!..
Demek ki, “ilim-irade çatışması” düşüncesi, doğru değildir. Özellikle Allah’ın bütün sıfatları “mutlak”tır (sonsuz, kusursuz, kayıtsızdır). Onları kendi zihnimizde bir şekilde sınırlandırmak, gerçekten bir mantık aşmazıdır...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kur'an'da neden mizah yok?
- Allah'ın zâti ve subûtî sıfatları arasındaki fark nedir?
- Peygamber'den sonra kimin liderlik edeceğine Kur'an'da işaret var mıdır?
- Allah'ın sıfatları nelerdir, nasıl anlaşılmalıdır?
- Allah geleceği bilmez, bilirse zorlayıcı olur, sözü ne kadar doğrudur?
- Allah bir insana neden mühlet verir; Allah gaybı biliyor, bu mühlet nasıl anlaşılmalıdır?
- Muhalefetün li’l-havadis sıfatının tecellisi var mıdır?
- Allah’ın subuti sıfatları zatına zaiddir, ne demektir?
- Allah'ın isimleri hakkında bilgi verir misiniz?
- Allah'ın kelam sıfatı, var olması mümkün olan şeylere taalluk eder mi?