Allah adaletli midir?

Tarih: 12.07.2018 - 00:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Neden bazı insanların hem dünya hayatı hem de ahiret hayatı güzel?
- Sorduğum bu soruya tatmin edici cevap gelirse Müslüman olacağım:
- Herkesin sınavı farklı ama 2 kişi düşünelim birinin adı Ahmet olsun diğerinin adı da Mehmet.
- Ahmet maddi durumu orta ya da zengin bir kişi fark etmez karakteri de iyi (hoşgörülü saygılı fakirlere yardım eden vs.) Tipi de güzel ve çok iyi bir ailede doğmuş namazlarını da kılıyor kısaca Ahmet'in cennete gittiğini düşünelim.
- Mehmet ise ayağı kolu yok ya da görme engelli diyelim her neyse Mehmet engelli olmasına rağmen Allah'a isyan etmedi 80 yıl acı ve sıkıntılara katlandı kısaca Mehmet'in cennete gittiğini düşünelim.
-  Ahmet hayatını yaşarken ve mutlu bir şekilde dünyadan ayrılıp cennete gidecek Mehmet ise hayatını yaşamadan cennete gidecek.
- Şimdi diyeceksiniz ki cennetin katmanları mevcut Cennetin katmanlarına baktım hepsi birbirinden güzel yani Ahmet cennetin en alt katmanına gitse bile onun için sorun olmayacak. Çünkü cennette kıskanma üzüntü vs yok mutluluk var her şey Ahmet için güzel sonuçta cennette yani kim hangi katmandaysa ona göre zevk alacaktır.
- Neden Ahmet gibilerin hem dünya hayatı hem de ahiret hayatı güzel? Burada Mehmet'e haksızlık yapılmıyor mu?
- Belki bu soruya cevap verirken şunu da diyebilirsiniz. Mehmet Ahmet'ten daha fazla tat alacak.
- Mehmet, Ahmet'ten daha fazla tat alsa ne olacak ki? Ahmet için ne gibi sorun olabilir? Zaten Ahmet de kendi yediklerinden zevk alacak.
- Bir de şöyle bir şey var, Mehmet daha fazla tat alacak ama bunu kimse bilmeyecek herkes en çok ben zevk alıyorum diyecek. Cidden Allah adaletli mi? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Adalet" kavramı herkesin genelde hakkında bir şeyler bildiğini sandığı göreceli ve kapalı kavramlardan birisidir.

"Adalet nedir?" sorusunun cevabı bence ile başlayan cümlelerle verilemez. Sizce adil olan ötekisince olmayabilir.

"Mutlak adalet" insan doğasını aştığı için ilahi alana bırakılmıştır.

Adalet kavramı üzerine geliştirilen hukuk felsefeleri bile mutlak adaleti beşer üstü gördükleri için, evrensel adalet ya da doğal hukuk gibi tümel kavramlara kadar gidebilmişlerdir.

"Görece adalet" kişiler arasında kurulabilecek en optimum denge durumuna tekabül ederken, mutlak adalet ise Allah karşısında yaratılmışların tikel / kısmi olarak konumlarını belirler.

Buna göre, dünya hayatında sıkıntı çeken bir insana, sonsuz hayatta sıkıntı çekmeyenlere göre üst bir konum sağlamak görece adaletin en optimum uygulaması iken, mutlak adalet açısından bu verilen nimet örneğin onun hayvan olarak yaratılmamış oluşu ya da sıkıntılar ile beraber gördüğü nimetler açısından veyahut daha kötü durumda bulunanlar göz önüne alındığında adaletin değil de ilahi merhametin konusuna girer.

Burada göz önüne alınması gereken diğer bir konu da görece adalet bilgisinin herkeste herhangi bir eğitim ve bilgilenme süreci olmaksızın doğuştan mevcudiyetidir. Açıktır ki bu duygu bizi yaratan yüce Mevlanın el-Adl sıfatından kaynaklanmaktadır.

Allah Teala'nın adl sıfatından kaynaklanan ve yaratılış hamurumuza onun tarafından bırakılan bu duygu veya ölçü ile Allah Teala'ya hasım olmaya kalkmak, peşinen borçlu çıkacağımız bizim aleyhimizde olan bir süreci tetikleyecektir. Cenab-ı Allah’a en ziyade yakın olan peygamberlerin ve takipçilerinin dünya hayatında çektikleri sıkıntı, çile ve maruz kaldıkları kötülükler ile birlikte Allah Teala'ya olan şaşmaz ve şaşırtmaz imanları göstermektedir ki, din günü olarak Fatiha'da isimlendirilen mutlak adalet gününde ilahi merhamet olmaksızın mutlak adaletin önünden kurtulabilmek çok zordur.

Cennette alınacak zevkin nasıllığı ve diğer insanlarla oranlanması bu dünya ölçeklerinde tecrübe edilemeyecek bir olgunun zihinsel kurgusudur. Kendisini yaratanın kim olduğunu, nasıl olduğunu bilmeyen, Cenab-ı Allah’ı görmemiş biz insanların, haşir günü onu tüm isimlerinin mutlak tecellisinde bulup gördüğümüzde, nasıl bir algı ve beklenti içine girebileceğimiz şimdiden kestirilemez.

Cenab-ı Allah’ın Adil ismi gibi, Rahim ismi de o gün mazharlarını mutlak bir tecellide arayacaktır.

Cenab-ı Allah’ın Kahhar ismi gibi, Vedud ismi de o gün taliplilerini sınırsız bir şekilde bulacaktır.

Cenab-ı Allah’ın Hakim ismi gibi, Melik ismi de o gün iktizalarını mutlaka yerine getirecektir.

İnsan yapıp etmeleri itibari ile tüm bu isimlerin mazharı olduğundan ilahi adalet de kapsamlı olacaktır.

Bizim irademizden kaynaklanmayan ilahi takdire ait işler ve oluşlar hakkında ise, irademizin bu işler olduktan sonraki durumuna göre bir karşılığımız olması gereklidir.

Görme duygusu olmayan olarak yaratılmış bir kişi iradi olarak gördüklerinden sorumlu tutulmayacağı gibi, görme duygusu olmadığı için Cenab-ı Allah’a hasım bir alacaklı gibi davranması ile sorumlu olacaktır.

Bu durumda da işitme nimeti, insanların ve yakınlarının ona ilgisi vs. bir yığın diğer nimetin şükrü ve sorgusu karşısına gelecektir.

Madem adalet istiyoruz, ne kadar alacaklı isek zaman süreci ile çarpılıp ödenecek; ne kadar borçlu isek zaman süreci ile istenecektir.

Müminin en baş vasfı ilahi merhamete olan kesin güveni ve rahmete dönük ümididir. Bu duygunun varlığı bile ne ile karşılaşacağımızın ön habercisidir.

Hangi durumda ve kim olursak olalım, ne ekersek onu biçeceğiz. Ancak ilahi mutlaklık karşısında kusurumuzu ve ona olan sonsuz ihtiyacımızı hissedersek, kendi sahip ve malikimiz tarafına ebedi yolculuğa çıkabiliriz.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah bu dünyayı neden adalet üzerine yaratmadı, tam tersi savaş ve ...
Yönetenler ve yönetilenler hakkındaki ayetler nelerdir?
Adalet hakkında ayetler, hadisler varsa yazar mısınız?
Allah'in adaleti sadece Müslümanlar için mi geçerli, yoksa ...
Allah kullarını imtihan ederken adaletsizlik yapar mı? Dünyada ...
Afrika gibi ülkelerde açlıktan ölenler olmasını bahane ederek, -haşa ...
Allah'ın iyi bir ateisti diğer zalimlerle aynı cehenneme gönderecek ...
İslam'ın adalet anlayışı nasıldır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+

Yorumlar

Poyraz_015

Arkadaş çok güzel , beyin yakan bi soru sormuş. Yine her zaman ki gibi üstü kapalı cevaplar verilmiş, tam aydınlatılmamış. Burda iyi bi hayata sahip olan ile kötü bi hayata sahip olanın cenneteki farkını soruyor, malesef tam açıklayıcı bi cevap vermemişsiniz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
TACETTİNnn

Adalet görecelidir demişsiniz. Neymiş göreceli olan. Ben fakirim adam zengin, oda cennette olacak ben de... Dünyada zorluğu çektikten sonra cennetteki kolaylığın ne önemi var? İkisi de ebedi rahatlığa ulaşacak.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör (hasanfidan)

Cevabın başında "adalet" kavramının herkesin genelde hakkında bir şeyler bildiğini sandığı göreceli ve kapalı kavramlardan birisi olduğu ifade edilmiştir. Konuyla ilgili çok farklı argümanlar ve cevaplar ortaya konulmuş ve konulmaya da devam edecektir. Ancak meselenin anlaşılması sadece cevabın niteliği ile alakalı olmayıp muhatabın idraki, bilgi birikimi ve sosyo kültürel durumu gibi etkenlere de bağlıdır. Bu nedenle ortaya konulan cevapların eksik bulunmasında veya yeterince anlaşılamamasında bütün bu etmenlerin de etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir.

Kainatın en açık gerçeklerinden birisi nisbi ve göreceli niteliklerle yaratılmasıdır. Şu kâinat; ya siyah ya beyaz, ya güzel ya çirkin, ya iyi ya kötü, ya aydınlık ya karanlık gibi mutlak, kesin ve keskin ayrımların diyarı değildir. Bilakis, siyahın ve beyazın, güzelliğin ve çirkinliğin, iyinin ve kötünün, aydınlığın ve karanlığın dereceleri vardır. Bu dereceler içerisinde nispeten güzel olan şeylere itiraz edilmemekle birlikte olumsuz gözüken tarafına dair sorular sorulmaktadır. 

Yaratılmışlığının zorunlu sonucu olarak bilgisi, algısı, bakışı, iradesi, gücü nakıs olan insan tarafından adaletin sınırları belirlendiğinde sadece fakir ile zengin arasında değil zenginlik dereceleri farklı olan iki insan arasında dahi bir adaletsizliğin olduğunu söylemesi kaçınılmaz olur.

İslam alimlerinden İmam Nesefî, yaratmadaki güzellik-çirkinlik gibi zıtlıkların Allah’ın kudretinin kemaline delil olduğunu söyler. Çünkü tek türde bir şeyi yaratmak zorunluluğa işarettir. Kâinatta zıtların varlığı, işte bundandır. Bu kâinatı yaratan, güzel-çirkin, iyi-kötü, fayda-zarar, mükemmel-noksan, aydınlık-karanlık.. gibi zıtları birbirine karıştırarak müthiş bir çeşitlilik içinde kâinatı yaratmış; bize, bu nisbîlik üzerinden O’nun mutlak isim ve sıfatlarını tanıma imkânı sağlamıştır. İnsanlık âlemine baktığımızda da, kâinatı kuşatan bu dereceliliğin insanlar arasında da değişik yansımalarını görürüz. İnsanlar, ne güç bakımından birbirine eşittir, ne akıl bakımından, ne duygu bakımından, ne ahlâk ve ne de güzellik bakımından.

Nisbi eksikliklerin netice itibari ile kulun yararına olduğu ve insan idrakinin ötesinde bazı maslahat ve hikmetleri barındırdığı Matüridi ve Eşari alimler tarafından dile getirilir. Allah adildir ve zulmetmez ayetleri gereğince bu dünyada verilmeyen lutuflar ahirette kendisine verilecektir. Mükafat cihetinden insanın dünya ve ahiret hayatı bir bütün olarak değerlendirildiğinde kendisine verilecek lutufların ahirete tehir edilmesi hikmetleriyle beraber düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir. Bu tehirden dolayı mükafatın derecesinin arttırılmasından ortaya çıkacak kıymet, dünyanın bin yıllık mesudane hayatı cennetin bir anına mukabil gelmeyeceği gerçeği göz önüne alındığında azımsanmamalıdır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun