Alaka ve mudğayı açıklar mısınız?

Tarih: 27.04.2020 - 14:48 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Lügatte “alaka” bir şeye tutunmak ve yapışmak anlamına gelir. Her çeşit kana “alaka” dendiği gibi, kelimeyi “donmuş kan” olarak anlayan müfessirler de vardır. (bk. Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, a.g.e., “Cenin” maddesi, XVI, 118.) 

Alak Suresi’nde yaratılma, bu ikinci merhaleye isnat edilerek insanın “alak”tan yaratıldığı haber verilmiştir. (Alâk Suresi, 2. ayet.) Arapça'da sülüğe de “alaka” denir. Bir “alaka” olan cenînle, sülük arasında şöyle bir münasebet vardır. Göletlerde yaşayan sülükler su içerken koyunların ve sığırların ağzına yapışarak kan emerler. Suyun içindeki “alaka”nın konumu ne ise, nutfeden “alaka”ya dönüşen ceninin durumu da o dur.
Cenîn de alaka da su ile kuşatılmıştır.

Sudaki “alaka” ineklerin ağzına yapışarak, kadındaki “alaka” da rahme yapışarak kan emer. Nutfe’nin “alaka”ya dönüşüp rahme yapışmasını ve sudaki “alaka” gibi kanla beslenmesini, bu yüzden de “alaka”ya benzetilerek muşahhas hale getirilmesini, Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün Allah’tan başka bir kaynaktan almış olması mümkün değildir.

Bir pirinç tanesinden çok daha küçük olan cenînin çiğnem şeklinde olduğunu Allah Rasûlü (s.a.v.) vahiyden başka bir yolla öğrenip aktarması mümkün değildir.

“Çiğnenmiş bir parça et” (Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, a.g.e., “Cenin” maddesi, XVI, 118.) anlamına gelen “mudğa”, cenînin “alaka”dan sonraki merhalesine verilen addır. Bu dönemde “alaka” üzerinde, sanki dişlenmiş gibi bir görüntü teşekkül eder. Amerikalı emriyolog Keith Leon Moore, mudğa ile çiğnenen bir şey arasındaki benzerliği gösterebilmek için yerden bir parça toprak alır, dişleriyle çiğner sonra da onu, mudğanın yanına koyar ve şöyle der, “Bu, cenînin ‘mudğa hali’, diğeri ise dişlerle çiğnenerek yapılan mudğa.” (Nayif Munir, Bilim dilinden yaratılış, I, 223.)

Mudğa ağızda çevrilen bir çiğnem gibi bir şekilden başka şekle girer, lakin üzerinde diş izlerine benzeyen işaretleri hep muhafaza eder. Bir pirinç tanesinden çok daha küçük olan cenînin çiğnem şeklinde olduğunu Allah Rasûlü (s.a.v.) vahiyden başka bir yolla öğrenip aktarması mümkün değildir. 

Cenînin kemikleri bu “mudğa”dan neşet eder. Kur’an-ı Kerîm bu durumu şu şekilde anlatmaktadır:

“Sonra nutfeyi alaka yaptık. Peşinden alakayı mudğa (bir çiğnem et) yaptık, bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik.” (Mü’minun, 23/14.)

Mudğa bir anda kemiğe dönüştürülmez. Bir kısmında hücreler tam olarak şekillenmezken, diğer bölümünde insan cisminin esasını teşkil eden mudğa, ancak nihaî aşamaya yaklaşır. Kur’an-ı Kerim bu durumu şöyle izah etmektedir:

“Biz, gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra zigottan, sonra alakadan, sonra (temel özellikleriyle) teşekkülü tamamlanmış ama (bütün unsurlarıyla) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık.'' (Hac, 22/5.)

Cenîn bu haldeyken onda organların bir kısmının teşekkül ettiğini, diğerlerinin ise henüz ortaya çıkmadığını Ümmi bir Peygamber’in haber vermesi mu’cizeden başka nasıl izah edilebilir?!. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun