Akıl sağlığı bozuk olanların sınav dünyasında ne işi var?

Tarih: 21.05.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Eşariye göre, Allah’ın vahiy mesajını alamayan, peygamberlerin tebliğlerine muhatap olamayan bir kimsenin sorumluluğu yoktur.

“Biz bir peygamber göndermeden kimseye azap etmeyiz.” (İsra, 17/15).

Maturidiye göre ise, Allah’ın varlığına inanmak, -peygamber gönderilmeden de- gereken bir görevdir. Buna göre, bu insanlar da Allah’a iman etmekle imtihan edilmektedir.

Ayrıca, bu insanların yaratılması, din, ekonomi ve benzeri yönlerden diğer insanlar için bir imtihan olabilir.

Ancak her şeyin en önemli gayesi ve neticesi onu yaratanına bakar.

Varlıklar, Allah’ın sonsuz kudretini, ilmini ve diğer sıfatlarını göstermektedir. İmtihana katılamamış olanların bu açıdan varlıkları önemlidir.

Her eser sahibi kendi eserini önce kendisi temaşa eder ve sanatını kendisi takdir eder. Sonra da başkalarına göstererek onların takdir ve tebriklerini alır. Misalde hata olmasın, Allah Teala Hazretleri yarattığı her mahlukunu, yazdığı her mektubu önce Kendisi Zatına uygun olarak temaşa etmektedir. Ayrıca bu eserini ve sanatını diğer şuurlu varlıklara da göstermektedir.

Bu açıdan İslamiyet'ten haberi olmayan ve akli dengesi bulunmayan insanlar da aynı şekilde boşuna yaratılmamıştır.

"Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca." ifadeleri de bize her sanatkârın, her ustanın ruh halini yansıtır. Demek ki insana bu duyguyu veren Allah da kendi sanatını görmek ve göstermek istiyor.

"Hüner sahibi her sanatkâr, sanatını teşhir etmekle ve sanatının tasavvur ettiği tarzda işlemesiyle ve istediği neticeleri vermesiyle iftihar eder." (Nursi, Otuzuncu Lem'a)

Yine "Malumdur ki, her bir cemal sahibi, kendi hünerini teşhir ve ilan etmekle nazar-ı dikkati celb etmek ister ve sever. Ve hüneri gizli kalmış bir güzel hakikat ve güzel bir mana, meydana çıkmak ve müşterileri bulmak ister ve sever."

İşte İslamiyet'ten haberi olmadığı için sorumlu olmayan o insanlar, büyük bir sanat eseridir. Bu yönüyle onun Yaratıcısı o sanatını kendine layık mukaddes ve münezzeh olarak temaşa ediyor, seyrediyor. Ayrıca melaike gibi şuurlu varlılara da seyrettiriyor.

Diğer taraftan her varlığın iki yönü vardır. Biri yaratıcıya diğeri ise yaratılana bakar. Var olmak yaratılan hakkında tam bir rahmettir. Zira varlık mutlak hayırdır. Yaratılan her şey, bu varlık nimetini tadıyor. Çünkü yoklukla mukayese ettiğimizde var olmanın bir rahmet olduğu muhakkaktır.

Allah'ın, sonsuz nimetlerinden bir tanesi de akıldır. Bu nimetin verilmemesi, varlık nimetini anlamsız kılmaz. Camit olan bir taşın dahi varlığı yokluğuna tercih edildiği için, sadece var olması bile büyük bir nimettir. Akli melekesi olmayan bir insana hidayet nimeti tattırılmasa bile, Allah'ın ona varlık mimetini, hayat nimetini, yaşama nimetini tattırmak için onu yaratması hikmet ve rahmetin gereğidir. Zira o insanın vücudu, hücreleri yine lisanı halle rablerine ibadet edeceklerdir. Nitekim bütün hayvanların ibadetleri de böyle değil midir?

Bir çiçeğin, bir hayvanın varlığını gereksiz görmüyorsak, akli melekesi olmaya bir insanın da yaratılışını anlamsız görmemek gerekir. Ayrıca bu insanlar ahirette cennete ehli olmaları hasebi ile bu dünyada yaratılmaları da ayrıca bir rahmettir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun