Ailemin cennette beraber olması için ne yapmalıyım?

Tarih: 16.03.2020 - 08:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Anne-babam hayattalar, öldüklerinde cennete gitmeleri için evlat olarak ne yapabilirim?
- Cennette aile olarak kopmamamız için ve ailemizin cennette var olması için yapacaklarım nelerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur'an-ı Kerim mealen şöyle buyurmaktadır;

“Sura nefh edildiği zaman;

- Aralarında ne akrabalık bağları kalır,

- Ne de kimse kimsenin halini sorabilir, herkes sadece kendi derdinin peşine düşer.”  (Müminun, 23/101)

Bir başka ayette ise cennetlik muttakilerin hallerini anlatırken;

“İman edip, zürriyetleri de aynı iman üzere kendilerine tabi olanların bu zürriyetlerini de kendilerine katmışızdır...” (Tur, 52/21)

Şimdi konunun kısaca tahliline girelim.

Akrabalık, aile, anne-baba, çocuk... gibi kavramlar dünyada geçerlidir. Dost ve arkadaşlarımızı seçeriz, ama hiçbir akrabamızı biz seçmiyoruz. Dünyadaki bildiğimiz aile ve akrabalık kavramı özellikle insan neslinin devamı ve yetişmesi için ilahi hikmet tarafından yaratılmıştır.

Herkesin anne babası ve çoğumuzun çocukları var. Hepimiz cennette bunlarla olmak isteyeceğimiz gibi, unutmayalım ki bizim anne babalarımız da dedelerimizin, büyük annelerimizin çocukları. Onlar da çocukları ile olmak isteyeceklerdir.

Bu silsileden yukarı doğru çıkarsak, en nihayetinden Âdem babamız ve Havva annemize kadar ulaşırız.

Cennette neslin devamı, çocuk sahibi olma gibi kavramlar olmadığı için, Müminun suresi 101. ayette belirtildiği gibi, bizim bildiğimiz tarzda bir aile hayatı orada olmayacaktır. 

Ancak gerek Tur suresi 21. ayetteki gibi aile fertlerimizle, gerek Kur'an’ın birçok yerinde ifade edildiği gibi bildiğimiz, tanıdığımız kişilerle cennette de beraber olma durumumuz olabilecektir. 

Bu işin tam olarak mahiyetini, nasıl olacağını elbette yalnız Allah bilir...

Gelelim bütün sevdiklerimizle cennette bir arada olabilmek bahsine:

Önce cenneti dünyadayken kazanmamız gerektiğinden asla gaflet etmeyelim.

Dolayısıyla önce kendimiz sonra yakın çevremiz, sonra da ulaşabildiğimiz herkesi sırasıyla imana, tövbeye, farzları yerine getirmeye, büyük günahlardan kaçınmaya ve helal-haram konusunda hassas olmaya davet etmeliyiz.

Bütün bunların en başında da iman gelmektedir. Çünkü imanı olmayan veya eksik olan birine nasıl dinin emirlerini anlatabiliriz?

Cuma günü öğlen vakti sokakta bir yığın erkek dolaşıyor. Onlara sorsanız büyük çoğunluğu Müslüman olduklarını iddia edeceklerdir. 

Peki sorun ne? Bu Müslümanların cuma namazı vakti ne işi var sokakta? 

Cevap çok basit; iman eksikliği ve dolayısıyla bu eksiklikten meydana gelen ve şeytan tarafından kullanılan gaflet.

İman hakikatlerini önce iyice biz öğreneceğiz. Aklen ve delillerle önce kendi nefsimizi sonra da ana baba, evlat ve ulaşabildiğimiz diğer insanları iknaya gayret edeceğiz.

Zaten bu da en büyük cihaddır. Hidayet ise Allah’tandır. Çünkü biz karşımızdakinin hakiki kalbi durumunu bilemeyiz.

Biz tebliğ vazifemizi yapacağız, Onun vazifesine karışmayacağız.

Yani "sefer ve dua bizden, zafer Allah’tandır." deyip sabır ve tevekkülle Ona teslim olacağız...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun