Çocuğun anne ve baba üzerindeki hakları nelerdir?

Çocuğun anne ve baba üzerindeki hakları nelerdir?
Tarih: 26.11.2006 - 22:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

Dinimizde anne ve baba hakkının yeri çok büyük. Peki tam tersi, çocuğun anne babasından hakları nelerdir?.. Ve ahirette hesabını sorabilir mi?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsanların bu dünyada ekonomik imkanları aynı olmadığı için, bütün çocukların da ekonomik yönden aynı şartlar altında yetiştirilmesi mümkün değildir. Ancak çocuğun zaruri olan maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması için İslam dini belirli hükümler koymuştur.

Mesela, çocuğun iki yaşına kadar anne sütü içirilmesi, çocuğun İslam ahlakıyla yetiştirilmesi, çocuğa güzel giysiler giydirilip temiz yataklarda yatırılması, helal rızık ile beslenmesi, güzel isim hakkı, sünnet olma hakkı, güzel terbiye edilme hakkı, eşit muamele hakkı, farzı ayn ilimleri öğrenme hakkı, yazı öğrenme hakkı, Kur'an öğrenme hakkı, sanat ve zanaat öğrenme hakkı, yüzme ve atıcılık gibi sünette yeri olan sporları öğrenme hakkı, oyun hakkı, evlendirilme hakkı gibi hususlar getirilmiştir.

Bir kimse, çocuğu olduğu vakit müjdelenince onu bir nimet bilip, Allah'a hamd etmeli, Hadis-i şerifte:

"Evlad kokusu, cennet kokusudur." (Câmiü’s-Sağîr, 2/2285)

"Evlad dünyada nur, ahirette sürurdur." (Câmiü’s-Sağîr, 2/2285)

buyurulmuştur. Çocuğu beyaz elbiselere sarmalı. Çocuğun ağlamasından, anası ve babası üzülmemelidirler.

Erkek çocuk olunca sevinip de, kız olunca üzülmek yersizdir. Çünkü, bunların hangisinin daha hayırlı olacağını Allah'tan başka kimse bilemez. Aksine olarak, kız çocuğunda daha fazla memnuniyet göstermek lazımdır. Zira, Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ, çocuktan bahsederken, kız çocuğunu takdim ederek, mealen şöyle buyurmuştur:

"... Allah, dilediğine kız, dilediğine erkek evlad verir." (Şura, 42/49)

Bu ayet-i kerime, kız çocuğunun erkek evladdan hayırlı olduğuna delalet eder.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

"Bir kimsenin bir kız evladı olsa da, onu İslam adabı ile terbiye etse ve Allah'ın kendisine verdiği nimetlerle büyütse, Allah Teâlâ, o kişiyi cehennem ateşinden korur." (Taberani, Mu’cemu’l Kebir, 9/45, H. No: 10295)

"Bir kimsenin üç kızı olup da, onları besler, merhamet eder, terbiye ederse, cennet ona vacib olur." 

(Ebu Davud, Edep, 120, 121)

 

Kızını ve kızkardeşini besleyenler hakkında şöyle buyurulmuştur:

"Bir kimsenin bir kızı ve üç kız kardeşi olup, onlara ihsanda bulunursa, cennette ben onunla beraber olurum." (Taberani, Mu’cemu’l Evsat, 17/24, H. No: 8393)

Resulullah aleyhisselam, bunu söylerken şehadet parmağı ile orta parmağını göstermiştir; yakın olacağından kinayedir.

Diğer hadis-i şerifte:

"Birinin, üç kızı ile üç kızkardeşi olur da onların ezalarına sabrederse, Allah Teâlâ o kimseyi Cennet-i alaya (en yüksek makama) ulaştırır."

buyurunca, bir adam:

"Ya Resulallah! İki kızı olsa da cennet'e girer mi?" dedi. Resulullah aleyhisselam:

"Bir olsa da yine Cennet'e girer." buyurdu. (bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned,22/150 ; Buhari, el-Müfred, Riyad, 1419/1998, 1/45; Hakim, Müstedrek (Telhis’le birlikte), 4/195 )

- Çocuk dünyaya gelince, sağ kulağına ezan,sol kulağına kamet okumak. Hz. Peygamber'in aleyhisselam torunu Hz. Hasan dünyaya geldiği zaman kulağına ezan okuduğu rivayet edilmiştir. Bir çocuk dünyaya geldiği zaman sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunması, bu çocuğa bir çok fayda sağlar.

Buhari’nin rivayetine göre, Efendimizin baldızı, Hz. Zübeyr’in hanımı  Hz. Esma İslam döneminde ilk çocuğu Abdullah b. Zubeyr’i doğrunca onu resulullah’a götürmüş; Hz. Peygamber de bir hurmayı kendi ağzında çiğnedikten sonra çocuğun ağzına vermiş, onunla ağzını açmıştır. ‘Sonra da ona bereket (mübarek olması, her cihetle bereket bulması) için dua etmiştir…” (bk. Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 45)

Anneler, babalar çocuklarının yüzlerine bakınca Sure-i İbrahim'deki Hz. İbrahim'in aleyhisselam duası olan şu mealdeki duayı okumalıdırlar:

"Hamd olsun o Allah'a ki, bana ihtiyarlık halimde İsmail'i, İshak'ı ihsan buyurdu. Şüphe yok ki, Rabbim her halde duayı işitiyor."

- Çocuğa güzel isim koymak. Çünkü, kıyamette herkes ismi ile çağırılacaktır. Hadis-i şerifte:

"Allah indinde sevgili olan isimler, (Abdullah, Abdurrahman)'dır."

(Müslim, Adab, 2, (2132); Ebu Davud, Edeb 69)

buyurulmuştur. Mehmed, Ahmed gibi medhi anlatan isimlerle çocuklara ikramda bulunulması; meşru olmayan (çirkin mana taşıyan) isimlerin değiştirilmesi hakkında hadisler rivayet edilmiştir. (Çocuklara kafir isimleri verilmemelidir. Bir de uydurma isimlerden de sakınmalıdır. Cengiz, Temuçin, Atilla, Ateş, Alev, Özbay gibi)

- Çocuğu olanın bir hafta sonra, başındki tüyleri kırkıp altın veya gümüş para ile tartarak o parayı fukaraya tasadduk etmesi. Çünkü, Hz. Hasan dünyaya gelince Resulullah aleyhisselam, kızı Fatıma'ya, tüyünü kırkıp, o zamanın parasiyle tartmasını ve onu tasadduk etmesini emir buyurdu.

- Yedinci günü sünnet edilebilir. Çünkü, çocuk taze iken yarası çabuk iyileşir. Yedinci gününden yedi yaşına kadar sünnet etmek müstehaptır.

- İmam Muhammed'e göre, akika kurbanı kesmek vacibtir. İmam Şafii'ye göre ise, sünnettir. Diğer imamlara göre, müstehaptır. Kesilecek kurban, erkek için iki koyun, kız çocuk için bir koyun olmalıdır.

Akikanın kemiklerini kırmamalı ve koyunun bir budunu ebe kadına verip, kalan kısımlarını fukaraya tasadduk etmelidir. Akikayı yedinci veya on dördüncü günde yapmalı, çocuğun ismini de bu müddet içinde takmalıdır.

Çocuk, Allah tarafından anaya, babaya her hususta temiz olarak verilmiş bir emanettir. Ebeveyn, çocuklarını terbiye hususunda dikkatli davranırsa, çocuklarını maddi manevi yüksek mertebelere çıkarmış olurlar. Aksi takdirde, çocuklarını helake sürükleyecekleri gibi, kıyamet gününde kendileri sorumlu olacaklardır. Çocuğuna dünyada iyi edep öğretmemek günahtır.

Âile efradını, çocuklarını terbiye etmeyip, İslami hususlarda cahil bırakan ana ve babadan, çocuklar Allah huzurunda davacı olacaklar ve şöyle diyeceklerdir:

"Bizi, anamız, babamız cahil bıraktı. Haram lokma yedirdi. Haram elbise giydirdi. Biz, bunları bilmiyorduk. Hakkımızı onlardan al."

“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu ateşten koruyun” (Tahrim, 66/6)

mealindeki ayet, çoluk-çocuğunun cehennemden kurtulmalarını sağlamaya yönelik her türlü sorumluluğunun olduğunu göstermektedir. Bu sorumlulğun hem babaya hem de anaya ait olduğunu gösteren şu hadis-i şeriftir: “Hepiniz çobansınız/gözetmensiniz ve hepinizi elinizin altındakilerden sorumlusunuz..” (Buhari, Nikah,91) manasındaki meşhur hadisten de ana-babanın bu sorumluluğunu anlayabiliriz.

Bazı alimler, bu gibi ayet ve hadislere dayanarak “kıyamet günü Allah babalardan dolayı çocukları sorguya çekmeden önce, evlatlardan ötürü babaları sorguya çeker” demişler. (bk. İbn Kayyım el-Cevziye, Tuhfetu’l-Mavdud bi Ahkami’l-Mevlud,Dımaşk, 1391/1971, 1/229)

İnsanın, evladına verdiği en büyük hediye, terbiyedir. Doğan çocuk, bir süt anaya verilecekse bunun iyi, akıllı, kanı temiz, huyu güzel, itaatkar bir kadın olması uygun olur. Çünkü, kadının sütü çocuğun huyuna tesir eder.

Nitekim, insanlarda yemeklere göre hal değişikliği olur. Yani haramdan haramzade olur. Nasıl ki, tohum iyi olursa, ekin de iyi olur. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

"Haramdan çekinin. Çünkü, haramın binası er geç harab olur."

(bk. Beyhaki, Şuabu’l-İman, Riyad, 1423/2003, 13/229)

Çocuk konuşmaya başladı mı, evvela kelime-i tevhidi, yani "La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah" cümlesini öğretmeli. Mü'minun suresinin yüz on altıncı ayetini yedi defa, sonra Âyete'l-Kürsi'yi, Haşr suresinin on üç ayetini okutmalıdır. Çocuğa bunları okutmakta şu faydalar vardır:

Çocukta haya alameti belirir; aklı, anlayışı, damarları bunların nuru ile aydınlanır ve iyi evlad olur. Çocuğa küçük iken, öğretimesi lazım gelen hususlar da şunlardır: Yemeğe besmele ile başlamasını, sağ eliyle ve önünden yemesini, lokmasını küçük yapmasını, çok çiğnemesini, elini elbisesine sürmemesini, çok yemenin zararlı olduğunu anlatmak, az yemenin faydasını medh etmek, gibi.

- Ana, baba çocuğuna eski elbise giydirmemeli, bazı aşk maceralarının hususi hallerini öğretmemeli, menkıbelerini medh ve hikaye etmemelidir. Çünkü, bunların menkıbeleri çocuğun yoldan çıkmasına, sefahete düşmesine sebep olur. (Çocuklara zararlı kitapları okutmamalıdır.)

Bu hususta seçilecek yol, Peygamber'in aleyhisselam sözlerini, alimlerin, iyi kimselerin hallerini hikaye etmektir ki, bunlar onun kalbine tesir eder, alim olmak veya iyi insanlardan olmak hevesi uyanır ve onlara karşı sevgi beslemeye başlar.

- Çocuk, yaramazlık yaptığında onu azarlamamalı, bazı zamanlarda yaptığı kötülüğü görmezlikten gelmelidir. Çünkü her zaman azarlanacak olursa, buna alışır, yüzgöz olur; tehditlerin, azarlamaların tesiri kalmaz. Anası çocuğu, "Kabahatlerini babana söylerim." diye korkutmalıdır. Çocukların tembel olmaması için yumuşak yatak üzerine yatırılmaması daha uygun olur. Arkasını açmaktan, çabuk yürümekten, akran ve emsallerine karşı elbiseleri ile, yediği yemekler ile böbürlenmekten, kibirlenmekten kat'iyyetle men etmelidir.

- Başkasından bir şey alınca ona kızıp, bir daha almaması için şiddetle azarlanmalıdır ki, böylece belki kalbi yumuşar. Kötü huyların fenalıklarından, para ve madde sevgisinin zararlarından bahsetmelidir.

- Kahvehanelerde oturmaktan, fena meclislere, [tiyatrolara, sinemalara, moda defilelerine, kokteyllere, balolara, plajlara, çıplak gösterilere] gitmekten men etmeli, insanların yanında gerinmekten, esnemekten, parmaklarını çıtlatmaktan, çok konuşmaktan, otururken arkasını başkalarına çevirmekten, ayak ayak üstüne koyup oturmaktan, ellerini çenesinin altına koymaktan, bağdaş kurup oturmak gibi, edebe aykırı hareketlerden men etmelidir.

- Bundan başka, yemin etmekten, herkesten evvel söze başlamaktan çekinilmesi lazım geldiğini öğretmelidir. Kur'an dinlemeğe teşvik etmeli, lüzumsuz şeylerle vakit geçirmenin doğru olmadığını, kötü şeylerden, fena kimselerden uzak kalmanın kendisi için selamet yolu olduğunu, sefih insanların meclisine gitmenin zararlı, köt ahlakın sirayet edici olduğunu söylemelidir.

- Dini terbiyesine ve nasihata medar olacak alimlerin meclisine göndermelidir. İnsanların feyz menbaı olan Kur'an-ı Kerim'i ve lüzumlu bütün ilimleri öğretmelidir. Her türlü atıcılık, binicilik, yüzücülük gibi faydalı şeyler anlatılıp öğretilmelidir. Resul-i Ekrem aleyhisselam bunların öğretilmesini emretmiştir.

* * *

Not: Prof. Dr. Mehmet Soysaldı’nın, “Çocukların Anne Baba Üzerindeki Hakları” isimli şu makalesini de okumanızı tavsiye ederiz:

Anne-babanın çocukları üzerinde hakkı olduğu gibi çocukların da anne ve babaları üzerinde birtakım hakları vardır. Genellikle anne-babanın çocukları üzerindeki hakları üzerinde durulup çocukların anne ve babaları üzerindeki hakları göz ardı edilir. İşte biz bu yazımızda çocukların anne ve babaları üzerindeki haklarını inceleyeceğiz.

Hiçbir varlığın bu dünyada ebedi var olma imkânı olmadığı gibi, insan denen varlığın da bu dünyada ebedi olarak yaşaması söz konusu değildir. Ancak insanın fıtratında ebedi olarak yaşama isteği ve arzusu vardır. İşte bu duygu ve istek bu dünyada insanın kendi neslinden gelen çocukları sayesinde gerçekleştirilmektedir. İnsan bu dünyaya doğumla gelmekte çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık evrelerinden sonra eceli geldiğinde bu dünyadan göçüp gitmektedir. Ancak geride bıraktığı çocukları ve torunları vasıtasıyla bu dünyada neslini devam ettirebilmektedir. Adeta insanın sonsuzluk duygusu bu şekilde gerçekleşmiş olmaktadır. O halde geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza ve gençlerimize önem vermeliyiz. Onlara karşı olan görev ve sorumluluklarımızı azami ölçüde yerine getirmeye çalışmalıyız.

Anne babalar çocuklarına Allah'ın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir. Nitekim Yüce Allah buyurmaktadır:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz." (Tahrim, 66/6)

İslam âlimleri ayet-i kerimenin emrettiği ateşten koruma işinin eğitimle olacağını belirtmektedirler. Yani aile fertlerine İslamî terbiye verildiği takdirde, onların hem dünyada hem de ahirette mutluluğa ulaşmaları sağlanmış olur. Böylece onlar cehennem azabından korunurlar.

Kur'an'da aile reisine terettüp eden uhrevî sorumluluk çeşitli ayetlerde veciz bir şekilde ifade edilmektedir. Nitekim bir ayette İslamî terbiyeyi ailesine vermeyip de onların cehennem ateşine düşmelerine sebep olan kişinin kıyamet gününde en bedbaht kişi olacağı şöyle belirtilmektedir:

"De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek kullarını bunlardan sakındırıyor. Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının."(Zümer, 39/15-16)

Rasulullah (asm) bu hususta şöyle buyurmuştur:

"Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi siz de evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız." (Buhârî, Vesâyâ 9; Müslim, İmâre 20)

Bu ayet ve hadisten anlaşıldığı gibi çocuklar anne-babaya Allah'ın verdiği bir emanettir. Bu emanet de anne-babalara büyük bir sorumluluk getirmektedir. Zira anne babalar kıyamet gününde bu emanetlere karşı nasıl davrandıkları hususunda Allah'ın huzurunda hesaba çekileceklerdir.

İslam'a göre çocukların anne ve babaları üzerinde bir takım hakları vardır. Bu haklardan bazılarını burada açıklamaya çalışacağız:

1. Evlilik öncesi haklar: İslam'a göre çocukların anne ve babaları üzerindeki hakkı, anne ve baba evlenmeden önce başlamaktadır. Yani kişi evleneceği ve neslini devam ettireceği eşini seçerken dikkatli davranması ve eşini itinayla seçmesi gerekir. Çünkü soyu ondan devam edecektir. Bu dünyada en değerli varlığı olan çocukları ondan dünyaya gelecek ve aynı zamanda da çocukların yetişmesinde büyük rolü olacaktır.

Nitekim büyük İslam âlimlerinden olan Ebu Esved ed-Düelî çocuklarına şöyle deyip övünürmüş: "küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve doğumunuzdan önce size iyilik ettim." Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran çocuklarına: "Size sövülmeyecek bir anne seçtim." dermiş.(1)

Anne çocuğuna hamile olduğu süre içerisinde, yediğine içtiğine ve bütün davranışlarına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hamilelik döneminde yaptıkları karnındaki çocuğuna mutlaka etki etmekte ve çocuğun ona göre şekillenmesini sağlamaktadır. O halde insan neslini devam ettireceği eşini itinayla seçtikten sonra, çocuğun anne karnındaki yetişme sürecinde de azami dikkati göstermesi gerekir.

2. Güzel bir isim koymak: Çocuk doğumla dünyaya geldikten sonra çocuğun anne-baba üzerindeki hakları devam etmektedir. Çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve babanın çocuklarına karşı yapmaları gereken ilk vazifeleri; yavrularına uygun ve güzel bir isim koymalarıdır. Zira isim kişi için çok önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (asm):

"Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim koyması ve terbiyesini güzel yapmasıdır."(2)

"Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz."(3)

buyurmaktadır.

İsim deyip geçmemek gerekir. Çünkü isim olarak seçilen kelime; adı olduğu şahsa psikolojik, sosyolojik ve daha pek çok yönlerden etki etmektedir. Bu tesir altına alış hem müspet manada hem de menfi manada olabilmektedir. Ayrıca ismin şahsiyetle bütünleşmesinin uyumluluğunun o kişinin çevresindeki insanlara da tesiri vardır. İsmin telkin gücünü artırdığı da bir gerçektir.

Çocuğa konulacak isim çocuğun içinde yetişeceği toplumda ve kültür çevresinde alay konusu yapılmayacak ve onu küçük düşürmeyecek isimlerden olmalıdır.

Allah Resulü (asm) de çocuklara güzel isim konmasını tavsiye etmiştir. Çocukluğunda kendilerine güzel isim verilmemiş olan pek çok sahabenin ismini değiştirmiştir. Mesela huzuruna gelen bir sahabeye ismini sormuş "Zahim" dediğinde bu ismi beğenmemiş ona "Beşir" ismini vermiştir. Böylece sıkıntı manasına gelen bir ismi neşeli müjdeci manasına gelen bir isimle değiştirmiştir.

Bir başka sahabenin ismi de "el-Âsî" idi. isyan eden anlamına gelen bu ismi Peygamberimiz (asm) itaat eden anlamına gelen "Mûtî" ismiyle değiştirmiştir.(4)

Hz. Ali çocuğuna isim verilmesi ile ilgili olarak şöyle anlatmaktadır:

"İlk oğlum doğduğunda ona savaş anlamında Harb ismini vermiştim. Allah Resulü geldi. 'Oğlumu bana gösterin ona hangi ismi verdiniz?' dedi. Harb ismini verdik dedik. Hayır onun ismi "Hasan"dır dedi."(5)

3. İyi bir eğitim ve terbiye vermek: Çocukların anne-baba üzerindeki diğer bir hakkı da onların güzel bir eğitim almalarını sağlamaktır. Zira çocukları eğitmek ve geleceğe hazırlamak anne babanın görevlerindendir.

Anne babalar çocuklarını sadece yedirmek, içirmek, giydirmekle görevli değildir. Aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla da sorumludurlar. Ailenin çocukların eğitiminde büyük bir yeri ve önemi vardır. Zira aile çocukların ilk eğitim yeridir. Eğitim ailede başlamaktadır.

Çocukların eğitimi konusunda ilk etapta baba sorumludur. Babanın bu konudaki sorumluluğu Allah'a karşıdır. Bu sorumluluğunu yerine getirmeyen aile reislerinin kıyamet gününde en bedbaht ve hüsrana uğrayan babalar olacağı Kur'an'da ifade edilmektedir.

Kişi ailesinden sorumludur. Zira Kıyamet günü çocukları ya şefaatçi ya da şikâyetçi olacaklardır. Baba çocuklarına İslamî terbiye verdiği takdirde onların sevaplarına aynen iştirak edecek, böylece şefaatlerine mazhar olacak vermediği takdirde de "Bizim eğitimimizi niçin ihmal ettin niye cehennem ateşine girmemize sebep oldun?" diye şikâyetlerine sebep olacaktır. Nitekim bir ayet-i kerimede;

"Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır." (Teğabün, 64/15)

buyrulmaktadır. Ayette bahsedilen imtihan babaların çocuklarının sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, ayrıca onların eğitimini de güzel bir şekilde yaptırmakla da sorumludurlar.

O halde İslam'a göre babalık sorumluluk demektir. Baba aile fertlerinin dünyevî ve uhrevî sorumluluğu sırtında olan kimsedir. Çocuğun güzel terbiye edilmesi, çocuğun hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmasıyla bütün mükellefiyetlerini ifa edebilecek şekilde yetiştirilmesiyle yerine getirilmiş olur. Sadece din terbiyesi veya sadece meslek eğitimi vermek güzel terbiye değildir. Eksik terbiyedir.

Bir Babanın Sorumlulukları

İslama göre bir babanın çocuğuna öğretmekle yükümlü olduğu temel bilgileri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

a. İtikad ve ibadetle ilgili temel bilgiler.

b. Ahlak ile ilgili temel bilgiler.

c. Diğer insanlarla ilişkilerinde (adab-ı muaşerette) dikkat edeceği hususlarla ilgili bilgiler.

d. Meslek eğitimi.

Çocuğa aile içi eğitim verirken, anne baba başta olmak üzere büyükler çocuklara güzel örnek olmalıdırlar. Aile içerisinde anne babasından ve büyüklerinden daima güzel örnekler gören çocuk mutlaka onlardan olumlu yönde etkilenecektir. Anne-baba çocukları önünde birbirine güzel hitap etmeli, doğru konuşmalı yalandan sakınmalı, verdikleri sözlerde durmalıdırlar. Aynı zamanda ibadetlerini de düzgün bir şekilde sürekli yapmalıdırlar. Anne-babalarından bütün bu olumlu davranışları gören çocuklar olumlu yönde etkileneceklerdir. Demek ki bizler gençlere düzgün ve ideal yaşayışımızla örnek olmalıyız. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki hal dili söz dilinden daima daha etkilidir. Sigara içen bir anne-babanın çocuğuna "sigara içme" demesi ne derece etkili olur? Elbette ki etkili olamaz. O halde söz ve davranışlarımız birbirine uymalıdır. Davranışları sözlerine uymayan bir anne babanın çocuklarına verdiği eğitimde başarılı olması mümkün değildir.

Aile kanatları altında çocuğun inanç esaslarını; İslam'ın prensiplerini değerlerini ve öğretilerini öğrendiği ilkokuldur.

Bizler sadece çocuklarımızın bir meslek edinip ilerideki hayatlarında rahat etmelerini sağlayacak eğitim ve öğretimi almalarını değil, aynı zamanda onların inançlı ve dindar olarak yetişmesi için doğru ve yeterli bir dini eğitim almasını da sağlamak zorundayız.

4. Çocuklara güzel davranmak: Aile içinde anne-babaların çocuklara güzel davranmaları çocukların anne babaları üzerindeki haklarındandır. Çocukları terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca cezalanabileceği hissini vermek lâzımdır. Aile içinde anne-baba çocuklarını eğitirken onlara daima anlayış, sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır. Çocuk kötü bir davranışı ilk defa yapınca onun kötü olduğu güzelce izah edilmelidir. Çocuk ısrarla tekrar aynı hatayı yapmaya devam ederse uygun bir şekilde cezalandırma yoluna gidilebilir. Ancak asla zorlama ve baskıya müracaat edilmemelidir. Her hatayı büyütmek, hemen müdahale etmek, ağır şekilde cezalandırmak, başkalarının yanında yapılan hatayı teşhir etmek uygun değildir.

Hakikatler çocukların seviyelerine inilerek onların anlayabilecekleri bir üslupla anlatılmalıdır. Gençlerin seviyesine inmek onların anlayabilecekleri bir dille anlatmak eğitimin başarılı olmasında önemli bir etkendir. Çünkü dinî hakikatler genellikle soyuttur. Anlaşılması, idrak edilmesi kolay değildir. Bu nedenle Kur'an, Hz. Peygamber (asm) ve İslam büyüklerinin metoduna uyarak meseleleri temsil ve örneklerle onların akıllarına yaklaştırmalıyız. Günlük hayattan yaşayıp gördüklerinden temsiller getirmeliyiz. Temsil ve örnek, soyut gerçeği hem kavratır hem de zihinde kalıcı hale getirir.

5. Çocuklar arasında eşit ve adil davranmak: Anne-babalar çocuklarına karşı eşit ve adil davranmalıdırlar. Anne babalar aile içerisinde bütün çocuklarına kız erkek büyük küçük farkı gözetmeksizin eşit davranmalıdır. Bu eşitlik çocuklar için alınıp satılan maddî şeylerden tutun da bir öpücüğe varıncaya kadar her türlü ilgi ve ikramda da gözetilmesi gerekir. Maalesef günümüzde bazı anne babalar çocuklarına karşı gerek sevgi ve ilgide gerekse onlara aldıkları maddî şeylerde eşit davranamamaktadırlar. Özellikle erkek çocukların daha fazla sevilmesi ve kız çocuklarının hor görülmesi ülkemizde yaygın bir yanlış davranıştır. Bu yanlış davranışın sonucu olarak da çocuklar birbirine karşı haset ve kin beslemekte ve böylece aralarındaki sevgi ve saygı ortadan kalkmaktadır. Hâlbuki İslam dini çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir.

Numan b. Beşir'den rivayet edildiğine göre o şöyle anlatmaktadır:

"Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravaha: 'Bu hibeye Resulullah (asm)'i şahit kılmazsan kabul etmiyoruz.' dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak Resulullah (asm)'e gittik. Durumu öğrenen Hz. Peygamber (asm) babama: 'Başka çocukların da var mı?' diye sordu. Evet cevabı üzerine 'Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?' dedi. Babam hayır deyince Hz. Peygamber (asm): 'Allah'tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun.' dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti."(6)

Bu hadisten de açıkça anlaşıldığı üzere, çocuklar arasında eşit ve adil davranmak çocukların ebeveyni üzerindeki haklarındandır. Bazı İslam âlimleri çocuklar arasında eşit davranmak sadece maddi konularda değil öpücüğe varıncaya kadar her şeyde şarttır demişlerdir. Nitekim Hz. Enes (r.a)'dan rivayet edildiğine göre;

"Bir adam Hz. Peygamber (asm)'in yanında otururken oğlunun biri gelir. Adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adamcağız onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Resulullah (asm):

'Böyle yaparak aralarında eşit davranıyor musun?' diyerek onu kınar.(7)

Yine başka bir hadiste Hz. Peygamber (asm) buyurmuştur:

"Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever."(8)

Anne-babaların bu hususlarda azami dikkati göstermeleri ve çocukları arasında eşit ve adil davranmaları gerekir. Zira şunu asla unutmamalıyız ki bizler bu dünyada yaptıklarımızdan dolayı bir gün Allah'ın huzurunda hesap vereceğiz.

6. Evlilik çağına geldiğinde evlendirmek: Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Zira gerek Kur'an gerekse Hz. Peygamber (asm) gençlerin ve yetimlerin buluğ çağına erince evlendirilmelerini emretmektedir.

Evlenme ve evlendirme işi çocuğa verilecek ailevî terbiyenin en önemli bir meselesi bir parçasıdır. Çünkü İslam'ın aile kurmada güttüğü gayeler iyi bir evlilikle gerçekleşebilir. Bu sebeple Kur'an evlenme meselesine teferruatıyla yer vermiş, namus ve iffet sahibi fuhuş ve gizli dosttan uzak kızların hoşa gidenlerinden ailelerin izniyle ve mehirleri verilerek aleni bir şekilde meşru bir nikâhla evlendirilmesi emredilmektedir.(Nisa, 4/25) Keza kızlar mümin ve dindar bir erkekle erkekler de mümine ve dindar kızlarla evlendirilmeli, müşrik ve dinsiz gençlerden kaçınılmalıdır. (Bakara, 2/221) Hz. Peygamber (asm) ise evlenecek eşin dindar olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.(9)

Esasen ebeveynin çocuğuna vereceği ideal manadaki temel eğitimi ve vazifesi, buluğa eren gencin vakit kaybetmeden bir iş sahibi kılınarak evlendirilip müstakil bir yuvaya kavuşturulmasıyla noktalanmaktadır.(10)

Evlenen genç artık müstakil, mükellef bir fert ve bir aile reisi olmuştur. Artık o ailesinin ve cemiyetinin sırtında bir yük olmaktan çıkmış sorumluluk sahibi bir fert haline gelmiştir.

Sonuç

Anne ve babaların çocuklarına karşı birtakım görev ve sorumlulukları vardır. Bu görevlerini yapıp yapmadıkları hususunda Allah'ın huzurunda hesaba çekileceklerdir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza karşı görevlerimizi yapmada azami gayret göstermeliyiz.

Çocuklarımıza karşı görevlerimiz daha onlar dünyaya gelmeden başlamakta, çocuk ana rahmine düştüğünde devam etmekte ve onlar dünyaya geldiklerinde ise sorumluluklarımız daha da artarak devam etmektedir.

Çocuğu dünyaya gelen bir anne baba önce ona güzel bir isim koymalıdır. Çocuğunun en güzel bir şekilde terbiyesi ve eğitimiyle ilgilenmeli bu terbiye ve eğitim süresinde de onlara şefkat ve merhametle muamele etmeli çocukları arasında eşit ve adil davranmalıdır.

Ergenlik çağına gelen çocuğunu da evlendirmek suretiyle ailesine ve topluma faydalı bir birey haline gelmesini sağlamalıdır.

Dipnotlar:

(1) Ahmed el-Gandur el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye fi't-Teşrî'i'l-İslâmiyye, Kuveyt 1972 s.27; Ateş Süleyman Evlenme ve Boşanma. s.5.
(2) Canan İbrahim Hadis Ansiklopedisi VII/363.
(3) Ebu Davud, Edeb 61.
(4) el-Edebü l-Müfred, II/181.
(5) el-Edebü l-Müfred, II/180.
(6) Müslim, Hibat 13.
(7) Canan Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, Tuğra Neş. İst. trs s.175.
(8) Feyzu l-Kadir, II/297.
(9) Buhârî, Nikah 15.
(10) Canan İslamda Aile Terbiyesi Din Öğretimi Dergisi s.63.

Not: Bu konuda detaylı bilgi için "Allah'ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, Prof. Dr. İbrahim Canan" ın eserini DE okumanızı tavsiye ederiz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 300.000+

Yorumlar

özlem22

Çok güzel bir yazı gerçekten. Fakat eli çenenin altına koymanın ve bağdaş kurmanın edebe aykırı olduğu düşüncesine katılmıyorum. Biraz abartılı buldum

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Nur-87

Allah razı olsun.. Çok güzel anlatılmış.. Birde uygulansa...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
turnasesi

Küçükken ANA'mı üzdüğümde bana "Siz de ATA olduğunuzda görürüm sizi" dediğinde anlamazdım. Şimdi ise 46 yaşında ve babayım. (8 ay sonra DEDE) Ve evlatlarım beni çok üzdü. Hatayı hep kendimde aradım ama!!! Ne mürüvetlerini gördüm ne de evlatlıklarını. Ve buna rağmen onlar benim evlatlarım canlarım. Bu arada ANAM 80 yaşında ve evimde kalıyor, ben bakıyorum şükürler olsun. Cenabı ALLAH herkese hayırlı EVLAT, hayırlı ANA-BABA olmayı nasip etsin. Gönülden dilerim.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
helberhak

ben çocuklarıma bunların hepsini öğretmeye çalışıyorum ama kötü çevre etkisi altında kalmalarından hele günümüzde televizyon ve internet etkisi altında kalmalarından çok korkuyorum. bütün ümmeti Muhammed(s.a.v)in çocukları Allaha emanet olsun inşallah.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
iyioğlu

çok doğru söylemişsiniz siteniz çok güzel babam bunları düşüneceğini söylüyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun