"50.000 yıllık hesap günü bekleyişi" ile "Allah hesabı çabuk görendir" ayetindeki çelişkiyi nasıl anlamalıyız?

Tarih: 05.12.2011 - 13:12 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Kur’an’da Allah katındaki günlerin bin ve elli bin olduğuna dair bilgiler, aşağıda mealleri verilen ayetlerde yer almıştır:

“(Allah), gökten yere işi düzenleyip yönetir. Sonra (şuurlu birer sebep olarak işlerin tedbirini gören melekler) saydığınız hesap ile bin yıl tutan bir günde O’na yükselir.”(Secde, 32/5).

"Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir."(Meâric, 70/4).

Söz konusu ayetlerdeki bin ve elli bin ifadeleri, bizzat Allah’ın -hâşâ- bulunduğu bir mekâna giden bir yolun mesafesine değil, bizim dünyamızdan çok uzak olan yıldızlara doğru giden bir yol güzergâhına işaret etmektedir.

Bediüzzman Said Nursi’nin aşağıda mealen özetlenmiş açıklamaları bu konuya ışık tutmaktadır:

“Bilindiği üzere, yerküresinin kendi ekseni etrafındaki hareketinden gece-gündüz, güneşin etrafındaki  hareketinden de seneler meydana gelir. Güneşle beraber her bir gezegenin, hatta sâbit yıldızların ve Şemsü'ş-Şümusun dahi, her birinin kendi ekseni üstündeki hareketi, kendilerine mahsus günlerini gösterdiği gibi, kendi yörüngesi üzerindeki hareketi de bir nevi seneleri gösteriyor. Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’ın ezelî bir hitabı olan Kur’an’da  dünyanın farklı hareketlerinden meydana gelen zaman dilimlerine işaret edildiği gibi, bu çok uzaktaki dev güneş ve yıldızlara mahsus günlere ve senelere de işaret edilmiştir."

"Sonra bütün bu işler, sizin hesabınızla bin sene tutan bir günde O’na yükselir."(Secde, 32/5)

"Melekler ve Ruh/ Cebrâil, O’nun Arşına miktarı elli bin sene olan  bir günde yükselirler." (Meâric, 70/4) mealindeki âyetler bunu ispat ediyor."(bk. Barla Lahikası, s. 325).

- Alimlerin bildirdiğine göre;

Birinci ayette, yerden dünya semasına gidiş-gelişi ifade etmektedir. Hadislerde yer ile dünya seması arasındaki mesafe 500.000 yıl olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla yere geliş ve semaya dönüş miktarı bin sene olur.

İkinci ayette ise, yerden Sidretu’l-müntehaya veya Araş’a kadar olan mesafeyi gösterir. Sadece bir günde ulaşırlar. Bu her iki ayette de meleklerin hızlı gidişlerine vurgu yapılmıştır. (bk. Taberî, Razî, İbn Kesir, Şevkânî, İbn Aşur, ilgili ayetlerin tefsiri).

Ayrıca ayette yer alan “bir gün” ifadesi, zihinlerin daha rahat kavramaları için seçilmiş bir sözcük olabilir. Yani “bir gün” bir an manasına da gelebilir. Nitekim, Rahman suresinde yer alan

“O her gün ayrı bir yaratıştadır.”(Rahman, 55/29)

mealindeki ayette geçen “her gün” ifadesi, “her vakit, her an” olarak açıklanmıştır(bk. Razî, Bedavî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri). Dolayısıyla yere geliş ve semaya dönüş miktarı bin sene olur.

Demek ki söz konusu ayetlerde açıkça hesap günlerine bir vurgu yoktur. Ancak, alimler -değişik hadis rivayetlerinden yararlanarak- bu hususu da algılamaya çalışmışlardır.

Zira, kıyamet gününün elli bin sene olması herkes için aynı şekilde olduğu anlamına gelmez. Dünyada bile Allah’ın evliyaları için zaman ve mekânların dürülmesi/tayedilmesi söz konusu olduğuna göre, kıyamet günü bu ilahî lütfun mümin kulları için gerçekleşmemesine bir neden yoktur. 

Aşağıdaki hadis rivayetlerinde hem kıyametin elli bin senelik olduğu, hem de müminler için çok kısa olduğu hususu söz konusu edilmiştir:

- Müslim’in Ebû Hüreyre'den naklettiğine göre, Resûlüllah (asm) şöyle buyurdu:

“Altınla gümüşün haklarını vermeyen hiçbir altın ve gümüş sahibi yoktur ki, kıyamet gününde bunlar ateşten levhalar haline getirilip de cehennem ateşinde kızdırılarak onlarla sahibinin yanları, alnı ve sırtı dağlanmasın... Bu levhalar soğudukça miktarı 50.000 sene olan bir günde kullar arasında verilecek hüküm bitinceye kadar sahibine azâb için tekrar (kızdırılarak) iade olunacaklardır. Nihayet kendisine ya cennete yahut cehenneme doğru giden yol gösterilecektir.”(Müslim, zekat,24)

Bu hadis uzun bir hadistir ve orada, kıyamet günü için “50 000 senelik” ifadesi üç defa tekrar edilir.

Buharı şarihlerinden el-Aynî de elli bin senelik günün, kıyamet günü olduğunu belirtmiştir(bk. el-Aynî, 4/50).

- Ebu Hureyre’den nakl edilen diğer bir rivayete göre Hz. Peygamber (asm);

“Sahi onlar, o en mühim günde, yani bütün insanların Rabbülâlemin’in divanında duracakları günde, diriltilip toplanacaklarını düşünmezler mi?”(Muttaffifîn, 83/4-6)

mealindeki ayeti açıklarken, şöyle buyurmuştur:

“İnsanların Rabbülâlemin’in divanında duracakları gün, elli bin senelik bir zaman diliminin yarım gününü oluşturur. Ancak mümin kimseler için, güneşin zeval vaktinden battığı zaman arası bir miktar kadar kolay olur.”(bk. İbn Hacer, 11/394).

- Bediüzzaman Hazretlerinin –söz konusu hadisler doğrultusunda- yaptığı açıklamadaki görüşünü şu ifadesinden öğrenebiliyoruz:

“... O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takva kuvvetine göre, o uzun yolu mütefavit derecede kat'ederler. Bir kısım ehl-i takva, berk (şimşek) gibi bin senelik yolu, bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi ellibin senelik bir mesafeyi bir günde kat'eder. Kur'an-ı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.”(Sözler, Dördüncü Söz).

- Kıyamet gününün elli bin senelik olması ile, Allah’ın hesabı çabuk gören olması arasında bir çelişki yoktur. Çünkü, Allah’ın hesabı çabuk görmesi demek, onun her şeyi ilim ve kudretiyle kuşattığı, milyarlarca insanın amellerinden habersiz olmadığı gibi, hesaplarını görmekten de âciz olmadığı manasına gelir. Bakara, 200-201. ayetlerinde yalnız dünyayı isteyenler ile hem dünya hem de ahireti isteyen kimselerden söz edilmiş ve ardından da Allah’ın hesabı çabuk gören olduğuna vurgu yapılmıştır.(bk. Taberî, Bakara 202. ayetin tefsiri).

Hesabın uzun bir zamana yayılması ise, yukarıdaki hadiste de ifade edildiği üzere, hakkeden insanların cezalarıyla ilgilidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun