Velayetin mertebeleri nelerdir? Vusta / orta velayet var mıdır?

Tarih: 05.02.2014 - 12:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Mükeşafat-ı Gaybiye adlı kitapta, velayeti suğra velayeti kübra ve velayeti ülya sonra peygamber kemalleri şeklinde ilerleyen manevi yolculuğu anlatılıyor. Mektubat’ta da velayeti vüsta yer almıyor. Hatta velayeti ülyanın Mektubat-ı Rabbani’den yola çıkarak daha üstün olduğu bence anlaşılmayacak bir şey değil. Ama Said Nursi velayeti 3’e ayırıp en büyüğünün velayeti kübra olduğunu risalede yazıyor. Hem de bunu Mektubatı Rabbani’ye dayandırıyor. Ama Mektubatı Rabbani’de bunu görmedik.

- Bu konu hakkında hakikati yazar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Konuyla ilgili ifadeler ve Risaledeki yeri :

“Hem (İmam-ı Rabbanî) demiş ki: "Velayet üç kısımdır: Biri velayet-i suğra ki, meşhur velayettir. Biri velayet-i vustâ, biri velayet-i kübradır. Velayet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.” (Bediüzzaman, Mektubat, s. 22)

- İmam Rabbani  “Velayet-i kübra peygamberlere mahsustur. Sahabeler de peygambere tebaiyetlerinden dolayı o velayete sahip oluyorlar.”, “Velayet-i kübra, velayet-i Enbiyadır.” diyor. (bk. Mektubat, 1/316, 317/260. Mektup)

- Bediüzzaman’a göre:  “Velayet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.” (bk. Mektubat, a.y)

Bu ifadeler İmam-ı Rabbani’nin sözleriyle aynıdır. Yalnız Bediüzzaman bu velayeti açıklıyor ve: “Velayet-i kübra ise... tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.” diyor.

- İmam-ı Rabbanî “velayet-i suğra evliyanın velayetidir.” diyor. (a.g.e, 1/316).

- Bediüzzaman da “..Velayet-i suğra ki, meşhur velayettir.” diyor. (a.g.y) Bu iki ifadeler de örtüşmektedir.

- İmam-ı Rabbani, “Velayet-i ulya” diye belirttiği velayet kısmını, “mele-i âlaya mahsus bir velayet olduğunu söyler. Ona göre, “Teayyün-ü evvel olan hakikat-i Muhammediye, bütün enbiya ve meleklerin velayetini ihtiva ettiği gibi, mele-i âlanın velayetinin müntehasını da içine alan bir velayettir.” (a.g.e, 1/319)

Öyle anlaşılıyor ki, İmam-ı Rabbanî “velayet-i ulya” unvanıyla zikrettiği velayet, insanlar için söz konsu olmayan, yalnız “mele-i âla”ya mahsus bir velayettir. (bk. a.g.y)

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, İmam-ı Rabbanî bu ve benzeri eserlerinde “Velayet-i vusta”yı ismen olmasa da özellik olarak söz konusu yapmıştır. Bediüzzaman ise o bilgileri aktarmıştır. Yoksa, “velayet-i ulya”, “velayet-i vusta” yerine zikredilmiş değildir.

İmam-ı Rabbani, bazı seyrü sülûk mertebelerini anlatırken: “Sultan-ı zişân olan Hakk’ın cazibesi”ne vurgu yapması, onun bu yüksek mertebeye çıkması", normal tarikat berzahının dışında cereyan etmiştir ki, Bediüzzaman da tam buna işaret etmiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun