Seyyitlerden biri ümmete hainlik mi edecek?
- Şöyle bir hadis var mı?
"Ahir zamanda benim zürriyetimden (soyumdan) birisi bu ümmete hainlik edecek."
- Bu hadisin şerif Hüseyin hakkında olduğunu söylüyorlar.
Değerli kardeşimiz,
Evet, bu anlamda bir hadis-i şerif vardır. (bk. İbn Hanbel, 2/433)
Bazı araştırmacılara göre, bunun uygun bir misali şimdiye kadar görülmemiştir. Bazılarına göre de soruda ifade edildiği üzere Şerif Hüseyin’dir; olaylar bunun doğru olduğunu gösteriyor.
Fakat hadisteki nitelemelerin hiçbiri tekfiri yani Müslümanım diyene kâfir demeyi zorunlu kılmıyor.
Hatta “Benden değildir.” demek de benim ahlakım üzerine değil, demektir. Yoksa Müslüman değildir anlamına gelmez.
Keza, hadiste “hain” sözcüğü yerine “fitne” kelimesi kullanılmıştır. Aralarında dağlar kadar fark vardır.
“Bütün takva sahipleri, benim ailemdendir.” manasına gelen cümleden de önemli dersler çıkarılabilir. (bk. Heysemi, H. No: 17893)
Soruda işaret edilen hadis-i şerif şöyledir:
Abdullah b. Ömer (r.a); şöyle demiştir:
Biz Resulullah’ın (asm) yanında oturuyorduk. Efendimiz, uzun uzadıya fitneleri (meydana gelecek büyük olayları) anlattı. Ehlas fitnesini zikretti.
Birisi:
Ehlas fitnesi nedir, Ya Resulallah, dedi.
Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:
O, insanların birbirinden kaçması ve haksız yere malların alınmasıdır.
Sonra Serra (nimet) fitnesi vardır. Bu fitne, benim ailemden, benden olduğunu zanneden ama aslında benden olmayan bir adamın ayakları altından, yayılacaktır. Benim dostlarım ancak takva sahibi olanlardır.
Sonra insanlar, kaburga üzerindeki oturak gibi (devam etmeyecek olan), bir adamla anlaşacaklar; daha sonra karanlık fitne çıkacak, bu ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Bitti, denildiğinde, devam edecek. O fitnede (esnasında) kişi, mümin olarak sabahlayacak akşama kâfir olarak çıkacak.
İnsanlar iki çadırda (gurupta) olacaklar. Bunlar, içinde asla nifakın olmadığı iman çadırı ve imanın olmadığı nifak çadırıdır. Siz o güne ulaştığınızda o gün veya yarın Deccal’ı bekleyiniz. (Ebu Davud, Fiten, 1, 4242)
Hadis-i şeriften anladığımıza göre Hz. Peygamber (asm) ashabına, ahir zamanda meydana gelecek birçok önemli hadiseleri yani fitneleri anlatmıştır. Ravi, Efendimizin anlattığı bu fitnelerden bazılarını ismen aktarmıştır. Şimdi biz bunlar hakkında sarihlerin söylediklerine bir göz atalım.
Ehlas fitnesi
Ehlas "Hıls” kelimesinin çoğuludur. Hıls, yere veya hayvanın sırtına serilen çuldur. Anılan fitnenin bu isime izafe ediliş sebebi iki şekilde açıklanmıştır. Bunlar:
a) Bu çul, kaldırılmadıkça serildiği yerde kalır. Yani orada devamlıdır. Resulullah (asm) fitnenin devamlılığına işaret etmek için fitneyi bu kelime ile ifade etmiştir.
b) Bu çul siyah renktedir. Fitnelerin karışıklığı ve karanlığından dolayı Hz. Peygamber (asm) bu tabiri kullanmıştır.
Resulullah’ı dinleyen sahabilerden birisi kendisine, ehlâs fitnesinin ne olduğunu sormuş, Efendimiz de onun, herab ve harab olduğunu söylemiştir. Avnü'l-Mabud'da bu kelimeler şöyle izah edilmiştir.
Herab: Kişilerin aralarındaki düşmanlık ve savaştan dolayı birbirlerinden kaçmalarıdır.
Harab: Bir insanın malını elinden almak ve onu eli boş bırakmaktır.
Hattabî, harab'ı mal ve ailenin yok olması diye açıklamıştır. (Hadisin tercümesi, Avnü'l-Ma'bud'daki izah göz önüne alınarak yapılmıştır.)
Bezlü'l-Mechûd sahibi, bu fitnenin Hz. Osman'ın vefatıyla ortaya çıkıp, Hz. Muaviye'nin hilafetine kadar devam eden karışıklık olduğunu zannettiğini söyler.
Serra (nimet) Fitnesi
Alyyü'l-Kâri bu fitneyi şöyle izah etmektedir:
Serra’dan maksat; sıhhat, rahatlık, bolluk, hastalık ve belâlardan uzak kalma gibi insanı sevindiren nimetlerdir. Kişi elindeki bol nimetler sebebiyle ahireti unutup Allah'a isyana dalacağı için fitne bu kelimeye izafe edilmiştir.
Aliyyü'l-Kari'nin bu izahı aynen Avnü'l-Mabud'da ve Bezlü'l-Mechûd'da nakledilmiştir.
Hz. Peygamber (asm) bu fitnenin, kendi sülalesinden ama kendi yolunda olmayan bir adamın ayağının altından yayılacağını söylemiştir. Bu manaya da "Benim ailemden, benden (benim yolumdan) olduğunu zanneden ama aslında benden (benim yolumdan) olmayan...." diye ifade buyurmuş daha sonra da kendi dostlarının muttakiler olduğunu söylemiştir.
Fitnenin kendi ailesinden bir adamın ayağının altında çıkmasından maksat, o şahsın bu fitneyi yayacağı, böyle bir fitnenin yayılması için onun gayret göstereceğidir. Hadiste bu mana (Dehan) kelimesi ile ifadelendirilmiştir. Bu kelime, duman manasındaki dühan kelimesi ile aynı köktendir. Duman ateşin yandığı yerden çıkıp koyu bir renkle yayıldığı için, fitne bu kelime ile ifadelendirilmiştir.
Hz. Peygamber (asm) fitnenin zuhuruna sebep olacak şahsın, neseben kendi soyundan olmasına rağmen, gerçekte kendisinden olmadığını ifade etmiştir. Bunun bir benzeri şu ayet-i kerimedir.
“Ey Nuh! O senin ailen sayılmaz, çünkü o kötü bir iş yaptı dedi.” (bk. Nuh, 11/46)
"Sonra insanlar kaburga üzerindeki bir oturak gibi..."
Bu tabir bir darbımeseldir. Maksat adamın saltanatının sürekli ve düzgün olmayacağının ifadesidir. Oturak ağır, kaburga kemiği dayanıksız olduğu için, oturağın kemik üzerinde uzun süre kalması o kemiğin ağırlığa tahammül etmesi mümkün değildir.
İşte insanların, idaresi uzun sürmeyecek ve düzenli olmayacak birisini başlarına getirmelerini Efendimiz (asm) bu sözleriyle ifade buyurmuştur.
Bezlü'l-Mechud müellifi Seharenfuri, Resulullah’ın (asm) haber verdiği bu hâlin hicri 1334 (m. 1915) yılında Hicaz'da meydana geldiğini söyler. Seharenfuri’nin bahsettiği bu olayın özeti şudur.
Osmanlı idaresi altındaki Mekke Emiri Şerif Hüseyin, İngilizlerle gizlice anlaşıp, Osmanlılara başkaldırır. Mekke'deki Osmanlı askerlerini öldürüp, ailelerini esir eder. Sonra kendisini Hicaz meliki olarak ilan eder. Ancak saltanatı düzensiz ve kısa ömürlü olur.
Şüphesiz bu bir şahsın görüşü ve yorumdur. Bu yorum hadisin manalarından biri olabilir, ancak başka manaları da olabilir. Hadiste anlatılan manayı sadece belirli bir olayla sınırlamak ve başka manaya gelmediğini söylemek uygun değildir. Söylediklerinin doğru olması durumunda, hadis-i şerifin işaret ettiği manalardan biri olabilir demek daha uygun olur.
Karanlık Fitne
Hz. Peygamber (asm) daha sonra insanların karanlık fitnelere düşeceğini, bu fitnenin dokunmadık kimse bırakmayacağını söylemiştir. Fitnenin insanlara dokunmasını da Türkçe karşılığı "tokat vurmak" olan bir kelime ile ifadelendirmiştir.
Efendimizin (asm) haberine göre, bu fitneyi insanlar, onun bittiğini zannettikleri bir zamanda, tekrar göreceklerdir. O dönemde bazı insanlar, sabahları Müslüman oldukları hâlde, akşam kâfir olacaktır. Sarihlerin bildirdiğine göre buna sebep, kişilerin sabahları diğer Müslümanların kanlarını, mallarını ve ırzlarını haram kabul ettikleri hâlde, akşam olunca onları helal saymalarıdır.
Yine Resulullah (asm)’ın haberine göre, insanlar iki kampa ayrılacaklardır. Efendimiz, bu kampları çadır manasına gelen "Fustat" kelimesi ile ifade etmiştir. Bazı alimler, fustat kelimesinin, burada, şehir manasında olduğunu söylerler. Biz tercümeyi kelimenin hakiki manasına göre yaptık ve maksada burada işaret etmeyi uygun bulduk.
Bu kelimeyi ister çadır ister şehir manasına alalım, maksat bu mahallerin kendisi değil, içindekilerdir.
Buna göre konuya iki açıdan bakılabilir:
Birincisi: İnsanların bir kısmı gerçek manada mümin olacak, içlerinde en ufak bir nifak bulunmayacak bazıları da tam manasıyla münafık olacak, içlerinde hiçbir iman kırıntısı olmayacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, Hz. Peygamber'in 8asm) imansızları kâfir diye değil, münafık diye ifade etmesidir. Bundan anlıyoruz ki, anılan fitne geldiğinde kimi insanlar gerçekte mümin olmadıkları halde kendilerini mümin olarak göstereceklerdir. İşte bu halin zuhuru, Deccal'in başka bir ifadeyle kıyametin habercisidir. Çünkü Deccal kıyametin büyük alametlerindendir. (bk. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/433-436)
İkincisi ise, inananların bir kısmı samimi ve takva sahibi kimselerdir. Bir kısmı ise mimin olmakla beraber, yaşantıları münafıkların veya kâfirlerin sıfatlarına benzer. Bu açıdan, Efendimizin (asm) bu uyarısından, müminlerin hâl ve hareketlerinin ve yaşam tarzlarının neye ve kime benzediğine, her zamankinden daha çok dikkat etmeleri gerektiğini anlamak mümkündür.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- “İnsanlar öyle günler görecek ki katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek...” hadisini açıklar mısınız?
- HZ. EBU BEKİR'İN NAMAZ KILDIRMAYA MEMUR EDİLİŞİ VE PEYGAMBER EFENDİMİZİN SON NAMAZ KILDIRIŞI
- HZ. RESÛLULLAH`IN VEFÂTINDAN SONRASI VE DEFİN
- VEDÂ TAVAFI
- HAYBER`İN FETHİ
- Yemeklerden önce ve sonra elleri yıkamak sünnet midir?
- EN YAKINLARININ LİSÂNINDAN RESÛLULLAHIN SON GÜNLERİ
- PEYGAMBERİMİZİN HZ. ZEYNEP BİNT-İ CAHŞ`LA EVLENMESİ
- PEYGAMBERİMİZİN SON GÜNÜ VE VEFATI
- Peygamberimizin, Hz. Muaviye hakkında ne demiştir?