Peygamberimizin, Hz. Muaviye hakkında, Allah'ın onun karnını doyurması ile ilgili hadisini açıklar mısınız?

Tarih: 04.07.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Ben çocuklarla birlikte oynuyordum. Derken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) geldi. Ben hemen bir kapının arkasına saklandım. (Beni orada bulup) enseme dokundu.
"Muâviye'ye git! Onu bana çağır!" dedi. (Ben derhal gittim ve) geldim:
"O yemek yiyor!" dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), tekrar:
"Git Muâviye'yi bana çağır!" emrettiler. Ben (yine gidip) döndüm ve:
"O yemek yiyor!" dedim. Resûlullah tekrar:
"Git! Muâviye'yi bana çağır!" emrettiler. Ben yine gidip geldim ve:
"O yemek yiyor!" dedim. Bunun üzerine:
"Allah onun karnını doyurmasın!" buyurdular." (Müslim, Birr 96, (2604).)

Aleyhissalâtu vesselâm çocuk olan İbnu Abbâs'ı göndererek Hz. Muâviye'yi çağırtır. İbnu Abbâs gider, onu yemekte bulur, dönüp: "Yemek yiyor." der. Aleyhissalâtu vesselâm İbnu Abbâs'ı ikinci, üçüncü sefer gönderir, dönüşte yine yemek yediğini söyler. Bunun üzerine: "Allah onun karnını doyurmasın." der. İmam Müslim, bu rivayeti, Resûlullah'ın, haketmeyen bir kimseye bedduasının o kimse hakkında rahmet olacağını belirten bir babta kaydeder. Bu babta Resûlullah'ın rahmet, bereket ve ecir anlamındaki bazı "beddua"larına örnekler kaydeder. Şu halde Müslim'e göre, Hz. Muâviye hakkındaki bu beddua da aynı mahiyettedir. Hz. Peygamber (asm) der ki:

"Ben Rabbime şart koşup dedim ki: "Ben bir insanım; insan razı olduğu gibi ben de razı olurum, insanın kızması gibi, kızarım da. Ümmetimden kime haksız bedduada bulunursam, bunu, onun hakkında bir temizlik vesilesi, bir paklanma ve kıyamet günü Allah'a yakınlığa bir vasıta kıl."

Ebû İdris el-Havlânî anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh), Umeyr İbnu Sa'd'ı Humus valiliğinden azledince yerine Hz. Muâviye (radıyallahu anh)'ı tayin etti. Halk:

"Umeyr'i azledip Muâviye'yi mi tayin etti?" diye mırıldandı. Umeyr (radıyallahu anh):
"Muâviye'yi hayırla yâdedin. Zira ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Allahım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!" dediğini duydum!" dedi. (Tirmizî, Menâkıb)

Tirmizî'de gelen ve müteakiben 4480 numarada kaydedilen bir başka rivayette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Muâviye'ye şöyle dua etmiştir:

"Allahım, onu (İnsanlara) hidayet edici ve kendisini de hidayete ermiş kıl, onunla (insanları) doğru yola sevket."

Hz. Muâviye (radıyallahu anh) Ebû Süfyân'ın oğludur. Annesi Hind Bintu Utbe'dir. Hz. Muâviye, babası, kardeşi Yezid ve annesi, Mekke Fethi'nde Müslüman olmuşlardır. Kendisi, Umretu'l-Kaza yılında Müslüman olduğunu, annesinden ve babasından Müslümanlığını gizlediğini, dolayısıyla Fetih senesinde Resûlullah'la (asm) Müslüman olarak karşılaştığını söylemiştir.
 
Hz. Muâviye, Huneyn gazvesine Resûlullah'la (asm) birlikte katılmıştır. O da müellefe-i kulubtan sayılmış, babası gibi 100 deve ve 40 okiyye almıştır. İslam'a daima sadık kalmış ve Hz. Peygamber (asm)'e katiplik de yapmıştır.
 
Hz. Ebû Bekr (radıyallahu anh) Suriye cihetine ordu sevkedince Hz. Muâviye de kardeşi Yezid'le orduya katıldı. Yezid vefat edeceği zaman üzerindeki Dimeşk valiliğini kardeşi Muâviye'ye bıraktı, Hz. Ömer (ra) de bunu teyid etti. Hz. Osman (ra) halife olunca, Şam valiliğine ilaveten bütün Suriye bölgesinin valiliğini aldı. Hz. Osman (ra)'ın vefatından sonra Hz. Ali (ra)'ye biat etmedi ve Suriye bölgesinin müstakil hakimi durumuna geçti. Hz. Osman (ra)'ın kanını taleb etti. Böylece taraftar topladı. Sıffîn savaşı Hz. Ali (ra) ile Hz. Muâviye (ra) arasında cereyan etmiştir.

Hz. Ali (ra) şehid edilip yerine oğlu Hasan halife olunca Hz. Muâviye Irak'a yürüdü. Hasan da onun üzerine yürüdü. Ancak Hz. Hasan fitne çıkıp kan döküleceğini görünce hilafeti Hz. Muâviye'ye terketti ve Medine'ye döndü. Hz. Muâviye Kufe'ye geldi. Halktan biat aldı. O seneye Âmu'l-Cemaat (cemaat yılı) dendi.
 
Hz. Muâviye yirmi yıl vali, yirmi yıl da halife olarak idarecilik yapmıştır.
 
Hz. Muaviye (radıyallahu anh), hastalandığı zaman, Resûlullah (asm)'ın kendine giydirdiği bir gömleği kefeninin altına giydirilmesini, Resûlullah (asm)'ın kesilmiş tırnaklarından muhafaza ettiklerini, iyice öğütülerek gözlerine ve ağzına konmasını vasiyet eder. Ölüm gelince: "Keşke Mekke'nin Zû-Tuva semtinde yaşayan sıradan bir Kureyşli olsaydım da, hiçbir idarecilik almasaydım." der.
 
Hz. Muâviye Hicrî 60 yılında 78 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Hicrî 59 yılında öldüğü, 86 yaşında olduğu da söylenmiştir.
 
Hz. Muâviye'nin Resûlullah (asm)'tan sonra en sehâvetli kimse olduğu söylenmiştir.
 
Hz. Muâviye (radıyallahu anh), İslâm'ın seçime dayalı hilafet sistemini babadan oğula geçen saltanata çevirmekle tenkid edilmiştir. Günümüzde, bu tenkidde ifrata kaçıp, sahâbe hakkında caiz olmayan suizan ve ithamlara kadar ileri gidenler var. Biz ifrat görüşlere katılmıyoruz. Geçmiş hadiseleri değerlendirirken kader'in payını da ihmal etmemek gerekir. Hele Ashab'la, Resûlullah (asm)'la ilgili meselelerdeki değerlendirmelerde, çeşitli vesilelerle belirttiğimiz temel prensipleri daima gözönüne almalıyız. Unutmayalım ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hiçbir ayırıma yer vermeden bütün ashabı tebrie etmiş, hangisi olursa olsun herhangi birine dil uzatanı tel'in etmiştir. Bütün Ehl-i Sünnet ulemâsı, bunu mühim bir esas olarak kabul etmiştir.
 
Bu meselede teferruâta girmeden, Hz. Muâviye vefat ettiği zaman Dahhâk İbnu Kays'ın, minbere çıkarak yaptığı bir konuşmayı kaydedeceğiz. Bu konuşmada Hz. Muâviye'nin hizmetleri belirtilmektedir:

"Emîru'l-Mü'minîn Hz. Muâviye (radıyallahu anh) Arab'ın gücü ve Arab'ın dahisi idi. Allah onunla fitneyi önledi ve onu kulları üzerine hakim kıldı. Ordularını karada ve denizde ilerletti. Allah'ın ibadete düşkün kullarındandı. O dua etti, Allah da duasına icabette bulundu. Artık vefat etmiştir. İşte kefenleri. Biz kefenini sarıp, kabrine koyacağız. Allah'la kendi arasında ameli var. Dilerse rahmet eder, dilerse azab eder."

Hz. Muâviye devri İslâmî fetihlerin devam ettiği bir devirdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

semih_demir

Bizi bilgilerinizle bilgilendirdiğiniz için teşekkürler. Hep aklıma bu söz neden dendi diye yer etmiştir. Aklımda soru kalmadı. Allah sizden razı olsun.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun