Seküler dünyada nasıl Müslüman kalınır?

Tarih: 23.03.2024 - 07:12 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ben okula gidiyorum ve fakültedeki büyük çoğunluk dindar değil. Sınıfım 80-90 kişi ama namaz kılan kişi sayısı 5 bile değildir.
- Sonuç olarak sekülerlerin arasında yaşıyoruz.
- Bildiğime göre İslam toplum içine karışmamızı öğütlüyor ama toplum içine karışırsak da bu sefer "kalp kalbe meyleder" mantığı ile -Allah korusun- seküler insanlardan etkilenip dini hassasiyetlerimizi kaybetme riskimiz var.
- Yani inzivaya çekilsek olmaz ama toplum içine karışırsak o da riskli bir şey. O zaman bu işin ortası nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Seküler Dünyada Nasıl Müslüman Kalınır?

Bu konudaki hassasiyetiniz için sizi tebrik ederiz. Aslında kaygılarınızda haksız değilsiniz. Çünkü günümüz seküler toplum ortamında dışarının cazibesine kapılmadan, kendini koruyarak istikametle hayatını sürdürmek kolay değil. Ayrıca böyle bir ortamda değerlerinden taviz vermeden, uyum sağlamak ve inandığı gibi davranmak da oldukça zordur ve tehlikelidir. Çünkü kişi, inandığı gibi yaşamazsa, zamanla yaşadığı gibi inanmaya başlar.

Ancak bundan seküler bir toplum içinde yaşamanın imkânsız olduğu ve bundan dolayı toplumu bırakıp inzivaya çekilmek gerektiği gibi bir şey de anlaşılmamalıdır. Çünkü öncelikle İslamiyet, bir mümine kaldıramayacağı bir yük yüklemez. Ona azami derecede İslami bir şuur içinde davranması ve ondan Allah’ın kendisine verdiği sabır gücünü kullanmasını ister. Ayrıca insan toplumsal bir varlıktır, ancak toplum içinde huzur bulabilir.

Bu demektir ki, bir Müslüman her zaman ve her zeminde sahip olduğu imkânlar nispetinde dinini yaşayabilir ve kendisini koruyabilir. Aksi hâlde Allah insanı mesul tutmazdı.

Burada önemli olan öncelikle kişinin, kulluk bilincinden kaynaklanan inancına uygun bir duruşunun olması ve bu duruşunu yaşantısının her aşmasında korumasıdır. Yani inandığı gibi yaşamaya gayret göstermesi ve bunu da çevresine hissettirmesidir.

Yanlış anlaşılmasın bu, kişinin inancını bağıra bağıra göstermesi, her yerde uluorta konuşması demek değildir. Burada yapılması gereken, çevresinden çekinmeden, korkmadan inançlı olduğunu, İslami değerlerinin olduğunu ve bunları yaşadığını hissettirmesidir.

Mesela, karşı cinsle tokalaşmadığını, başbaşa kapalı bir ortamda bulunmadığını, gerek olmadıkça sohbet ve muhabbet etmediğini, gerektiği zaman da ölçülü ve mesafeli olduğunu hissettirmelidir.

Kişi, Allah rızası için, bu şekilde İslami bir duruş sergilerse ve bunda da samimi ve tutarlı olursa, büyük oranda diğer insanlardan saygı görür. Bu şekilde de topluma karışması imanına zarar vermez, ayrıca seküler kişiler tarafından da ötekileştirilmez.  

İnsanlar, dünyanın her yerinde, sınırları olan, değerlerine sahip çıkan, ama bunu yaparken de karşı tarafı aşağı, kötü vb görmeyen ölçülü insanlara karşı daha saygılıdırlar. Çünkü ancak kendi kimliğinizi bir ötekileştirme aracı gibi kullanmazsanız, başkalarına öcü gibi bakıp, onları değersizleştirmezseniz, onlarda da benzer bir davranış görmezsiniz. Olsa bile devede kulak kadardır.

Buradan da anlaşılacağı üzere, her konuda olduğu gibi topluma karışma konusunda da birinci öncelik imanımıza, ibadetlerimize ve ahlakımıza zarar verip vermeyeceği hassasiyeti içinde bulunmaktır. Bu korkuyu ve şuuru taşıdığınız sürece inşallah kendinizi korumanız daha kolay olacaktır.

Topluma hangi amaçla karıştığımız da önemlidir. Yani sosyalleşme adına mı yoksa arkadaş ortamında bulunmak adına mı yoksa mecbur olduğumuz için mi topluma karışıyoruz.

Mecburi hâller, sınıf ortamı, iş ortamı, ders ve iş konuları vb gibi durumlar mecburidir, burada sözünü ettiğimiz hassasiyet içinde olunduğu sürece inşallah mesul olmazsınız ve imanınıza da zarar gelmez.

Ama bunu sosyalleşme adına yapıyorsanız, burada tehlike var, dinen de caiz değil. Bediüzzaman Hazretleri seküler, yani dini hassasiyetleri olmayan, dünya hayatının keyfini, rahatını, işlerini, dine tercih edenlerle bir arada bulunmanın, taviz vermenin tehlikelerine şöyle işaret eder:

"Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede (dünya işlerinde) müsamaha veya teşebbühle (benzemekle) medenilere yanaşmayın. Çünkü aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz." (Mesnevi-i Nuriye, Habbe, DİB. Yay., s. 185)

Kişinin İslami duruşunu muhafaza etmesi ve seküler toplum içinde imanını koruyabilmesi manevi olarak sürekli beslenmesi ile devam eder. Yani hem düşünce bazında hem fiili ve kali ibadetleri ile kendisini fikren ve kalben beslemesi ile olur. Bu ise, imanını güçlendirecek kitaplar okumak, günlük ibadetlerini artırarak devam ettirmek, fikir dünyasına güç kazandıracak topluluklar ve gruplar içine girmek ve onların manevi havasını soluyarak biçimlenmekle olur.

Bir Müslümanın Seküler Arkadaşı Olabilir mi?

İnsanın düşünce ve davranışlarını etkileyen en önemli faktörlerden birisi de arkadaş çevresidir. Özellikle gençlik döneminde arkadaş, bazen anne-babadan ve kardeşten daha fazla kişinin düşünce ve duygu dünyasında etkilidir. Çünkü kişi, ebeveynine ve kardeşine karşı, istemediği şeyleri yapmakta direnirken, o dönemde en çok ihtiyaç duyduğu kişi arkadaşı olduğu için, ona karşı gelmek istemez, hatta onu kaybetmemek için bazen inancından, bazen de kişiliğinden tavizler verebilir.

Ayrıca birey, sadece arkadaşı ile her yere gidebilir, her şey konuşup dinleyebilir. Bu da onun farkında olarak veya olmayarak inancından taviz vermesine ve yavaş yavaş hassasiyetlerini kaybetmesine neden olabilir. Çünkü malüm imtihan dünyasındayız, aslında imanımız bizi Allah’ın emirlerine karşı korurken nefsimiz, şeytanımız, duygularımız ve kötü arkadaşlarımız bizi günaha çağırır. Yani o tarafa kaymak sanıldığından çok daha kolay ve tehlikelidir.

Bundan dolayı kişinin kendi inancı ve yaşantısına uygun arkadaşlar edinmesi iki dünyası için de hayati bir öneme sahiptir.  

Ancak bu, seküler bir arkadaşın olmayacağı anlamına gelmez. Önemli olan arkadaşlığın boyutları ve o arkadaşın sekülerlik anlayışı ve yaşantısının derecesidir. İleri boyutta değilse bir sorun teşkil etmez. Çünkü kişinin sırdaşı olan, sık sık beraber olduğu arkadaşları olabileceği gibi, zaman zaman görüşüp konuştuğu, düşüncelerini ve duygularını paylaştığı sıradan bir arkadaşı da olabilir. Veya seküler bir arkadaşı, dini hassasiyetlere sahip olmasa da kendisinin dini yaşantısı ve düşüncelerine saygı duyuyor ve  inancına aykırı bir şey yapma konusunda onu zorlamıyordur. Veya tam tersi bir durum söz konusudur. Onu da kendisi gibi seküler bir hayatın içine çekiyordur.

Görüldüğü gibi, konuya "seküler bir kişi ile arkadaş olunur mu olunmaz mı" diye bakmak yerine, arkadaşlığınızın boyutuna ve karşıdaki kişinin size olan etkisine bakmak daha yararlı olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun