Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affedebilirsiniz; lakin, memleketinize ve dininize fenalık edenleri asla affetmeyiniz, sözü doğru mudur?

Tarih: 31.08.2015 - 09:08 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Ömer (ra)’in “Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affedebilirsiniz; lakin, memleketinize ve dininize fenalık edenleri asla affetmeyiniz.” sözü ile Peygamberimizin her türlü hatayı affetmesi çelişmiyor mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Önce şunu belirtelim ki, bu sözü doğrulayan bir kaynağa rastlayamadık.

- İnternette kaynak verilmeden bazı yerlerde Hz. Ömer’den, bazı yerlerde Hz. Ali’den nakledilmiştir.

- Bununla beraber, Hz. Peygamber (asm)'in de kendi şahsına karşı yapılan saygısızlıkları affettiği halde, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı yapılan saygısızlıklara karşı şiddetle kızdığı bilinmektedir.

Nitekim, rivayete göre Hz. Aişe şöyle demiştir:

“Resulullah hiçbir zaman kendi şahsı için intikam almamıştır. Ancak Allah emir ve yasakları çiğnendiği zaman bunu yapardı.” (Müslim, Fedail, 77/2327)

- Şu örnek de bu konuya ışık tutmaktadır:

“Hz. Âişe’nin anlattığına göre Mekke’nin fethi sırasında Fatıma adında bir kadının yaptığı bir hırsızlık suçu meydana çıktı. Fâtıma’nın Mahzûm kabilesinden olması sebebiyle hadise Kureyşlileri çok üzdü. Bunu kabileleri adına bir onur meselesi yapan bazı Müslümanlar Fâtıma’nın cezasının affedilmesi için Hz. Peygamber’in çok sevdiği Üsâme b. Zeyd’i aracı olarak gönderdiler.

Üsâme durumu Resûl-i Ekrem’e arzettiğinde yüzü renkten renge giren Hz. Peygamber (asm), “Allah’ın verdiği bir cezanın affı için mi şefaat ediyorsun?” diyerek öfkelendi ve bunun üzerine ashaba hitaben yaptığı konuşmada daha önceki milletlerin hırsızlık yapan soyluları bağışlayıp soylu olmayanları hemen cezalandırmaları sebebiyle helâk edildiklerini söyledi ve “Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık etseydi onun da elini keserdim” dedi. (Buhârî, Hudûd, 13)

- Bediüzzaman Hazretleri de bu konuyu şu sözlerle ifade etmiştir:

“Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zâtta (bir kimsenin kendi şahsına yapılan saygısızlığa karşı gösterdiği): Müsamaha, hamiyet. Fedakârlık; bir haslet, bir amel-i sâlihtir(iyi bir iştir).”

“Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zâtta (Bir kimse bir cemaati temsil ediyorsa; cemaate karşı yapılan saygısızlığa karşı gösterdiği): Müsamaha, hıyanet(hainliktir). Fedakârlık; bir sıfat, bir amel-i tâlihtir(kötü bir iştir)” (bk. Sözler, s. 725)

Demek ki;

- Bir kimsenin, kendi şahsına yapılan hata ve kötülüklere karşı hoşgörülü ve affedici olması, çok güzel bir gayret ve fedakârlık anlamı taşır ve bu haslet çok güzel ve övülesi bir ameldir.

- Ama aynı kimse şahsı adına değil de temsil ettiği tüzel kişilik adına aynı tavrı gösterse, yani temsil ettiği tüzel kişiliğe olan hakaret ve hataları hoş görüp görmezlikten gelse, o zaman bu hoşgörü ve affedicilik iyi bir amel değil hıyanet ve alçaklık olur.

- Birisi benim şahsımı ve nefsimi tenkit etse, hatta aşağılasa, ben buna karşı sabırlı ve fedakar bir şekilde müsamaha göstersem, bu nefis terbiyesi açısından güzel bir haslet olur. Ama aynı şahıs mensubu olduğum dinime ve milletime hakaret etse ve ben buna tepki göstermeyip müsamaha göstersem, bu tam bir zillet ve hainlik olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun