Ruhçu, mekanik, organik doğa görüşleri nedir?

Tarih: 14.03.2016 - 13:30 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Üniversite öğrencisiyim. Fıkhi ve ilmi olarak cevap aramaktayım.
- Ruhçu, mekanik, organik doğa görüşleri ile canlılık problemi nasıl ele alınmıştır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Canlının ve özellikle insanın nasıl yaratıldığıyla ilgili sorulara cevap arama, insanlık tarihi kadar eskidir. Bu konuda semavi kaynakların bildirdiği şekliyle ilk insan Hz. Âdem’dir ve onu topraktan, eşini de onun kaburga kemiğinden yaratmış, diğer insanları da bunlardan halk etmiştir.

Diğer canlılar da yeryüzü şartlarının iyileşmesine bağlı olarak yaratılmıştır. Yani, koyun yeryüzüne gönderilmeden önce çimenler yaratılmıştır. En son olarak da insan yeryüzüne gönderilmiştir.

Bir hadiste, insan anne karnında kırk gün olunca ruhun gönderildiği bildirilmektedir. Yani ruh insan bedenine gelinceye kadar, cenin anne karnında büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına tâbi olarak hayatiyetini devam ettirmektedir.

İnsandaki duygu, düşünce ve hisler ruha bağlı olan özelliklerdir. Ancak bu duygu ve düşüncelerin faaliyete geçmesi bedendeki yapılarla doğru orantılıdır.

Mesela, görme için göze, işitmek için kulağa, anlamak ve düşünmek için beyne ihtiyaç vardır. Aslında gören göz, işiten kulak değildir, ruhtur. Ancak ruh bu faaliyetlerini o organlar vasıtasıyla yapacak şekilde programlanmıştır.

Bu durum, bir oda içinde insanın pencereden dışarıyı seyretmesi gibidir. Dışarıyı gören pencere değildir. Evin içinde oturan insandır. Ancak insanın dışarıyı görmesi pencere ile mümkündür. Kapalı mekandan dışarıyı göremediği gibi, vücut içinde yer alan ruh da dış âlemi göz olmadan göremez.

Evin içinden dışarıya çıkan kimse için artık pencereye gerek yoktur. Çünkü âlemi açılmıştır. Ruh da bedeni terk edince artık görmesi için göze, işitmesi için kulağa ihtiyaç kalmaz.

Böyle bir değerlendirme ruhçu görüş olarak ifade edilebilir.

Mekanik veya organik tabiat görüşü, bir yaratıcıyı kabul etmeden kâinatın varlığını tesadüf ve tabiatla açıklamaya çalışan görüşlerdir.

Tabiatı teizmle (bir yaratıcının varlığını kabul eden) ya da ateizmle (Bir yaratıcıyı kabul etmeyen) açıklama  

XVII. asrın felsefî temsilcisi Descartes, doğa bilimlerinde olduğu gibi, Allah’ın varlığını ispatta matematik metodu kullanmıştır.

Descartes, bilimsel araştırmalarda gayeye bağlı sebeplerin araştırılmasına gerek olmadığını ileri sürer. Teleolojik (bir yaratıcının varlığını kabul eden) açıklama, “Niçin?” sorusuna cevap arar.

Burada, bir nesnenin varlığından amacın ne olduğu ortaya konmaya çalışılır. “Niçin dünya güneşten bu kadar uzaktır?” sorusu, gayeye dayalı sebebi öğrenmeye yöneliktir.

Halbuki mekanist açıklamanın sorusu ise “Ne?” ve “Nasıl?”dır. Dünya’nın güneşe uzaklığının nelere yol açtığı, dünyanın nasıl döndüğü, gibi soruların cevabı, mekanist açıklama ile verilir.

Dünyanın güneşe uzaklığının bu şekilde ayarlanmasındaki gayenin, canlıların yaşayabilmeleri ve varlıklarını sürdürebilmeleri olduğunu söylemek, teleolojik bir açıklamadır. Ama, dünya ile güneş arasındaki uzaklığın bu şekilde olmasıyla, canlıların yaşayabilmeleri için gerekli ortamın meydana geldiğini söylemek, mekanist bir yaklaşımdır.

Bilimdeki mekanist anlayış, Allah inancına zıt bir görüştür. Ancak Descartes gibi mekanist evren görüşüne sahip birçok kişi, Allah’a inanmakta ve mekanist yaklaşımın dine zıt olmadığını ifade etmektedirler.

Bilim tarihi incelendiği zaman, biyolojide teleolojik açıklamayı teistler gibi, birçok ateist biyologun da kullandığı görülmektedir.

Meselâ, mekanist açıklamayı tercih eden İlk Çağ'ın atomcu ateistleri gibi, daha sonraki devrede, aynı mekanistik yaklaşımı sergileyen Descartes ve Francis Bacon gibi teistler de vardır.

Sonuçta teist bir bilim adamı ile ateist bir bilim adamı arasındaki kritik noktanın, mekanist veya teleolojik süreci gerçekleştiren bilinçli bir Güc’ün, yani Allah’ın varlığının, kabul edilip edilmemesine dayanmaktadır.

Teist bir bilim adamı, nesnelerin teşekkülünde bilinçli müdahalenin varlığını esas alır. Aynı konu ateist yaklaşımda, tesadüfe verilir.

Teistler  evreni, Allah’ın yarattığı bir varlık olarak gördükleri için, evrendeki sebeplerin bilinçli bir şekilde bir sonuç için çalıştırıldığını kabul ederler. Teist, evrenin ve canlıların Allah’ın plânına, yani bir gayeye göre yaratıldığını kabul ettiği için, mutlaka evrende bir teleolojinin varlığını dikkate alır.

Bununla beraber teistler, mekanist yaklaşımı da reddetmez. Ancak, evrende mevcut mekanist yapının arkasında Allah iradesinin bulunduğu bilinir. Bir teistin kabul edemeyeceği, evrenin veya canlıların tesadüfen meydana geldiği iddiasıdır.

Özellikle biyolojide teleolojik açıklama ile mekanik açıklamalar çok içiçedir. Mesela; “Gözdeki her tabakanın fonksiyonlarıyla görme işlevinin nasıl gerçekleştiği?” sorusunun cevabı mekanist yaklaşımla ele alınırken, “Bu tabakaların hangi işe yaradığı?” sorusunun cevabı teleolojik bir açıklamayı gerektirir. 

Materyalist-ateistler ise, evrendeki bütün teşekkülleri, maddenin çeşitli kombinizasyonları sonucu, bilinçli bir müdahale olmaksızın, tesadüfün eseri olarak görürler.

Bunların ontolojilerinde madde dışı hiçbir nesneye yer olmadığından, açıklamaları mutlaka mekanistik olma durumundadır. Çünkü mekanizmin dışına çıkmak, maddenin ve doğa kanunlarının dışına çıkmak olacaktır. Böyle bir yaklaşım ise, ateizm taraftarları için mümkün değildir.

Sonuç olarak şu söylenebilir:

Teistler ister teleolojik, ister mekanist açıklamayı benimsesinler, kâinatta Allah’ın plânlı yaratmasını dikkate alırlar.

Materyalist-ateistler ise ister teleolojik, ister mekanist yaklaşımı sergilesinler, kâinattaki bütün nesnelerin, bilinçli bir gücün müdahalesi olmadan mekanist bir süreçle teşekkül ettiğini kabul ederler.

İlave bilgi için tıklayınız:

İnanmayanlara Allah'ın varlığını nasıl anlatabiliriz?
Yaratılış delilleri, animasyonlu anlatım..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun