Entropi kavramı ile Allah’ın varlığını ispatlayabilir miyiz?
Değerli kardeşimiz,
Termodinamiğin ikinci kanunu olan entropi çok ilginç bir konudur. Teistler ile ateistler arasında tarih boyunca sürmüş olan evrenin (kâinatın) başlangıcı ve sonu olup olmadığına dair tartışmalar açısından bu entropi kanununun önemi büyüktür. Entropinin, evrendeki düzensizliğin sürekli artması anlamına geldiğini biliyoruz.
Entropi şunu der: Sistemler varlıklarını sürdürmek için dışarıdan enerji almadıkları sürece düzensizliğe giderler.
Şimdi asıl mesele, evrenin düzensizliğe gittiği kanıtlanmış ise bir düzenden geldiği yani şans eseri değil de bir yaratıcı eliyle yaratıldığı da kabul edilebilir mi?
Entropi, evrenin bir başlangıcı olduğunu gösterir. Felsefe, teoloji ve kozmoloji konusundaki bilim adamları, ilk zamanlar entropi olayının, evrenin sonunun geleceği konusuna yoğunlaşmışlar. Daha sonra, Big-Bang (Büyük Patlama) teorisinin teorik ve gözlemsel deneyleriyle, evrenin bir başlangıcı olduğu hususunda da yoğun bir tartışmaya girmişlerdir.
Allah’ın varlığını yok saymak için maddenin ezeliliğinin materyalistler tarafından açıkça savunulduğunu biliyoruz. Fakat Allah’ın ezeli ve ebediliğine karşı evrenin ezeli ve ebediliğini şimdiye değin savunan materyalistler için entropinin gösterdiği sonuç, hazmı zor bir delil olmuştur.
Entropi ile ilgili konumuza geçmeden önce, herkesin merak ettiği Termodinamiğin Kanunları hakkında kısaca bilgi vermek faydalı olacaktır.
Termodinamik; ısının dinamiğini, çeşitli kuvvetler altında iş, enerji ve ısı arasındaki ilişkiyi araştıran ve bilgi veren bir bilim dalıdır.
Termodinamik, sadece ısının hareketiyle ilgilenmez. Kısacası termodinamik, ısı ile diğer enerji türleri arasındaki ilişkiyi işleyen bir fizik dalıdır. Termodinamiğin sıfırıncı kanunu, birinci kanunu, ikinci kanunu ve üçüncü kanunu olmak üzere dört kanunu vardır.
Sıfırıncı Kanun: Sıcaklık.
Birinci Kanun: Enerjinin Korunumu.
İkinci Kanun: Entropi.
Üçüncü Kanun: Mutlak Sıfır sıcaklığı.
Evrenin en temel kanunlarından biri olarak kabul edilen entropi kanunu, termodinamiğin ikinci kanunudur.
Önce, ısı ve sıcaklık kavramları üzerinde duralım.
Isı, bir enerji türüdür. T niceliği ile gösterdiğimiz sıcaklık, ısı enerjisini değiştirmemizde etkin bir parametredir. Isı, sıcaklığın bir fonksiyonudur ve sıcaklıkla değişir. Mesela, bir litrelik bir suyun ısısı matematiksel olarak; suyun kütlesi, çarpı suyun ısı sığası ve çarpı termometreyle ölçülen sıcaklığıyla ( Q = m.c.ΔT ) verilir.
Sıfırıncı Kanun; aralarında ısı transferi olmayan temas halindeki cisimlerin (sistemlerin) termal (ısıl) olarak birbirleriyle dengede olduğunu ve sıcaklıklarının aynı olduğunu söyler. Yani, A sistemi hem B hem de C sistemi ile ayrı ayrı dengede ise, C sisteminin B sistemi ile dengede ve aynı sıcaklıkta olduğunu ifade edebiliriz veya A ve B sitemleri C sistemi ile ısıl dengede iseler, A ve B birbirleriyle de ısıl dengededirler. Birinci kanun, enerjinin korunumunu ifade ederken ikinci kanun, enerjinin işe dönüşebilme süreci ile ilgilidir. İkinci kanun, olayların herhangi bir yönde değil belirli bir yönde gerçekleşeceğini söyler.
Birinci Kanun; enerjinin korunumu kanunudur. Bu, kapalı bir sistemde enerjinin daima korunacağı anlamına gelir. Pil ve ağzı kapalı şişedeki su kapalı sistem örnekleridir. Isı da bir enerji biçimi olduğundan, tüm diğer enerji korunumlarında olduğu gibi, ısının transferinde de enerji korunmalıdır. Kapalı sistemler, kütle giriş-çıkışı olmayan ama enerjinin serbestçe girip çıkabildiği sistemlerdir. İzole sistemlerde ise, sisteme ne enerji ne de kütle giriş-çıkışı olur, ikisinin de sisteme giriş-çıkışı söz konusu değildir. Termos bir izole sistem örneğidir. Birinci kanun, iç enerjiyi de kapsayacak şekilde genelleştirilebilir.
Bir sistemin iç enerjisindeki değişim; ısı, iş veya her ikisi tarafından enerji transferi sonucunda meydana gelebileceğini ifade eder. Yani, bir sisteme giren ısı enerjisiyle, sistemden ayrılan ısı enerjisi arasındaki fark, sistemdeki iç enerji değişimine eşit olmalıdır. Bu kanun, bir etkileşim sırasında enerjinin bir biçimden başka bir biçime dönüşebileceğini, fakat toplam enerji miktarının sabit kalacağını belirtir.
İkinci Kanun, entropi; bu kanuna göre enerji, herhangi bir dış müdahale olmadığı takdirde, yüksek enerjiden düşük enerjiye doğru akar. Yani, ısı her zaman sıcak bölgeden soğuk bölgeye doğru akmalıdır. Bunun bir sonucu olarak, herhangi bir kütle veya enerji alışverişi olmayan bir sistemde entropi her zaman artar, yani söz konusu sistemin düzensizliği artar. Entropi, en basit haliyle, fizikte düzensizlik eğilimini ifade eden bir terimdir. Bir sistemin entropisi arttıkça düzensizliği de o oranda artar. Bu kanun, evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde arttığını söyler.
Tek yönlü süreçler sonun habercisidir. İnsanın yaşlanma süreci de evrendeki entropinin artışı da böyledir. Aslında, evrendeki entropinin veya düzensizliğin artışına sebep olan birçok tek yönlü süreci sürekli gözlemlemekteyiz. Sadece bir yönde ilerleyen işlemler ikinci kanuna uyarlar.
Örnek olarak;
- Sıcaklığı farklı iki cisim, termal olarak temas ettirilirse, sıcak cisimden soğuk cisme doğru ısı akışı olur, fakat soğuktan sıcağa doğru asla ısı akışı olmaz. Sıcak bir çayın her zaman soğuduğunu gözlemleriz, ama hiçbir zaman odadaki sıcaklık çaya doğru geriye akarak (süreç tersinerek) çayımızı ısıtmaz.
- Bir lastik top yere düştüğü zaman birçok defa sıçradıktan sonra durgun hale gelir ancak yerde bulunan bir top asla kendi kendine sıçramaz.
- Bir sarkacın salınım genliği, zamanla azalır ve sonuçta durur. Burada, sarkacın başlangıç mekanik enerjisi havada, sarkaçta ve askı noktasında iç enerjiye dönüşür. Burada enerjinin ters dönüşümü mümkün değildir.
Bu örnekler, tek yönlü tersinmez süreçlerdir. Bu olaylardan hiçbiri kendiliğinden ters yönde oluşmaz, oluşsaydı, termodinamiğin ikinci kanununa aykırı olurdu.
Bir sisteme ısı girişi varsa ve bunun sonucunda ısı enerjisi işe dönüşüyorsa, orada entropi düşer. Böyle bir süreçte, hiçbir zaman ısı enerjisinin tamamı işe dönüşemez. Bunun sebebi, belli bir değerde olan ısı enerjisi, bir sisteme giriş yapıp başka bir enerjiye dönüşürken, bu sırada enerjinin bir kısmının yitirilmesidir. Bununla, mevcut ısı enerjisinin ve diğer tür enerjilerin tamamen %100 oranında mekanik enerjiye veya diğer bir enerji türüne dönüştürülmesinin imkânsız olduğunu ifade edebiliriz. Basitçe ifade etmek istersek, sürtünmeli bir yüzeyde bir sandığa bir miktar yol aldırmak için uyguladığımız kuvvetle yaptığımız işin bir kısmı sandık ile onun kaydırıldığı yüzey arasındaki sürtünmeye (tersinmezlik) karşı harcanır, yani ısıya dönüşür. Burada, yapılan iş, kinetik enerji değişimine eşittir. Yapılan iş = (Fuyg - Fsür)x(Alınan Yol) = DK.
Günlük hayatımızdan bir örnek vermek istersek, imal edilen benzinli otomobil motorları, benzinin yanması sonucu oluşan ısı enerjisini mekanik enerjiye dönüştürür. Bu işlem %100 verimlilikle gerçekleşemez, çünkü enerjinin bir kısmı egzoz gazlarıyla birlikte kaybedilen ısı enerjisidir.
Diğer bir örnek:
Bir ısı makinası vasıtasıyla iç enerji mekanik enerjiye dönüştürülebilir. Mesela, elektrik üreten bir santralde kömür veya başka cins yakıtlarla üretilen yüksek sıcaklıktaki gazlar vasıtasıyla sıvı haldeki su, buhara çevrilir. Bu buhar bir türbinin kanatlarına püskürtülerek türbinlerin dönmesi sağlanır. Bu dönmeyle ilgili mekanik enerji vasıtasıyla bir elektrik jeneratörü çalıştırılır ve böylece elektrik üretilir, yani mekanik enerji elektriksel enerjiye dönüştürülmüş olur. Böylece, termodinamik, enerjinin bir yerden başka bir yere ve bir biçimden başka bir biçime transferi ile ilgilenen bir bilim dalı olduğunu ifade edebiliriz.
Termodinamiğin ikinci yasası (entropi) özellikle Clausius’un çalışmaları sayesinde 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya konuldu. Entropi terimini ilk kullanan da odur. Aslında, Clausius başta, enerjinin korunumu yasası gibi entropinin korunumu yasasını bulacağını umuyordu. Fakat sonuçta evrenin, entropinin korunmaması yasası ile yönetildiğini gördü. Bunu ifade eden formülde, evrendeki entropinin (S), değişiminin (D) sürekli olarak tek yönlü ve artış hâlinde olduğunun belirtilmesi için sıfırdan büyük olduğu söylenir. Formül kısaca şöyledir: S > 0
Termodinamiğin üçüncü kanununa geçmeden, açık sistemi tanımlamalıyız. Açık sistem; kütle ve enerji giriş-çıkışına izin verilen sistemlerdir. İnsan vücudu, ağzı açık bardaktaki çay açık sistem örnekleridir. Üçüncü kanun: Termodinamiğin üçüncü kanunu, bir sistemin sıcaklığını en fazla sıfır Kelvin'e (0 K = -270°C) kadar düşürmenin zorluluğunu ifade eder. Bu sıcaklık noktasına mutlak sıfır adı verilir. Sıcaklık mutlak sıfıra yaklaştıkça bütün hareketler sıfıra yaklaşır. Basit bir ifadeyle, üçüncü kanun, saf bir maddenin mükemmel kristalinin entropisinin, sıcaklık mutlak sıfıra yaklaştıkça sıfıra yaklaştığını belirtir. Bir sistemin iş yapması için, o sistemde üretilen ısının bir kısmı dışarı atılmak zorundadır. Dışarı atılan bu ısı miktarı ne kadar düşükse, sistem de o kadar verimlidir diyebiliriz. Mutlak sıfır, sistemin %100 verime ve minimum entropiye ulaşmasının tek şartıdır.
Ne var ki fizikte bir maddenin bu sıcaklığa erişmesi mümkün değildir.
Birinci ve ikinci kanunlarla ilgili olarak, kısaca şunları tekrarlayabiliriz; birinci kanun, enerjinin korunumunu ifade ederken ikinci kanun enerjinin işe dönüşebilme süreci ile ilgilidir. İkinci kanun, olayların herhangi bir yönde değil, belirli bir yönde gerçekleşeceğini söyler. Termodinamiğin birinci ve ikinci kanununa uymayan bir olay / süreç gerçekleşemez. Enerjinin kendisini yok etmesi mümkün değildir. Ama enerji her zaman % 100 verimle kullanılamaz. Başlangıçtaki enerjinin bir bölümü her zaman faydasız bir işe harcanır (örneğin, harekete karşı gelen sürtünmenin engellenmesi). Termodinamiğin İkinci kanunu, gerçekleşen olayların entropiyi artıracak yönde (faydalı iş açısından toplam enerjinin bir kısmının boşa harcanması) gerçekleştiğini ifade etmektedir.
Demek ki, “Enerjinin tamamı faydalı işe çevrilemez, bir kısmı fayda üretmeyen bir enerji formuna dönüşür.” Bu durumda, birinci kanuna göre, faydalı işe çevrilen enerji ile ziyan olan enerjinin toplamı başlangıçtaki toplam enerjiye eşittir.
İkinci kanuna göre, herhangi bir süreçte bir sistem ve çevresindeki entropi değişimi ya “sıfır” ya da “pozitiftir”. Yani, evrenin entropisi sürekli artma eğilimindedir. Bu durumda, ikinci kanuna göre, evrendeki enerji zaman ilerledikçe daha az faydalı iş yapabilir hâle gelecektir. Diğer bir deyişle sonuçta evrenin toplam enerjisi azalmayacak ama bu enerji ile faydalı iş yapmak mümkün olmayacaktır. Bunun anlamı, % 100 olan enerjinin faydalı işe çevrilen kısmı ile faydasız işe harcanan kısmının toplamı herhangi bir anda kâinattaki mevcut toplam enerji olarak ifade edilir.
Bir sistemin enerjisi ne kadar fazla ise, o sistem ile o kadar fazla iş yapılabilir. Faydalı iş yapabilmede kullanılan enerji genellikle serbest enerji olarak adlandırılır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, bir sistemin sahip olduğu enerjinin tümü faydalı iş yapmada kullanılamaz, bir kısım enerji ziyan olur. Ziyan olan bu enerji yok olmaz ama faydalı bir iş yapılmasında da kullanılamaz.
Termodinamiğin birinci kanunu; enerjinin biçim değiştirmesine rağmen toplamının hep sabit kaldığını söylediğinden, bu, materyalistler tarafından evrenin sonsuza dek var olacağının bir delili olarak kullanılmıştır. Bu düşünceye karşı, entropi kanununun, sabit enerjinin sürekli olarak daha kullanılmaz bir yapıya doğru dönüştüğünü söylemesi, evrenin bir sonu olması gerektiği fikrine, felsefi akıl yürütmeler yanında, bilimsel bir destek kazandırmıştır. Bu, bilim dünyasında ve felsefecilerde şok etkisi yapmıştır. Ayrıca, entropi kanunu, Big Bang teorisinin teorik ve gözlemsel deneyleriyle, evrenin bir başlangıcı olması gerektiği fikrini de güçlendirmiştir.
Evrenin meydana getirilmesi için vuku bulan başlangıçtaki büyük patlamanın şiddetindeki “ince ayar” (the fine-tuning) direkt olarak evrenin genişleme hızına etki etmektedir. Sıkça kullanılan ince ayar gerekçelerinden biri, Büyük Patlamada evrenin düşük entropi durumudur. Bu, Roger Penrose tarafından 1/(10^10^123) olarak hesaplanmıştır. Bu (10^10^123)’de 1, neredeyse akıl almaz derecede küçük ve sıfıra yakın bir sayıdır.
Penrose, bir kara deliğin entropisi için, Bekenstein-Hawking formülünü kullanarak bu hesaplamayı yapmıştır. Yani, Roger Penrose, evrenin bu kesin düşük entropili konfigürasyona tamamen şans eseri kendiliğinden ulaşma olasılığının 1/10^10^123 mertebesinde olduğunu ifade etmiştir. Genişleme hızındaki ufak bir değişiklik, yani genişleme hızının biraz daha hızlı veya biraz daha yavaş olması, sadece canlıların yaratılmasını değil aynı zamanda galaksilerin ve yıldızların da yaratılmasını imkânsız kılacaktı. Başlangıçtaki bu düşük entropili durum ve ince ayar galaksilerin ve canlıların oluşumunun olmazsa olmaz şartı olup olağanüstü bir düzenin göstergesidir ve bir açıklama gerektirir. Evrenin başlangıç entropisindeki hassas ayarı hesaplayan Roger Penrose, bu ince ve hassas ayarı şöyle değerlendirmektedir; “Yaradan’ın hedefini ne kadar isabetle belirlediği görülüyor”. Yani, bu, bize Yaratıcı’nın amacının ne kadar kesin olması gerektiğini söyler.
Evrenin başındaki bu ince ayarın, kendiliğinden olmasının veya ortamdaki kuvvetlerin kendi başlarına, bir müdahil olmadan vuku bulma imkânı bir kenarda dursun; bu ihtimali ifade eden sayıyı (10^10^123) = 1010123) yazmak, evrenimizde mevcut tüm ham maddelerle de mümkün değildir. Bu sayının, yani 10^10^123’ün anlamı, 10’nun üzerindeki birin sağına 123 tane sıfır yazmak.
Örnekler; 106 =1000000; diğer bir örnek, 10106 = 101000.000 =10^1000.000 = 10^10^6, yani on üzerindeki birin sağına altı tane sıfır veya direkt olarak birin yanına bir milyon tane sıfır yazmaktır.
Bu örnekte, birin yanına 1000.000 tane sıfır yazmanın ne kadar yer tutacağı bize, yukardaki ihtimali ifade eden paydadaki sayıyı (1010123) yazmaya yetecek yer bulmanın imkânsızlığını ifade eder. Sistemler kendiliğinden veya kuvvetlerin varlığıyla zamanla oluştu gibi akıldan uzak düşünceler; Allah’ın gücünü sınırlayan veya Allah’ın yaratma iradesinden bağımsız bir evrenin varlığını savunanların arzularıdır.
Bunlar, bir yaratıcının varlığını inkâr etmek isteyenler için, evrenin ezeliliğini kabul etmek ve Allah’a ait vasıfları evrene ve sebeplere yüklemek gibi düşüncelerdir.
Evrimi savunan ve Allah’a ait vasıfları evrene ve sebeplere veren veya sistemlerin ve varlıkların bilinçli ve hesaplı bir müdahale olmaksızın ortaya çıkabileceğini, bazı çevreler web sitelerinde çok gülünç bir tarzda savunurlar. Akıldan uzak, çocukların bile çok gülünç karşılayacağı bir iddia:
Diyorlar:
“Atom veya moleküllerin rastgele bir araya gelerek evrenler, canlılar, beyinler, bilinçler yaratabileceği, hatta yaratabileceğini geçtim, yaratmak zorundadır”.
Onların çevrelerinde bu, “Boltzmann Beyni” olarak adlandırılmaktadır.
Bir diğer safsata:
“Fizik kanununun kesin ayrıntılarında bir dizi şaşırtıcı tesadüfler olmasaydı, insanlar ve benzeri yaşam formları asla var olamazdı."
Bunlardan daha gülünç düşünceler ve iddialar olabilir mi? Burada, atom ve moleküllere yaratabilme vasfı veriliyor. Bu fikirler, Allah’a ait vasıfları atom, molekül ve evrene vermektedirler. İnsan, hayvan ve bitkilerde mevcut hayat ve canlılığın bile bu tarzda oluştuğunu savunmaktadırlar.
Evreni, bir yaratıcının iradesinden bağımsız, okuma ısrarıyla yola çıkan bilim insanları, gördükleri sonuçları ve kanunları, her şeyin sebebi gibi görme ve gösterme eğiliminde olmakta ve bunun dışındaki okumalardan aşırı rahatsız olmaktadırlar. Bir prensipler ve kanunlar kümesi olan doğa kanunlarında ilim, irade ve güç gibi ilahi vasıflar mı var? Fizik âleminde her şey, bir amaçla faydalılık gözetilerek ilim, irade ve güç ile yapılmaktadır.
Tabiat (Doğa) ve Doğa kanunları ise amaç gözetme, faydalılığı esas alma, ilim ve irade sahibi olma ve güç yetirme gibi vasıflardan yoksundur. Doğa kanunları ve kuvvetlerinin etkisi altında mermerden bir sütun veya bir dikiş iğnesi meydana gelebilir mi? Bakterilerden çiçeklere, balıklara, kelebeklere ve insanlara, her saniye meydana gelen sanat, bilim ve teknoloji harikası trilyonlarca canlı organizmanın yaratıldığını aklımız ve gözümüzle görüyoruz. Her biri modern bir kimya fabrikası olan ve her saniye ağaç dallarında yaratılan trilyonlarca yaprak, çiçek ve meyveler hal dilleriyle, sebeplerle, kendiliğinden, Doğa ve Doğa kanunlarıyla oluşmayı trilyonlarca kez yalanlamakta akıl ve mantık dışı bir safsata olarak ilan etmektedir.
Yerde mozaik taşları ile yapılmış bir kuş resmi gören bir insanın zihni hemen onu yapan ressama intikal ederken, gökte uçan canlı bir kuş gören kişi onu bir yaratıcıyla ilişkilendirmek yerine tesadüfler zincirine verebilir mi?
Bediüzzaman diyor ki, “eşek muzaaf (kat kat) bir eşek olsa yine bu safsatayı kabul etmem deyip kaçacaktır.”
Sadece, Allah’ı inkâr etmek ve bu fikirlerini devam ettirmek için, ilim, irade ve kudretten yoksun ve cansız moleküllere varlıkları yaratma gücünü veren bu insanlar, yukarıda ki safsatalarına, gerçekten, inanıyorlar mı? Bu atomlar ve moleküller Evrende ve Yerküremizde mevcut varlıklardan her hangi birini oluşturmaya nasıl karar verecekler? Bu moleküller, milyarlarca sene etkisinde kaldıkları evrendeki şuursuz, kör ve cansız, ilim ve iradeden yoksun kanunlar mı mevcut varlıkların oluşmasına sebep olacak?
Entropi Kaynaklar
Yunus A. Çengel, Michael A. Boles, Mühendislik Yaklaşımıyla Termodinamik, Çeviren: Tamer Darbentli, McGraw Hill, Literatür Yayıncılık, İstanbul, (1996) .
Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, 23. Lem’a, Sayfa 177-78, Envar Neşriyat, 1996, İstanbul.
Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, 7. Şua, Sayfa 60, 297, 546, Envar Neşriyat, 1995, İstanbul.
Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Sayfa 155, Envar Neşriyat, 1996, İstanbul.
B. Beşergil, Termodinamik Yasalar (laws of thermodynamics), https://bilsenbesergil.blogspot.com/p/termodinamik-kanunlar-laws-of.html
R. A. Serway, R. J. Beichner, Fen ve Mühendislik için FiZiK-I (Mekanik, Mekanik Dalgalar, Termodinamik) Bölüm, 22, Komisyon, Cev. Ed.: Prof. Dr. Kemal Çolakoglu, PALME YAYINCILIK, Ankara, 5. Baskı, (2007) .
H. D. Young, R. A. Freedman And A. L. Ford, Sears And Zemansky’s University Physics, 13th ed. 2012, 2008, 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Addison-Wesley, Boston,
R. A. Serway, C. J. Moses and C. A. Moyeri, Modern Physics, Third Ed. Brooks/Cole (2005).
https://bellatorchristi.com/2022/04/25/the-existence-of-god-is-beyond-a-reasonable-doubt/
C. Taslaman, Din Felsefesi Açısından Entropi Yasası, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 30 (1) 89 (2006).
L. A. Barnesa, Reasonable Little Question: A Formulation of the Fine-Tuning Argument, Journal of Phılosopy, 6(42) (2020) 1220. http://dx.doi.org/10.3998/ergo.12405314.0006.042
Yunus A. Çengel, Fizik (Doğa) Kanunları: Nedir, Ne Değildir. Editor – Yunus Çengel (yunuscengel.com)
Serdar BAYARI, Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Bö. Termodinamiğin İlkeleri, Ders Notları, 2024, Ankara. Chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://yunus.hacettepe.edu.tr/~serdar/2Hafta%20TermoSlayt.pdf
Doğan ACAR, Termodinamik nedir, Termodinamik Yasaları Nelerdir? tamindir.com/blog/termodinamik nedir-yasalari-nelerdir_74227
Faruk GÖKMEŞE, Hitit Üniv. Fen-Edb, Fak. Kimya Böl.
Semih Çalapkulu, Termodinamiğin Kanunları, Ekim 2023, https://www.sektorumdergisi.com/termodinamik-yasalari/
Taha Ayfer, Evrenin Oluşmasındaki 2 Temel Olayın Olasılık Hesabı, https://www.mynet.com/evrenin-olusmasindaki-2-temel-olayin-olasilik-hesabi-190101046079
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Evrim teorisi, termodinamiğin ikinci kuralına uygun mu?
- Hayatın Kökeni
- Evrim Teorisi Termodinamiğin İkinci Kanununa terstir
- Evrenin tamamen kaotik olduğu iddiasına ne dersiniz?
- Lavoisier’in "Maddenin Sakımı Kanunu” yani “Hiçbir şey yoktan var olmaz; varken de yok olmaz” ifadesi hakkında bilgi verir misiniz?
- MEBDE'
- Kıyametin kopmasının ve kainatın yıkılmasının mantıki ve bilimsel delilleri nelerdir?
- Einstein, Genel Bağıntılılık Kuramı ile Eytişimsel Özdekçilik’i ispatladı mı?
- Bilim ışığında madde, enerji ve nuraniyet kavramlarını açıklar mısınız?
- İyilik olmadığı zaman kötülük mü hâkim oluyor?