Rab ve Peygamber ile ilgili imtihan nedir?

Tarih: 28.04.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kabir azabının diş ağrısından yetmiş kat daha ağır olduğu söyleniyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kabir azabının diş ağrısından yetmiş kat daha büyük olması gibi ifadeler, azabın şiddetini anlatan kesretten kinayedir. Azabın şiddetini düşünmek için Allah’ın sonsuz gücünü düşünmek yeterlidir. Bir ismi “Şedidu’l-İkab” olan Allah, bir kimseye acı vermek isterse, o acının büyüklüğünü tasavvur etmek mümkün değildir.

Her yönden günahların sardığı bu asrın insanlarına kabir azabının dehşetini tasvir etmek, ümitsizliğe sevk edeceğinden -özellikle de bir sitede- yayınlanması hikmetli irşat metoduna aykırıdır. Bu sebeple konuya işaret etmek üzere, bir kaç ayet ve hadisi aktarmakla iktifa edeceğiz. Ümit ederiz ki, dersini almak isteyenler -bizimle beraber onlar da- kendilerine düşen nasihat payını almış olurlar. Ancak ayet ve hadisleri yazmadan önce kabirdeki sorgu-sualin temelini teşkil eden Allah’ın rububiyeti (yaratıcılığı, idareciliği ve terbiye ediciliği) hakkında özet bir bilgi vermekte fayda görüyoruz. Çünkü, bir kimseye kabir azabının olup olmaması, tamamen Rabb ve Peygamber hakkındaki sorularla doğrudan alakalıdır.

İnsanların tabi olduğu üç imtihan yeri var ve hepsi de Allah’ın rububiyetiyle yakından ilişkilidir.

Birinci İmtihan Yeri;  “ELESTU BEZMİ”dır:

Beşer aklının sınırlarını aşan, gaybî alemin o malum-u mechul lâhûtî meclisi olan “Elestu Bezminde” Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna bütün insanlar manevî / rûhânî yapılarıyla, hikmet lisanıyla “Evet" demişlerdi. Yani: "Biz seni Rab olarak kabul ettik, emir ve yasaklarına saygılı davranacağımıza söz verdik, senin bize göndereceğin mesajlara göre hayatımızı tanzim edeceğiz."

lgili ayetin meali şöyledir:

“Bir zaman Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendileri hakkında şahit tutarak: 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' demişti. Onlar da: 'Evet.' demişlerdi. Bunu, kıyâmet günü, 'Bizim bundan haberimiz yoktu.' dememeniz için yaptık.” (Araf, 7/172).

İnsanların ruhlar âleminde verdikleri bu sözlerinde samimi olup olmadıklarını test etmek üzere, Allah tarafından insanlara peygamberler gönderildi, onlara mesajlarını ulaştırdılar.

İkinci İmtihan Yeri: ŞEHADET ÂLEMİ / Dünyadır:

İnsanlık âilesinin kurulduğu ilk günden itibaren yepyeni bir imtihan başladı. Ruhani âlemdeki imtihanın uygulamalı kısmı olan bu imtihanın gerçekleşmesini sağlayan ilk muallim Hz. Adem (as), son muallim ise Hz. Muhammed (asv)’dir. Son mesaj Kur’an-ı Kerim'in her tarafında söz konusu rububiyete vurgu yapılması, imtihanın bu çerçevede yapılacağının işaretini vermektedir. Çünkü, Tevhid-i Rububiyet, Tevhid-i Uluhiyeti gerektirir. Yani, Kâinatı yaratan, idare eden, yöneten kim ise, ibadet edilmeye layık hakikî Mabud da odur. Bu gerçeği ders vermek içindir ki;

- Kur’an’ın ilk inen mesajı: “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alak, 96/1) mealindeki ayetle başlamıştır.

- Son inen mesajın son ayeti “Rabbine hamd ile tesbih et ve ondan af dile. Çünkü o Tevvab'dır / Tövbeleri çok kabul edendir.” mealindedir.

- Tertip sırası bakımından Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha'nın Besmeleden sonra ilk ayetinin meali: “Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.” şeklindedir.

- Kur’an’ın son suresi, Nas’ın ilk ayeti “De ki, insanların Rabbine sığınıyorum.” mealindedir.

- İbadete ilk davet eden ayet Bakara suresinin 23. ayeti: “Ey insanlar! Hem sizi hem de sizden önceki insanları yaratan Rabbinize ibadet edesiniz.” mealindedir.

İnsanlarını en son imtihan kitabı olan Kur’an’ın Allah’ın Rab ismine yaptığı vurgular, imtihanın tamamen bu çerçevede cereyan edeceğini göstermektedir.

Ruhanî âlemde Allah’ı Rab olarak kabul edenlerin, dünyaya geldikten sonra sözünde durup durmadıklarını test etmek üzere son bir imtihan daha yapılmaktadır.

Üçüncü İmtihan Yeri: BERZAH / Kabir âlemidir:

Aşağıdaki ayetler, insanların mutlaka Rablerinin huzuruna varacaklarını ve onu Rab kabul edip etmediklerinden sorguya çekileceklerini göstermektedir.

“De ki; Sizi -canınızı almakla görevlendirilen- ölüm meleği vefat ettirecek, sonra da Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz.” (Secde, 32/11).

“Kim güzel ve makbul bir iş yaparsa, kendisi için yapar. Kim de kötülük işlerse o da  kendi aleyhinedir. Sonunda Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz.” (Casiye, 45/15).

Kabir sorgusu:

Aşağıdaki ayetler kabir azabına işaret etmektedir:

“Onlar (Firavun ve taraftarları) sabah, akşam ateşin karşısına getirilirler. Kıyâmetin kopacağı gün de 'Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!' denilir.” (Mümin, 40/46).

“Allah’a karşı yalan uyduranlardan veya kendisine bir şey vahyedilmediği halde; 'Bana vahyolundu.' diyen kimse ile 'Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim.' diyenden daha zâlim kim olabilir? Ölümün şiddetli sıkıntıları içinde bulunurken ve melekler ellerini uzatarak; 'Haydi ruhlarınızı çıkartıp teslim edin, bugün Allah’a karşı haksız yere söylediklerinizden, onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, alçaltıcı azabıyla cezalandırılacaksınız.' derken o zâlimlerin hâlini bir görsen!” (Enam, 6/93).

Buharî’ye göre ayette geçen ve bizim “alçaltıcı azâp” diye tercüme ettiğimiz “azabe’l-hun”, kavramı aynı zamanda “hafif azap” demektir. Bu ise şiddetli olan cehennem azabından önce kabirde olacak bir azap olduğunu göstermektedir.

“Biz onları (münafıkları) iki kez cezaya çarptıracağız. Sonra müthiş bir azaba uğratılacaklardır.” (Tevbe, 9/101).

Demek ki, ilk azap kabirde olur.

Buharî bu üç ayeti kabir sorgusu ve azabı için delil olarak zikretmiştir.(bk. Buharî, Cenaiz, 87).

Aşağıdaki hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere,  Rabbimiz ve Peygamberimiz (asm) ile ilgili ilk sorgulama kabirde başlayacak ve bu sorgulamanın sonucuna göre, “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukur olacaktır.” (bk. Tirmizî, Kıyamet, 26).

“Ölü kabre konduktan sonra, Münker ve Nekir adında iki melek gelip Peygamber Efendimizi (asm) kastederek ‘Bu adam hakkında ne düşünüyorsunuz?’ diye sorarlar. (Mümin kimse) daha önce dediği gibi der: ‘O Allah’ın kulu ve resulüdür. Ben şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür.’ Melekler ‘Böyle diyeceğini biliyorduk.' derler ve kabrini genişletip aydınlatırlar. Münafık -ve kâfir- kimse ise, bu soruya ‘Bilmiyorum.’ diye cevap verir. Melekler  ona da ‘Senin böyle diyeceğini biliyorduk.' derler. Yere denilir, o da adamın kaburgalarını iç içe geçirecek şekilde onu sıkar ve kıyamete kadar orada azap çeker.” (Buharî, Cenaiz, 87; Tirmizî, Cenaiz, 70; hadis meali özet olarak Tirmizi’den alınmıştır).

Ölünün defninden sonra ölüye telkin vermenin müstahap olduğuna dair rivayetler vardır. Telkinlerin başında Allah’ın rububiyeti gelir: Ölüye hitaben şöyle denir:

“De ki: Rabbim Allah’tır, Dinim İslam’dır, Peygamberim Muhammed'dir.(asm).” (Neylu’l-evtar, IV, 89).

Konuyu -teberrüken, müjdeli- bir ayetin mealiyle bitirelim:

“Ey mütmain olan nefis!  Sen ondan hoşnut, o da senden hoşnut olarak Rabbine dön, kullarımın arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 89/27-30).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun