Engelli sahabelere nasıl davranırdı?
- Peygamberimiz (asm) zamanında engelli (kronik hastalığı olan) sahabeler var mıydı?
- Efendimiz (sav) onlara nasıl davranırdı?
Değerli kardeşimiz,
Peygamberimiz (asm) döneminde de kronik hastalıklarla imtihan olan (engelli) sahabiler vardı. Peygamberimiz (asm), hayatı yaşarken çeşitli engelleri olanlara pozitif ayrımcılık uygulayan ilk kişidir. Peygamberimiz (asm)’in engelli sahabilerle şakalaşmış, onlara özel bir şefkat ve ilgi göstermiştir. Peygamberimiz (asm)’in ve sahabilerin hayatından az bilinen bir kesit daha böylece aydınlanmış oluyor...
Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) döneminde yaşayarak Allah Rasûlü’nü gören, onun mübarek atmosferine girerek sohbetlerinde bulunan iman ehli kimselere sahabi deniyor malumunuz. Bir çoğumuz sahabilerin hikâyelerini dinleyerek ve hayat tarzlarını kendimize örnek alarak büyüdük. Peygamberimiz (asm)’in güneşinden istifade ederek ondan (asm) aldıkları manevi feyizle, insanlar içinde Allah’a manen en yakın olma üstünlüğünü elde eden sahabiler için de bir grup var ki, onlardan çoğumuz haberdar bile değiliz. Bu sahabilerin diğer sahabilerden fiziki olarak farklılıkları ortopedik, görme ve işitme gibi hastalıkları, engelleri olmalarıdır…
Peygamberimiz (asm) engellilere iltifatta ve ikramda bulunmuş, onlarla şakalaşmış, onların sosyal hayata katılımlarını sağlayan kolaylıklar getirmiş, mesleki anlamda ve istihdam boyutuyla yeni imkânlar sağlamıştır. Mesela, Hz. Abdullah’a hem müezzinlik hem de yöneticilik görevi vermiştir. Bacağından rahatsız olan Hz. Muaz bin Cebel, bizzat Peygamberimiz (asm) tarafından Yemen valisi olarak tayin edilmiştir.
Peygamberimiz (asm)’in, toplum içinde hiçbir sosyal statüye sahip olmayan ve horlanan engellileri, şefkatiyle bu durumdan kurtarmıştır.
Mesela, Efendimiz (asm)’in, bazı bedenî kronik hastalıkları olduğu için, toplum içinde bulunmaktan tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden Zahir isminde bir sahabiye çölden bazı bitkileri toplayıp, Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi ilginçtir. Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz (asm) etrafına da “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” diyerek sürekli iltifatlarda bulunmuştur.
Engelli sahabiden kısa boyu ve ince bacakları ile dikkatleri çeken Hz. Abdullah bin Mesud’un bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe’ye gitmiş ve orada aleni olarak Kur’an okumuştur. Büyük işkence gören İbni Mes’ud, iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı kahramanlığı göstermiştir.
Son nefesine kadar bedenine giren müzmin bir hastalıkla yatalak ve bakıma muhtaç hâlde otuz yıl yaşayan Hz. İmran bin Hüseyin, “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.” diyebiliyordu. Bu sabır sayesinde Hz. İmran öyle manevi makamlara erişecekti ki, meleklerin tesbihlerini işitir hâle gelecekti. Melekler de teselli olsun diye kendisine her gün selam getirecekti.
Bedenî kusurları yüzünden çölde yaşamayı seçen Zahir isimli sahabi, Medine pazarında Peygamberimiz (asm)’i bir köşede beklerken, Peygamberimiz (asm) ona arkadan sesizce yaklaşır ve gözlerini kapatarak şakalaşır. Peygamberimiz (asm)’in o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını gören etraftaki Müslümanlar, bu ilginç manzarayı seyrederler. Kâinatın Efendisi (asm), bunu fırsat bilerek, çevreye yüksek sesle:
“Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?” diye şakasını sürdürür. Zahir,
“Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez bir hastalıklı köleyi kim satır alır?” deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz (asm) bütün ciddiyetiyle kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek, şöyle der:
“Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah’ın Rasulü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz.” (bk. Şemailü'r-Resul, İbn Kesir, mtc. N. Erdoğan, s. 92 vd.)
Nesibe Hanım, Uhud muharebesinde cephe arkası hemşirelik hizmetleri yapan bir sahabiydi. Ama Peygamberimiz (asm)’in müşkül durumunu görünce, kadın hâliyle onu korumaya koşmuş ve müşriklerle çarpışırken birkaç yerinden yara almıştı. Medine’ye döndükten sonra aldığı ağır yaranın tedavisi bir yılda ancak kapatılmış, Peygamberimiz (asm) de onu sık sık ziyaret etmiş, ona iltifatta ve özel dualarda bulunmuştur.
Nesibe Hanım, Hz. Ebû Bekir (ra) zamanında ileri yaşına rağmen Yemame savaşına aktif olarak katılmış, bu kez on iki yerinden yara alarak bir kolunu kaybetmiştir. Ordu Medine’ye döndüğünde, Hz. Ebû Bekir (ra) bu kahraman hanımı ziyaret etmiş ve ona beytü'l-maldan maaş ödenmiştir
Âmâ olan Abdullah bin Ümmi Mektûm: Hz. Peygamber (asm), Mekke'de ilk iman edenlerden biri olan bu âmâ zatı, Medîne'ye halka Kur'an öğretmesi için göndermiştir. Medîneli Berâ bin Âiz -radıyallahu anhuma- diyor ki:
"Bize ilk hicret eden kimseler Mus‘ab bin Umeyr ile İbn-i Ümmi Mektûm'dur. Bunlar (Medîne'de) halka Kur'an öğretiyorlardı." (Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr, 46)
Bilal-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber (asm)'in müezzinliğini de yapmış olan İbn-i Ümmi Mektûm (İbn Sa‘d, IV, 207) âmâ oluşu yanında evinin camiye uzaklığını ve kendisini camiye götürecek kimsesinin bulunmayışını da mazeret göstererek, namazı evinde kılabilmek için Hz. Peygamber (asm)'den müsaade istemişti. Resûlullâh ise:
“Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?” diye sordu. O:
"Evet!.." cevabını verdi.
Peygamber -aleyhissalatü vesselâm-:
“O halde davete icâbet et, cemaate gel.” buyurdu. (Müslim, Mesâcid, 255; Ebu Dâvûd, Salât, 46)
Bu haber cemaatle namazın ne derece önemli olduğuna vurgu yapmakla beraber, Peygamberimiz (asm)'in âmâ bir zatı toplumdan tecrit etmeyerek, onu cemaat içinde bulunmaya teşviki de bilhassa dikkat çekicidir.
Bunun yanında Hz. Peygamber (asm) değişik vesilelerle Medîne dışına çıktığı zaman, İbn-i Ümmi Mektûm'u yerine cemaate namaz kıldırması için vekil olarak bırakmıştır. Bu görevin kendisine on üç defa verildiği nakledilmektedir. (bk. İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, IV, 264)
Hasılı Peygamberimiz (asm) özürlüengellileri (daha doğru bir ifadeyle), kronik hastaları atıl kalmaya mahkum ve zavallı bir kitle olarak görmemiştir. Problemlerini çözmeye yönelik tavsiye ve uygulamalarda bulunmakla birlikte, durumlarına göre engelli insanlara vazife vermiş, ayrıca onları dünya ve ahiret saadeti bahşeden müjdeli haberlerle de tesselli etmiştir. (bk. Prof Dr. Ali Seyyar, Yıldızlar Engel Tanımaz-Bedensel Özürlü Sahâbilerin Hayatı)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Zahir (r.a) hakkında Efendimiz (s.a.v): "Zahir bizim çölümüzdür, bizse onun şehriyiz" buyururken neyi iltifat yapmaktadır?
- İSLÂMIN YAYILMASI ve EFENDİMİZE YAPILAN İLÂHÎ İKAZ
- Hz. Muhammed'den başka ümmi olan peygamber var mı?
- Abdullah bin Ümmü Mektûm (r.a.)
- Ümmi Mektûm hakkında Peygamberimiz (s.a.v.) nasıl bir ilahî ikaz almıştır?
- Peygamber Efendimizin müezzinlerinden olan Sa'dü'l-Karaz hakkında bilgi verir misiniz?
- Hz. Muhammed sonsuz kulluk makamına ulaştı mı yoksa hâlâ büyümeye devam mı etmektedir?
- Berâ bin Âzib (r.a.)
- Peygamberimizin amcaları ve diğer aile büyükleri kimlerdir?
- UHUD SAVAŞI-II