Osmanlı kanunnamelerinde, zina suçu için İslam'a uygun ceza verilmeyip, geleneksek yöntemlerle para cezası uygulandığına dair iddialar doğru mudur?

Tarih: 20.05.2011 - 12:04 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce İslâm hukukundaki suç ve cezaları görelim:

Bilindiği gibi İslâm Hukukunda, üç çeşit suç ve ceza vardır:

a) Had suç ve cezalarıdır. Hırsızlık (hadd-i şirb), yol kesmek (kat'-ı tarik), zina (hadd-i zina), dinden dönmek (irtidâd) ve devlete isyan (bağy) suçlarından ibaret olan bu suçların, unsurları teşekkül ettiği takdirde, tatbik edilecek cezaları, Allah ve Resulü tarafından tesbit edilmiştir. Bunlarda mühim olan, unsurların teşekkülüdür. Unsurlardan birisi eksik olursa, had cezası tatbik edilmez; ancak ülü'l-emr tarafından tesbit edilecek ta'zîr cezaları uygulanır. Meselâ, dört şahidle zina yaptığı isbat edilemeyen suçluya, zina haddi tatbik edilmeyecektir. Ancak üç şahitle zina yaptığı isbat edilen suçlu, bütün bütün cezasız da bırakılmayacaktır. İşte unsurları teşekkül etmeyen bu suçlara tatbik edilecek cezalara "ta'zîr cezaları" denir ve ülü'l-emr tarafından tesbit edilir.

b) Şahsa karşı işlenen cinayet suçlarıdır ki, cezaları kısas veya diyettir. Bunların da çoğu cezaları, Allah ve Resulü tarafından tesbit edilmiştir.

c) Ta'zir suç ve cezalarıdır ki, biraz önce zikredilen had veya cinayet gruplarına girmeyen (esrar içmek gibi) yahut girdiği hâlde o cezaların tatbiki için gerekli unsurlara sahip olmayan (üç şahitle isbat edilen zina suçu gibi) suç ve cezalardır. İşte bu bölümde ülü'l-emrin tesbit ettiği veya kadı tarafından takdir edilen cezalar tatbik edilecektir.

- Sultân Fâtih'in kendi kanunnamelerini hazırlatarak, özellikle İslâm ceza hukuku hükümlerini kaldırdığı ve İslâm'a aykırı kanunlar yaptığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?

Bizim "Osmanlı Kanunnâmeleri" adlı eserimizde, Fâtih Sultân Mehmed'e ait 75 Kanunnâme neşredilmiş bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi umumi kanun mahiyetindedir ve itiraz edilen hükümler de burada yer almaktadır. Fâtih'e ait 2 numaralı kanunnâmeden nakledilen, aynı zamanda II. Bâyezid, Yavuz ve Kanunî'ye ait Umumî Kanunnâmelerin de 1. maddesini teşkil eden ilk maddeyi, İslâm hukukuna aykırı ve Bizans Ceza Kanununun restorasyonu olarak takdim etmek ise, tıpkı Barkan, Köprülü ve Berkes gibi, İslâm ceza hukukunu ve bu ilahî nizâmın Osmanlı Devleti'ndeki tatbikat şeklini, yeterince değerlendirememek demektir.

Fâtih'e ait 2 nolu Kanunnâmenin ilk üç faslı, tıpkı diğer umumî kanunnameler gibi, ceza hukukuna aittir ve daha ziyade ta'zîr cezalarını tanzim etmektedir. İslâm Hukukunda üç grup ceza bulunduğunu, had ve kısas cezalarını uygulamak için gerekli unsurlar bulunmadığı zaman, ülü'l-emrce tanzim edilecek ta'zîr cezalarının devreye gireceğini hemen hatırlatalım. Konuyu daha ayrıntılı olarak görelim ve 1. Maddeyi okuyalım:

Kanunnâmenin ilk üç faslı (md.1-27), ceza hukukuna aittir ve daha ziyâde ta'zir cezalarını tanzim etmektedir. Bu üç fasılda had ve kısas cezalarının kaldırılmadığını, bilakis bu cezaların tatbiki için gereken unsurlar bulunmadığı takdirde, ta'zir cezası olarak uygulanacak para cezalarının, yani cürm ü cinayet cezalarının (ki buna ta'zir bil-mal denmektedir) tesbit edildiğini madde hükümlerinden anlıyoruz. Bu sebeple Fâtih Kanunnâmesi'nin İslâm hukukundaki had ve kısas cezalarını değiştirdiği şeklindeki değerlendirme, ilmî olmaktan da öte, gülünçtür.

Zaten Kanunnâmede bulunan "eğer adam öldürse, yerine kısas etmeseler..." "eğer at uğurlarsa; elin keseler..." gibi ifâdeler de kanaatimizi teyîd etmektedir. Çünkü birincisi kısas cezasını tanzim ederken, ikincisi hadd-i sirkatin cezası olan el kesme cezasını düzenlemektedir.

"1. Madde: Eğer bir kişi zina kılsa, şerî'at huzurunda sabit olsa, ol zina kılan evlü olsa ve dahi bay olursa ki, bin akçeye dahi ziyâdeye gücü yeterse, cürm üç yüz akçe alına. Evsat'ül-hâl olursa kim, altı yüz akçeye mâlik ola, cürm iki yüz akçe alına. Andan aşağa gücü yeterse, cürm yüz akçe alına. Andan dahi aşağa hallü olursa, elli akçe; andan dahi aşağa ki, gayette fakır'ül-hâl olursa, kırk akçe cürm alına."

Osmanlı kanunnâmelerindeki ceza hükümleriyle alâkalı genel esaslara bu maddede de uyulmuştur. Tazir cezalarının alternatifli olması ve hâkime takdir hakkı tanınması şeklindeki esaslar aynen tatbik edilmiştir. İnsanlar dört guruba ayrılmıştır:

1) Bay veya Ganî: Müslüman ve gayr-ı müslime göre, ayrıca iktisadî şartlar açısından farklı tarifler verilmiştir. Zengin demektir.

2) Orta Halli veya Evsatül-Hâl.

3) Yoksul.

4) Fakir'ül-Hâl veya Gayet Fakir.

Maddede zina suçuna ait ta'zir cezası olan cürm, yani "cürm-ü cinayet" de denen para cezası tesbit olunmaktadır ki, buna cerime de denir. (Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, c. I, sh. 279-281).

Bu üç fasıldaki kanun maddeleri de had ve kısas cezalarını kaldırmamaktadır; belki bu cezaların tatbiki için gereken unsurlar bulunmadığı takdirde, uygulanacak ta'zîr cezalarını tesbit etmektedir. Meselâ, Kanunnâmenin 1. maddesinde zina suçunun ta'zîr cezaları, yani fıkıh kitaplarında "ta'zir bil-mal" denilen cürm ü cinayet yani para cezaları tayin olunmaktadır.

Zina suçunun unsurları tam olmadığı ve had cezaları tatbik edilemediği takdirde, bu cezaların gündeme geleceği, aynı maddeyi tekrarlayan diğer kanunname maddelerinde, "eğer had urulmazsa" denilerek açıklandığı gibi, Fâtih devrindeki şer'iye sicillerinde görülen ve Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eserimizin 1. Cildinin mukaddimesine koyduğumuz zina suçu ile alakalı şer'iye sicil örneğinden de bunu anlıyoruz. Zaten Fâtih'in kendi kanunnamesinde de benzeri ifadeler vardır. 16. maddede "Eğer at uğurlasa, elin keseler; kesmezlerse 200 akçe cürm alına" denilmektedir. Yani hırsızlık suçunun unsurları tam olursa, elin keseler, yani had cezasını uygulayalar. Eğer kesmezlerse yani uygulanmazsa, bu durumda ta'zîr cezası olarak 200 akçe para cezası alalar. 13. maddede de "Eğer adam öldürse, yerine kısas etmeseler, kan cürmi... ilâh." denilmektedir.

Diyelim ki, A, adam öldürdü, cezası da kısasdır. Ancak maktulün velileri afv ettiklerinden kısas etmediler. Bu durumda mirasçı diyetini alacak ve suçlu salı mı verilecektir? Hayır. Devletin de kamu davası açarak yargılayıp ta'zîr cezası verme hakkı vardır. Eğer kısas yapılsaydı, bu hak ortadan kalkacaktı. İşte Kanunnâme, ta'zîr cezası olarak 400 ila 50 akçe arasında para cezasına çarptırılmasını emretmektedir.

Önemle ifade edelim ki, Osmanlı Kanunnâmeleri adlı eser, Osmanlı Devleti'nin bir İslâm devleti olduğunu; bazı ilim adamlarının iddialarının tersine İslâm Hukukunu hayatın her safhasında uyguladıklarını ve aksi görüşlerin belgelere dayanmadığını isbat için kaleme alınmıştır.

Bu ve benzeri konularda itirazlarını devam ettirenleri, Fâtih'in Kazaskerliğini yapmış olan Molla Hüsrev'in "Dürer ve Gurer" adlı iki ciltlik hukuk eserine ve de bu hükümlerin uygulama örnekleri demek olan Bursa'daki Fâtih dönemine ait binlerce mahkeme kararlarına havale ediyoruz.

Kaynaklar:

- Kantar, Baha, Ceza Hukuku, Ankara 1937, sh. 69; Krş. Kanunnâme, md. 13, 16, 18;
- Ahmet, Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. I, Giriş, sh. 122 vd.; Fâtih Devri Kanunnâmeleri, c. I, sh. 346 vd.; Belgeler Gerçekleri Konuşuyor, c. III, sh. 73vd.)

(bk. Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ - Doç. Dr. Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, 1999 İstanbul, s. 80-90)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun