Örf ve adet olarak kul hakkı olmayan şey, hak olmaktan çıkar mı?
- Örf ile Kul Hakkı arasında nasıl bir ilişki var?
- Normal şartlar altında kul hakkı olarak adlandırabileceğimiz bir hak, örfün onu hak olmaktan çıkarmasıyla, Allah katında da hak olmaktan çıkıyor mu?
-Bunu günlük hayatta kıyas yapabileceğimiz örneklerle açıklarsanız memnun olurum.
Değerli kardeşimiz,
- Mü'min olsun veya olmasın, herhangi bir insana doğrudan veya dolaylı olarak eziyet etmek bir kul hakkı ihlalidir. Bu eziyet, maddi bir eziyet olabileceği gibi manevi bir eziyet de olabilir. Gözlemlenebilecek bir eziyet olabileceği gibi, hak sahibinin haberdar olmayacağı ama onu Yaratan'ın bilip kaydedeceği bir eziyet de olabilir.
İnsanların hak sahibi olmaları, hakkın gerçek sahibinin rıza ve iradesine bağlıdır. O neyin, ne miktarda kime ait olacağına hükmetmiş ise o kimsenin, o şey üzerindeki hakkı odur, o kadardır. Bu hakta hakkaniyet vardır, bu hakkın sahibini bulması adalettir, ideal dengenin ve düzenin gerçekleşmesidir. Hakkın miktarı ve sahibi genel olarak Şâri (hakiki sahip Allah) tarafından peygamberleri vasıtasıyla halka bildirilmiştir. Beşerî hukuklarda ise hakkı belirleyen ölçü kanunlar ile örf ve âdettir.
- İslam’da bir şeyin suç olup olmaması, örfe göre değil, ayet ve hadislerde belirtilen durumuna göre belirlenir. Bu sebepledir ki, İslam hukukunda “Hiç bir örf ayet ve hadisin açık hükmüne aykırı olamaz.” prensibi esas alınmıştır.
- Farz edelim ki, bir memleketin örfüne ve hukukuna göre gıybet bir hak ihlali kabul edilmezse, beşeri kanunlara göre bu eylem bir suç teşkil etmez, kul hakkına girilmiş olmaz. Ancak, bu eylem Allah katında suçtur, kul hakkı ihlalidir ve sorgulanacaktır. Mesela:
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurat, 49/11)
mealindeki ayette insanları tahkir etmek, alaya almak bir hak ihlali kabul edilmiştir. Şayet bir ülkenin örfünde, hafifçe alaya almak bir suç kabul edilmezse bile, Allah katında bu bir suç kabul edildiği için, ahirette sorgulanacaktır.
- Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
"Faizin en kötüsü, haksız yere Müslümanın ırzını (şeref ve haysiyetini) rencide etmektir." (Ebû Davud, Edeb 40)
Burada bir kimseye yapılan manevi haksızlık, maddi haksızlıkla karşılaştırılmış ve insanların haysiyet ve şerefine el uzatmak, mal-mülküne el uzatmaktan daha büyük bir sorumluluk olduğuna işaret edilmiştir.
Bundan anlaşılıyor ki, şayet bir memlekette faiz almak-vermek veya bazı insanları tahkir etmek / hor-hakir görmek örf haline gelmiş olsa bile, bu örf bu eylemi suç olmaktan çıkarmaz.
- Keza, Ülkemizin bazı yörelerinde kan davası veya “Töre cinayetleri” bir örf olarak kabul edilmiştir. Bunların örf olması, elbette bu fiilleri cinayet ve hak ihlali konumundan çıkarmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Lakap takmak günah ise, neden Ebu Leheb ayeti var?
- ZEMM
- Dil ile zulüm etmenin cezası nedir?
- TEKEBBÜR
- Ahlak ilkeleri ile ilgili ayetler hangileridir?
- Edep ve hayâ ne demektir? Bunları kimden öğreneceğiz? Allah’a ve Kur’an’a karşı haya nasıl olmalıdır?
- Enaniyyet, gurur, tekebbür, iftihar kavramlarını, geniş manasıyla ve örneklerle açıklar mısınız?
- Modern hukukun, İslam hukukundan daha insani olduğunu savunan birine nasıl cevap verilebilir?
- Bir insana hakaret etmek, imana zarar verir mi?
- ALAY, ALAY ETMEK