Öğreten insan mıdır Allah mı?

Tarih: 20.06.2024 - 11:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Eğer öğreten Allah ise bir öğretmene öğretti demek şirk mi? Bu tarz şeylerde nasıl bir tavır takınmalıyım?
- Her kelime kullanımı için böyle özel özel sormak yerine genel bir hüküm var mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Tabi ki yediren, içiren, öğreten, yöneten… Allah Teala'dır. Diğer varlıklar, Allah'ın isim ve saıfatlarının yansımasına sadece vesile oluyor.

Allah Teala Kuran-ı Kerim’de “Semî’/işiten” olduğunu haber vermektedir. (bk. Bakara, 2/127-137-181-224-227-244-256- vd)

 İşitme fiilini kendisi için kullandığı gibi biz kulları için de şu şekilde ifade etmektedir:  

“Gerçek şu ki, insanın yaratılış tarihinde onun henüz anılan bir şey olmadığı bir dönem gelip geçmiştir. Hakikatte biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; imtihan edelim diye onu işitir ve görür kıldık.” (İnsân, 76/1-2)

Verdiğimiz iki örnek ayetle işitmenin Allah tarafından hem kendisi için hem de kulları için kullandığını görmekteyiz.

Ancak Allah’ın sıfatları ve isimleri hakikidir, zatidir, ezeli ve bedidir, yaratılanlar ve onların özellikleri ise mecazidir, zati değildir, fanidir; Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellileridir ve onlara bağlıdır.

Bu nedenle insan ve diğer varlıklar; varlığında, varlıklarının devam etmesinde ve varlıkların devam etmesi için gerekli her şeyde, Allah’ın var etmesine ve varlıklarını devam ettirmesine bağlıdır. Çünkü;

 "Allah her şeyin yaratıcısıdır. Ve o her şey üzerine vekildir." (bk. Zümer, 39/62)

Demek ki, sebepleri de sonuçları da yaratan odur.

Örneğin, elinizde bir aynanın olduğunu farz edin. Gökteki Güneş, o ayna vasıtasıyla sizde tecelli ediyor olsun. Yani Güneş'in ışığı ve sıcaklığı, o ayna vasıtasıyla size ulaşıyor olsun. Bu durumda size sorsak:

“Aynada gözüken ışık ve sıcaklık, aynanın malı mıdır?”

“Hayır, değildir.”

“O halde aynaya gerek yok, aynayı kır at.” desek.

“Bu da olmaz. Evet, ışık ve sıcaklık aynanın malı değildir, ancak Güneş, bu ayna ile bende tecelli ediyor. Aynayı kırsam, güneşten mahrum kalırım.” dersiniz.

O halde ne yapmalı? Yapılacak iş şu:

- Işık ve sıcaklık Güneş'ten bilinmeli. Çünkü ışığın kaynağı Güneş'tir, ayna değil.

- Ayna muhafaza edilmeli. Çünkü ışık o ayna vasıtasıyla bize ulaşıyor.

- Güneş'e ait vasıflar, asla aynaya verilmemeli. Çünkü ayna ışığın kaynağı değildir.

Şimdi, aynadaki ışığı inkâr etmek mümkün değildir, ancak aynada hakiki bir ışık yok, çünkü ışık aynaya ait değil Güneş'e aittir. Ayna sadece bir vesiledir, ışık güneşten geliyori ayna sadece ışığı ynasitıyor, ışık yapmıyor.

Aynen bunun gibi, bütün varlıklar ezeli ve ebedi güneşimiz olan Allah’ın isim ve sıfatlarının yansımaları ve tecellileridir. Bunlardan bize yansıyanlar da yine asıl kaynak olan Allah’ın isimlerinden ve sıfatlarından geliyor.

Demek ki, Allah’ın kelam sıfatı bizde tecelli ediyor, böylece başka insanlar o tecelliyi duymuş oluyor.

Şu hâlde hem bizdeki konuşmayı hem de karşıdaki işitmeyi yaratan Allah’tır.

Bu işitme ve duyma özelliğimizi, bütün sıfatlarımıza uygulayabiliriz.

İşte asıl öğreten Allah’tır, kulların öğretmesi ise hakiki değil mecazidir, aynadaki ışıklar gibidir.

Ayna hükmündeki sebepleri muhafaza edeceğiz, ancak neticeyi asla onlardan bilmeyeceğiz. Eğer onlardan bilirsek, aynada Güneş'in aksini görüp, aynayı Güneş zanneden kişiye benzeriz. Hayır, ayna, güneş değildir, sadece güneşin aksini yansıtan bir sebeptir.

Şu alemdeki bütün ihsanlar, Allah’a aittir. O ihsanın bize ulaşmasına vesile olan maddi ve manevi sebepler ise birer aynadır. Aynayı muhafaza edelim, yani sebebe yapışalım, ancak ihsanı asla sebepten bilmeyelim; her sebep üzerinde, bütün sebepleri de yaratan Rabbimizin rahmetini görelim.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 86
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun