Nur suresi 35. ayetteki "Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs” nedir?
Değerli kardeşimiz,
Ayetin meali:
“Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, tıpkı içinde lamba bulunan bir kandile benzer. O lamba bir cam fanus/cam sırça içindedir. Cam fanus ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu lamba ne doğuya ne de batıya mensup olmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulur. Bu öyle bir ağaç ki, neredeyse ateş değmeden de yağ ışık verir. Nur üstüne nurdur/pırıl pırıldır. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah -gerçeği anlamaları için- insanlara misâller verir. Allah her şeyi bilir.” (Nur, 24/35)
“İçinde lamba bulunan bir kandil” ifadesi, hem eski fanus, eski kandillere uygun düştüğü gibi, şimdiki elektrik lambasına / ampul cihazına da uygundur. Uzaktan dışarıdaki bir elektrik lambasına bakın bir de yıldıza bakın; aynı resmi görürsünüz.
“Doğuda ve batıda olmayan zeytin ağacı nerededir?” sorusuna cevap olarak deriz ki;
Yani; öyle bir zeytin ağacı ki, bulunduğu bölgede, ne o bölgenin -günün ilk anlarında güneş almayan- en doğu tarafında; ne de -ikindiden sonra güneş olmayan- en batı tarafında bulunmuyor. Bilakis, günün başından sonuna kadar güneş alan bölgenin ortasında bulunur. Bu tarzda bulunan zeytin ağaçlarının yağı, daha güzel, daha saf, daha parlak, daha duru, daha nefis, daha temiz olur. (krş. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)
Rivayete göre, İbn Abbas bunu şöyle açıklamıştır:
"Söz konusu zeytin ağacı, bir sahranın ortasında bulunur; ne dağların ne de başka ağaçların gölgesi, onu gölgelemez, hiçbir mağara, vadi onu gölgede bırakmaz, hiçbir şey onu örtmez / güneşi almasına engel olmaz. Bu tür ağaçların yağı çok leziz olur." (İbn Kesir, a.y)
Aynı görüşü benimseyen Said b. Cübeyr de bu gibi ağaçlara “la şarkiye-la garbiye“ adının verildiğini belirtmiştir. (İbn Kesir, a.y).
Bu ağacın ne doğu tarafından ne de batı tarafından güneş almayan, her zaman yeşil kalan bir ağaç olduğunu söyleyenler de vardır. Fakat, ilk görüşü paylaşanlar çoğunluktadır. İbn Kesir de ilk görüşün en doğru olduğunu belirtmiştir. (a.y)
Bu tür sahralarda veya açık bölgelerde bulunup da her an güneş alan binlerce zeytin ağacından söz etmek mümkündür.
“Ağacın yağına ateş değmese bile nasıl ışık saçmaktadır?” sorusuna gelince;
Bu ifade bir teşbih ve bir mecazdır. Yani; belirtilen konumdaki ağaçların yağı o kadar ince, temiz, nezih ve parlaktır ki, âdeta ateşin değmesine gerek duymadan kendi kendine tutuşup ışık saçar. (krş İbn Kesir, Nesefî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Ayetle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız:
- "Allah, göklerin ve yerin nurudur,.." diye başlayan Nur Suresi 35. ayette anlatılmak istenen nedir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- "Allah, göklerin ve yerin nurudur,.." diye başlayan Nur Suresi 35. ayette anlatılmak istenen nedir?
- Ok atmak nafile ibadetten daha hayırlıdır, sözü hadis midir?
- Nurlu dolunay zamanında, niçin polisiye suçlar artış göstermektedir?
- "Güneş’i bir ziya/aydınlık, Ay’ı bir nur kılan,.." (Yunus, 10/5) diyerek başlayan ayette, ziya ve nur kelimelerinin ayrı kullanılması niçin olabilir?
- Kur'an-ı Kerim'de bilimsel keşiflerden bahsediliyor mu?
- Kabristandaki meyveler toplanabilir mi?
- Ahzab suresi 46. ayette Peygamber için, neden ışık kaynağı olan kandil (siracen) denilmiştir?
- Altahraü’l-cem ve Kam ağacı nedir?
- Kıyamet günü Güneş'e ne olacak?
- Kur'an Allah'ın sözüdür. Allah ise her şeyin yaratıcısıdır. O halde Kur'an'da neden Güneş'in de bir yıldız olduğu söylenmemiştir?