Görevlinin hediye alması haram mı?
- Peygamber Efendimiz (asm) birisini zekat toplama üzere görevlendirmiş. Bu kişi zekatları toplayıp gelince malları teslim ederken "Şu mallar sizin, şunlar da bana hidiye olarak verilenlerdir." demiş.
- Bu olayın aslı nedir, nasıl anlamlıyız?
Değerli kardeşimiz,
Bu olayın anlatıldığı hadislerden birini alıp, açıklamasını yapmaya çalışalım.
Ebû Humeyd Abdurrahman İbni Sa’d es-Sâidî (ra) şöyle dedi:
اسْتعْملَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم رَجُلاً مِن الأَزْدِ يُقَالُ لَهُ : ابْـنُ اللُّتْبِيَّةِ عَلَى الصَّدقَةِ ، فَلَمَّا قَدِمَ قـال : هَذَا لَكُمْ، وَهَذَا أُهدِيَ إِلَيَّ فَقَامَ رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم على الْمِنبرِ ، فَحمِدَ اللَّه وأَثْنَى عَلَيْهِ ، ثُمَّ قال :
« أَمَّا بعْدُ فَإِنِّي أَسْتعْمِلُ الرَّجُلَ مِنْكُمْ على الْعمَلِ مِمَّا ولاَّنِي اللَّه ، فَيَأْتِي فَيَقُولُ : هَذَا لَكُمْ، وَهَذَا هَدِيَّةٌ أُهْدِيَت إِلَيَّ ، أَفَلا جلس في بيتِ أَبيهِ أَوْ أُمِّهِ حتَّى تأْتِيَهُ إِنْ كَانَ صادقاً، واللَّه لا يأْخُذُ أَحدٌ مِنْكُمْ شَيْئاً بِغَيْرِ حقِّهِ إلاَّ لَقِيَ اللَّه تَعالَى ، يَحْمِلُهُ يَوْمَ الْقِيامَةِ، فَلا أَعْرفَنَّ أَحداً مِنْكُمْ لَقِيَ اللَّه يَحْمِلُ بعِيراً لَهُ رغَاءٌ ، أَوْ بَقرة لَهَا خُوارٌ ، أَوْ شاةً تيْعَرُ
ثُمَّ رفَعَ يَديْهِ حتَّى رُؤِيَ بَياضُ إبْطيْهِ فقال : « اللَّهُمَّ هَلْ بَلَّغْتُ » ثلاثاً
Resûlullah (asm), Ezd kabilesinden İbni Lütbiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirmişti. Bu zat vazifesini yapıp Resûlullah’ın huzuruna gelince:
Şu mallar sizindir, şunlar da bana hediye edilenlerdir, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (asm) minberde ayağa kalktı ve Allah’a hamd ü senâdan sonra şöyle buyurdu:
“Size söyleyeceğime gelince: Allah Teâlâ’nın benim idareme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tayin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki:
Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler.
Eğer o kişi sözünde doğru ise, babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya! Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette Allah’ın huzuruna çıkar. Ben sizden herhangi birinizin, Allah’ın huzuruna böğüren bir deve veya bir inek yahut da meleyen bir koyun yüklenmiş vaziyette mi çıkacağınızı kesinlikle bilemem.”
Sonra Resûlullah koltuklarının altının beyazı görülecek kadar ellerini yukarıya kaldırıp:
“Allah'ım! Tebliğ ettim mi?” buyurdu. (Buhârî, Hiyel 15, Zekât 3, Hibe 17, Cihâd 189, Eymân 3, Ahkâm 24; Müslim, İmâre 26-27).
Peygamber Efendimiz (asm), zekâtın farz kılınmasından itibaren, çeşitli bölge ve şehirlere memurlar göndermek suretiyle zekâtı toplatmış ve zekâtın sarfedileceği yerlere gerekli gördüğü şekilde harcamıştır. Peygamberimiz’den sonra bütün halifeler ve İslâm devleti yöneticileri zekâtı bu şekilde toplayıp tevzi etmişlerdir. Yani zekât, devletin topladığı ve yerli yerine sarfettiği bir mali farizadır.
Devletin topladığı zekât, "emvâl-i zâhire" denilen, hayvanların, arazilerin, madenlerin ve benzeri şeylerin zekâtlarıdır. "Emvâl-i bâtına" denilen ve sahip olandan başkasının bilemeyeceği altın, gümüş, para gibi şeylerin zekâtını ise fertler kendileri vermekle yükümlüdürler. Bu konuda devletin sadece teşviki ve yönlendirmesi olabilir. İşin esası, kişinin dindarlığı ile alakalıdır. Bu konudaki detaylar zekâtla ilgili eserlerde veya fıkıh kitaplarının ilgili bölümlerinde yer alır.
Peygamber Efendimiz’in (asm) zekât toplamak için görevlendirdiği İbni Lütbiyye’nin zekât mallarının yanında kendisine verildiğini ifade ettiği hediyelerle dönmesi, Resûl-i Ekrem’in kızmasına ve bunu asla tasvib etmeyerek haramlığını hatırlatmasına sebep olmuştur.
Zekât toplamakla görevlendirilen memurun hediye kabul etmesi câiz değildir. Çünkü memura hediye veren kişi, ödemesi gereken zekâtın bir kısmını ödememe karşılığında bunu vermiş olabilir ki, bu asla kabul edilemez ve câiz olmaz. Hediye kabul eden memur, herhangi bir şekilde vazifesine hıyanet veya suiistimal yapmış da olabilir. Bu sebeble, devletin zekât ve vergi memurlarının aldığı hediye onlara haramdır. Bu hediyenin haramlığının sebebi memuriyettir. Aksi takdirde başkasına hediye vermek haram değil, bilâkis övgüye layık ve müstehap bir davranıştır.
Zekât malından haksız birşey alanın, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna nasıl geleceği, bu münasebetle hatırlatılmış olmaktadır. Kendilerine hediye haram kılınanlar, hediye aldıkları takdirde, sanki ganimet malını çalmış gibi muamele göreceklerdir.
Burada, özellikle zekâtla ilgili olan bu yasak, aynı gaye ve maksatla olduğu takdirde bütün resmi görevlileri kapsar. Çünkü bu, hediye değil bir nevi rüşvet olur.
Resûl-i Ekrem (asm), cezası şiddetli olan her mühim tebliğatının sonunda yaptığı gibi, burada da “Allah’ım tebliğ ettim mi?” buyurarak bütün ashabın ve ümmetin dikkatini çekmiş ve onlara bu konuda son derece hassas olmalarını öğütlemiştir.
Buna göre;
- Zekât dinî bir farîzadır ve İslâm devleti zekâtı bizzat kendisi toplar.
- Zekât toplamakla görevli memurların hediye almaları haramdır.
- Zekât memurunun hediye alması, ganimetten mal çalmak gibidir.
- Memurların, devlet görevi yapmaları ve hükûmet adına iş görmeleri sebebiyle, hesap vermeleri gerekir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 211)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Nasıl biat edilir?
- Kalbimizden geçenlerden sorumlu muyuz?
- Valiye Peygamberimizin tavsiyeleri nelerdir?
- Devletin malı, varislerine hediye edilebilir mi?
- Safların düzeltilmesi hakkında hadis var mı?
- Hanzala münafık mı oldu?
- Zekât Hakkında Her Müslümanın Bilmesi Gereken Bilgiler
- Şafi mezhebine göre zekat ile ilgili hükümler nelerdir?
- Yeni bir çığır açan kişiye karşılık var mı?
- Kıyamet bize çok mu yakın?