Kârlı mal dediğin işte budur ne demek?
- Bir Allah ayette “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz.” buyuruyor. Peygamber Efendimiz (asm) de sevdiğimiz şeylerden Allah yolda harcamamızı, özellikle akraba ve yakınlarımıza infak etmemizi hasi-i şeriflerinde ifade ediyor.
- Bu hadisin tam metnini yazıp açıklamasını yapabilir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
Bu konuda birçok rivayetler vardır; bunlardan bir tanesini aşağıya alıp açıklamaya çalışacağız.
Hz. Enes (ra) şöyle dedi:
: كَانَ أَبُو طَلْحَةَ رضي اللَّه عنه أَكْثَر الأَنْصَارِ بِالمدِينَةِ مَالاً مِنْ نَخْلٍ ، وَكَانَ أَحَبُّ أَمْوالِهِ إِلَيْهِ بَيْرَحاءَ ، وَكانَتْ مُسْتَقْبِلَةَ المسْجِدِ وكانَ رسولُ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يدْخُلُهَا وَيشْربُ مِنْ ماءٍ فِيهَا طَيِّبٍ قَالَ أَنَسٌ : فلَمَّا نزَلَتْ هَذِهِ الآيةُ :
{ لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ }
قام أَبُو طَلْحَةَ إِلى رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقال : يا رسولَ اللَّه إِنَّ اللَّه تَعَالَى أَنْزَلَ عَلَيْكَ :
{ لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ }
وَإِنَّ أَحَبَّ مَالي إِلَيَّ بَيْرَحَاءَ ، وإِنَّهَا صَدقَةٌ للَّهِ تَعَالَى أَرْجُو بِرَّهَا وذُخْرهَا عِنْد اللَّه تعالى ، فَضَعْها يا رسول اللَّه حيْثُ أَرَاكَ اللَّهُ، فقال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم:
« بَخٍ ، ذلِكَ مَالٌ رَابحٌ ، ذلِكَ مَالٌ رَابِحٌ ، وَقَدْ سمِعْتُ مَا قُلْتَ ، وَإِنِّي أَرَى أَنْ تَجْعَلَهَا في الأَقْرَبِينَ »
فقال أَبُو طَلْحَةَ : أَفْعَلُ يا رسولَ اللَّه ، فَقَسَّمَهَا أَبُو طَلْحَةَ في أَقَارِبِهِ ، وَبَني عَمِّهِ
Medine’de ensar arasında en fazla hurmalığı bulunan Ebû Talha idi. En sevdiği malı da Mescid-i Nebevî’nin karşısındaki Beyruhâ adlı hurma bahçesiydi. Resûlullah (asm) bu bahçeye girer ve oradaki tatlı sudan içerdi.
Enes (sözüne devamla) dedi ki:
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz...” (bk. Âl-i İmran 3/92) ayet-i kerîmesi nâzil olunca, Ebû Talha Resûlullah (asm)'in yanına geldi ve:
- Yâ Resûlallah! Cenâb-ı Hak sana “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz” ayetini gönderdi. En sevdiğim malım Beyruhâ adlı bahçedir. Onu Allah rızâsı için sadaka ediyorum. Allah’dan onun sevabını ve âhiret azığı olmasını dilerim. Beyruhâ’yı Allah’ın sana göstereceği şekilde kullan, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
“Âferin sana! Kârlı mal dediğin işte budur! Seni duydum Ebû Talha. Onu akrabalarına vermeni uygun görüyorum.”
Ebû Talha:
- Öyle yapayım, Ya Resûlallah, dedi ve bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında taksim etti. [Buhârî, Zekât 44, Vekâlet 14, Vesâyâ 10, 17, 26, Tefsîru sûre (3) 5, Eşribe 13; Müslim, Zekât 42, 43]
Ebû Talha (ra) yiğitliği ve gür sesiyle ünlü sahâbî’dir. Uhud savaşında göğsünü Resûlullah’a siper etmesi unutulmayacak kahramanlıklarından biridir. Bu hadisin râvisi Enes b. Mâlik’in de üvey babasıdır. Ebû Talha’nın karısı ve Enes’in annesi olan Ümmü Süleym (r.anha) ise imanı ve Resûlullah aşkı anlatılamayacak kadar üstün, meziyetleri insana hayranlık verecek kadar mükemmel bir hanımdır. Kısacası bu ailenin fertleri, İslâm’ın yücelttiği özelliklere sahip birer kutup yıldızıdır.
Sevdiği malı Allah yolunda harcamak yiğit adamın işidir. Çünkü mal sevgisi insana cazip gösterilmiştir. Çoğu insana göre malını başkasına vermek, hele en güzelini, en çok sevdiğini gözden çıkarmak canından bir parça vermek kadar zordur. Zira mal canın yongasıdır.
Ebû Talha’nın (ra) verdiği bu hurma bahçesinin ne kadar değerli olduğunu şöyle anlayabiliriz. Peygamber Efendimiz (asm) ona Beyruhâ’yı akrabalarına vermesini tavsiye edince, aralarında Resûlullah’ın şâiri Hassân b. Sâbit (ra) ve Kur’ân-ı Kerîm’i en iyi bilen ve ashâbın muallimi olarak tanınan Übeyy b. Ka`b’ın (ra) da bulunduğu akrabalarına taksim etmişti. Hassân kendi hissesini sonraki yıllarda Muâviye b. Ebû Süfyân’a (r.anhüma) yüz bin dirheme satmıştı. O günlerde beş dirhemin bir koyun ettiği düşünülürse, sadece Hassân’ın hissesi yirmi bin koyun alacak kadar değerliydi. İşte Ebû Talha Allah’ın rızasını, onun cennetini ve cemâlini kazanmak arzusuyla en gözde malını seve seve vermişti.
En sevdiği malı Allah rızâsı için veren sahâbîler arasında, Hz. Ömer’in (ra) faziletli oğlu Abdullah’ın ayrı bir yeri vardır. b. Ömer Hazretleri çok zengindi. Kölelerinin, câriyelerinin hesabı yoktu. Bu câriyelerden Dümeyne adlı çok güzel bir kıza gönlünü kaptırmıştı. Bilindiği üzere câriye, alınıp satılan bir nevi mal durumundadır. Abdullah b. Ömer “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz.” ayetini hatırlayınca, Dümeyne’yi hemen âzâd etti ve onu mülkünden çıkardı. Daha sonra da âzadlı kölesi büyük âlim Nâfi`ile evlendirdi.
Hulefâ-i Râşidînin beşincisi diye meşhur olan Ömer b. Abdülaziz Hazretleri çuval çuval şeker alır, fakirlere dağıtırmış. Ona:
- Böyle yapacağına para dağıtsan olmaz mı, diye sormuşlar. O da:
- Ben şekeri çok severim. Onun için sevdiğim şeyi infâk etmek istedim, demiş.
Demekki Allah’ın rızasını kazanmak, malın iyisini, değerlisini, kalitelisini onun (c.c) uğrunda vermekle mümkündür. Dinimiz zekât ve sadaka verenleri, "mutlaka şu kalitede mal vereceksin" diye mecbur tutmamakta, fakat onlardan fedakârlık beklemektedir. Peygamber Efendimiz’in (asm) zekât memurlarına, "Halkın malının en değerlisini almayın." buyururken, zekât ve sadaka verecek olanları mallarının iyisini vermeye teşvik etmesi ne kadar manalıdır.
Özet olarak;
- Allah rızası için harcama yapacak kimse, malının kaliteli ve değerlisini, en iyisini ve en güzelini vermelidir.
- Sevap kazanmak için yapılacak harcamalarda, öncelikle akrabalar düşünülmeli; yardıma onlardan başlanmalıdır.
- Önemli bir hayır yapılacağı zaman, o günün şartlarına göre Allah’ı en çok memnun edecek şeyin ne olduğunu bilen kimselere danışmalıdır.
- Memnun olacağını bildiği dostunun bağına bahçesine girip meyvasını yemek, suyunu içmek mübahtır. Sadece dostların değil, faziletli kimselerin de böyle davranması câizdir.
- Malını Allah yolunda vakfetmek üstün bir ibadettir.
- Büyük hayırlarda bulunan kimseler, Peygamber Efendimiz’in (asm) yaptığı gibi, takdir edilmelidir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 299, 322)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet