Müslüman köle, Müslüman olmayana satılabilir mi?

Tarih: 14.04.2022 - 20:04 | Güncelleme:

Soru Detayı

1) Efendimizin ve sahabe i kiramın savaş esiri olarak köle ve cariye aldığını biliyoruz, dönemin şartlarından dolayı. Peki, Efendimiz ve sahabeler aldıkları köle ve cariyeleri Müslümanlara değil de müşriklere veya ehli kitaba sattıkları olmuş mudur? Yoksa sadece Müslümanlara (kendi aralarında) mı satıyorlardı?
- Eğer esirleri müşrik veya başka batıl din mensuplarına satma olsa bu İslama aykırı olmazsa sonuçta onlar esir düşmüş ve İslamla tanışma fırsatı yakalamış oldukları halde yanlış inançlı kimselere satılınca o fırsatı kaçırmış oluyorlar.
2) Beni Kureyza da kadın ve çocukların esir düşüp Şam ve civar bölgelere satıldığını okudum. Bu bir istisna mı yoksa Efendimiz ve sahabeler savaşta elde ettikleri köle ve cariyeleri Müslüman olmayan kişilere ve toplumlara hep satmış mıdır?
- Yoksa bu olay istisna olup elde ettiği esir ve cariyeleri Müslümanlar kendi aralarında mı alım ve satım yapmıştır? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle şunu bir daha ifade edelim:

İslam köleliği getirmedi, kaynaklarını teke indirdi, onu da mecbur kılmadı, kölenin durumunu ıslah etti, zaman içinde bu insanlığa yakışmayan uygulamanın tamamen ortadan kalkmasının yolunu açtı, ama Müslümanlar bu yoldan yürüyerek dinin maksadını gerçekleştirmekte çok geç kaldılar.

Kökeni itibariyle insanlık tarihinin derinliklerine kadar uzanan kölelik, gücü elinde bulunduran ve kendilerini üstün gören bir sınıfın başkalarını aşağı görmelerinin talihsiz bir ürünü ve çok kötü bir insanlık ayıbıdır. Oysa insanlar Âdem’den’dir, Âdem ise balçıktan yaratılmıştır. O sebeple bir soyun diğerine üstünlüğü söz konusu değildir.

Hint, Çin, Mezopotamya, Eski Yunan, Roma, Mısır’da olduğu gibi, İslam öncesi dönemde Araplarda da kölelik kurumu canlı bir biçimde yaşatılmaktaydı. İslam, insana reva görülen bu aşağılayıcı ve ayrıştırıcı zihniyet ve uygulamaya kaşı çıktı, fakat birtakım psikolojik ve sosyolojik nedenlerle bu sorunu bir çırpıda kaldırma yoluna gitmedi. Yaklaşık olarak yirmi üç yıl süren tebliğ sürecinde aşama aşama yok etme yöntemini uyguladı. Bu yüzden öncelikle toplumda yerleşmiş olan köle edinme ve kölelik zihniyetini yok etme çabası içerisine girdi.

Tüm insanların aynı kökten geldikleri, eşit hak ve özgürlüklere doğuştan sahip oldukları ve hepsinin de aynı amaçla yaratıldıkları düşüncesinin; hiç kimsenin Allah’tan başkasına kul / köle olamayacağı prensibini inananların zihinlerine yerleştirdi. Tüm insanların eşit oldukları; özellikle müminlerin birbirlerinin kardeşi olduğu; Allah katında, kardeşler arasında takvadan başka hiçbir üstünlüğün söz konusu olmadığı gerçeğini kabul ettirdi.

Sonra da her insan için olduğu gibi, kölenin de yaratılışta sahip olduğu hayat hakkıyla birlikte, aklını, dinini, neslini ve malını müdafaa etme haklarının olduğu, dolayısıyla bunların gasp edilemeyeceği ilkesini Müslümanlar arasında uygulamalarla gösterdi.

Daha sonra da çeşitli vesilelerle köle azat etmenin dindeki değeri ön plana çıkarılarak mevcut kölelerin tüketilmesi yoluna gidildi.

En son olarak da Muhammed (47) suresinin 4. ayetinde, savaş esirlerinin, mecbur kalınmadığı sürece, köleleştirilmeyip salı verilmeleri; ister iyilik namına ister bir bedel karşılığında mutlaka salıverilmeleri hükmü getirilerek, Asr-ı Saadette İslam toplumunda köle edinme geleneği sona erdirilmiş oldu. Mevcut köleler ise, hürriyetleri ellerine verilerek, Allah, azat eden kişi ve azat edilen köle için ortak bir ad olan “mevla” adıyla iradelerinde serbest bırakıldılar.(1)

Soruda geçen konuya gelince:

1. Müslüman bir köle; gayrimüslimlere, müşriklere, Ehl-i kitaba satılmaz. Eğer harbi olan (gayri müslim bir devletin gayri müslim bir vatandaşı) olan kimse, (her nasılsa) Müslüman bir köleyi satın alsa ve kâfirlerin memleketine soksa, (İmam-ı Azam’ın fetvasına göre köle) azad edilmiş olur.

Ayrıca; eğer (düşman memleketinde kâfirlerin Müslüman olmayan bir kölesi) Müslüman olsa ve bize (İslam ülkesine girse) veya biz kâfirlere galip gelsek (onu oradan kurtarsak) veyahut da (o köle) bizim askerimize çıksa (sığınsa) o köle hürdür.(2)

Bu konuda bir başka fetva da şöyledir:

Bir kâfir, Müslüman bir köleyi satın alsa; (alışveriş ehlinden olduğu için satın alma) sahih olur.  Fakat (o kimse) bu Müslüman köleyi mülkünden çıkarmaya cebredilir.(3)

Diğer yandan; Müslümanlar, Müslüman esirleri kâfirlerden kurtarmakla yükümlüdürler, bu onların üzerine farz bir görevdir.(4)

2. Rasulullah (asm) Efendimizin hicretten sonra Medine’deki Arap ve Yahudi kabileleriyle yaptığı "Medine Sözleşmesi" denilen antlaşmaya Benî Kurayza Yahudileri Evs kabilesinin müttefiki olarak katılmışlardı. Bu antlaşmada Yahudilerin can, mal ve din hürriyetleri garanti altına alınmakta, öte yandan Medine’ye herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda onların şehrin savunmasına katılmaları, Kureyş ile ve Müslümanların diğer düşmanlarıyla ittifaka girmemeleri öngörülmekteydi.

Ancak Hendek Gazvesi esnasında Benî Kurayza, Medine savunmasına yardımcı olmadığı gibi, Kureyş müşrikleriyle anlaşarak ihanet etti, arkadan Müslümanlara saldırdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), Benî Kurayza’ya karşı bir askerî birliği görevlendirmek zorunda kaldı.

Hendek Savaşından sonra muhasara altına alınan Beni Kurayaza Sad b. Muaz’ın hakem olması şartıyla teslim oldular. Sad b. Muaz, kendisinin vereceği hükme razı olacaklarına dair hem Evsliler’le Benî Kurayza’dan hem de Hz. Peygamber (asm)’den söz aldıktan sonra kararını açıkladı:

“Savaşabilecek yaşta bulunan erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklara esir muamelesi yapılacak, mallar Müslümanlar arasında paylaştırılacaktı.”

Resul-i Ekrem’in (asm) de onayladığı bu kararın Tevrat’a uygun olduğu(5), Kur'an’da da Allah ve resulüne savaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu görülmektedir.(6)

Kurayza gazası sonrası Yahudilerden alınan esirlerden çocuk ve kadınlar köleleştirilmiş, isteyenler de kölelerini Müslümanlara, Yahudilere veya müşrik Araplara satmışlardır. Anneleri olmayan esir çocuklar ise sadece Müslüman ailelere satılmışlardır.

Dikkat edilirse; bu köleleştirilen esirler arasında Müslüman olan yoktur. Bu açıdan Müslüman olan birinin gayrimüslimlere satılması diye bir durum asla söz konusu değildir.(7)

Kaynaklar:

1. M. Zeki duman, İslam’ın Köle ve Cariye Sorununa Yaklaşımı, İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 12 Yıl: 2011/1 (1-54 s.)
2) bk. İbrahim Halebi, Mülteka'l- Ebhur (İzahlı Mülteka-el Ebhur Tercümesi, I- IV, Terc., Mustafa Uysal, Ahmet Sait Matbaası, İstanbul 1973, 2/317; (Kâfirlerin İstilası Babı).
3) bk. Mülteka'l-Ebhur, 3/61, 76; (Bâbu Beyı'l- Fâsid)
4) bk. Buhari, cihad, 171; Ahmet Özel, "Esir", DİA: XI,  İstanbul 1995, s. 382- 389.
5) Tesniye, XX/10-15.
6) Mâide 5/33-34.
7) bk. Sarıcık, Hz. Muhammed'in Çağrısı- Medine Dönemi, s. 215- 216; (Kurayza gazası sırasında alınan esirler, Çocuklar ve Mallar konusu).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun