Zuhruf suresi 44. ayet, Kuran yeter mi diyor?
- Bazı insanlar diyor ki Kuran yeter diyor ve Zuhruf suresinin 44. ayetini delil gösteriyorlar.
- Ayetin meallerinde "Ondan sorguya çekileceksiniz" şeklinde bir meal yapılıp ve bu şekildeki mealin, Kuran dışındaki bilgilerin (Hadis-Sünnet) reddedilmesine dayanak yapılmaya çalışıldığını görmekteyiz.
Değerli kardeşimiz,
İlgili ayetin meali şöyle olabilir:
“Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ileride (kıyamet günü ondan) sorgulanacak / hesaba çekileceksiniz.” (Zuhruf, 43/44).
- Görebildiğimiz onlarca tefsir kaynaklarının hemen hemen hepsinde, ayette zikredilen "zikir” kavramı, öğüt, özellikle de şeref manasında yorumlanmıştır. Yani bu Kur'an’ın Hz. Muhammed Efendimiz (asm)'e, Arapça ve Kureyş lehçesiyle indirilmesi, hem ona hem Kureyşlilere hem de diğer Araplara mümtaz bir şeref bahşetmiştir. Bu sebeple herkesten önce, Kureyşlilerin ve diğer Arapların bu Kur’an’a iman edip emir ve yasaklarına riayet etmeleri gerekir.
- “İleride sorgulanacaksınız” mealindeki cümlenin açıklamasını birkaç maddede yapmakta fayda vardır:
a. Evvela ayette, “Kur'an’dan sorgulanacaksınız” diye bir ifade yoktur. Sorgulanmayı ifade eden “tüselûn” fiilinin mefulü / nesnesi, tümleci ifade edilmemiştir. Yalnız “sorgulanacaksınız” denilmiştir. Bu dikkat çekicidir.
b. Bu sebepledir ki, ayetteki sorgulanmanın konusu farklı şekilde yorumlanmıştır:
1. Bizim size Kur'an gibi büyük bir nimetin şükrünü eda edip etmediğinizden sorgulanacaksınız.
2. Kur'an’ı yalanlayanlar, “Neden yalanladınız?” diye bir kınama ve azarlama sorusuna muhatap olacaklar.
3. Kur'an’a iman edenler, “Kur’an’ın emir ve yasaklarına riayet ettiniz mi?” diye sorguya çekilecekler. (bk. Razi, Kurtubi, ilgili yer)
c. Kur'an’ın Arapça lisanıyla Kureyş kabilesinden biri olan Hz. Muhammede (asm) indirilmesi, onlar için büyük bir şeref olmakla beraber, onlar için önemli bir öğüttür. Zira herkesten daha çok Kur'an’ı anlayan Arapların onun emir ve yasaklarına herkesten daha çok riayet etmeleri gerekir. “Yakın akrabanı uyar.” (Şuara, 26/214) mealindeki ayette de öncelikle Kureyşlilere sorumluluklarının hatırlatılması istenmiştir.
Bununla beraber, Kureyşlilerin ilk muhatap alınmaları, diğer insanların hiç muhatap olmadıkları anlamına gelmez. (bk. İbn Kesir, ilgili yer)
d. Ayette yer alan “tüs’elûn” fiili, -meçhul sığasıyla- sorgulanma anlamına gelebileceği gib, "sorulma / sorulara muhatap olma" anlamına da gelir.
Buna göre ayetin bu ifadesi şöyle anlaşılmalıdır:
“İleride siz -ey Kureyşliler, Araplar!- Kur'an’ın size bahşettiği şeref sayesinde, çeşitli ilim dallarına vakıf olacaksınız, dünyadaki insanlar, sizin ilminizden istifade etmek için, ayağınıza gelecekler, size talebe olacaklar, sizi hoca kabul edecekler, din ve dünya ile ilgili ihtiyaç duydukları bütün konuları sizden soracaklar. Yani siz sorulacak alimler makamında olacaksınız." (krş. el-Bikai, ilgili ayetin tefsiri)
Ve tarih bunu tasdik etmiştir.
e. Bununla beraber, ayette “Siz yalnız Kur’an’dan sorgulanacaksınız.” şeklinde bir "hasrı, tahsisi" ifade eden hiçbir kayıt yoktur. Ayette “Kureyşlilerin ilk muhatap alınmaları, diğer insanların hiç muhatap olmadıkları anlamına gelmediği” gibi, “Kur'an’dan sorgulanacaksınız” mealindeki ifadeden de “sünnet ve hadislerden sorguya çekilmeyeceksiniz” manası çıkmaz. Kaldı ki, burada Kur'an’dan söz ediliyor. Böyle bir makamda “Kur'an’dan sorgulanacaksınız.” ifadesi belagatin bir tezahürüdür.
f. Kur’an sünneti de tazammun ediyor, içine alıyor. Kuran’dan sorguya çekilmek aynı zamanda sünnetten de sorguya çekilmek anlamına gelir.
"Andolsun ki, Peygamber sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzab, 33/21)
Bu ayette söz konusu edilen "örnek olmak" demek, Hz. Peygamber (asm)in söz, fiil ve takrir denilen davranış biçiminden meydana gelen sünnete uymak demektir. (bk. Abdulgani Abdulhalık, Hücciyyetü's-Sünne, s. 304)
"Kim Peygamber'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur" (Nisâ, 4/80),
"Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" (Ahzab, 33/36)
mealindeki ayetlerde, Hz. Peygamber (asm)'e itaat, Allah'a itaatle eşdeğer tutulmuştur.
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükmü, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam mânâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa, 4/65)
mealindeki ayette Hz. Peygamber (asm)’in sünnetinin dindeki yerine özel vurgu yapılmıştır.
İmam Şafiî de bu ayeti, Hz. Peygamber (asm)'in, Kur'an'da hükmü açıkça belirtilmemiş bir konuda hükmettiğine ve bunun da Hz. Peygamber (asm)'in sünnetinin teşri kaynağı olduğunu gösterdiğine delil olarak zikretmiştir. (İmam Şafii, er-Risale, 83)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Onları kendi hallerine bırak, ayetine göre, inkar edenlere İslamı anlatmaya gerek yok mu?
- Allah insanların inanmasını mı ister inanmamasını mı?
- Kur'an hakkında münakaşa küfürdür, hadisi ne demektir?
- Müminun suresi 51. ayette muhatap Peygamberimiz iken, neden "Ey peygamberler" denilmiş?
- Peygamberimize atılan kahin, şair, mecnun iftiralarına, Kur’an nasıl cevap veriyor?
- Peygamberimiz ümmi miydi? "Ümmi Peygamber" ne demektir? Okuma yazma bilmiyorsa nasıl okuyordu?
- Ahzab suresi 46. ayette Peygamber için, neden ışık kaynağı olan kandil (siracen) denilmiştir?
- Farklı surelerdeki bu ayetleri açıklar mısınız?
- Kuran, kaffeten linnas ile bütün insanlara gönderilmiş olmuyor mu?
- Tevrat ve İncil'e niye sorsun ki?