İslamiyet, Arapların işine mi yaramıştır?

Tarih: 12.07.2015 - 01:23 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Öncelikle şunu belirtmemde fayda var ki namaz kılan müslüman bir kardeşinizim. internette okuduğum bir yazı gerçekten aklıma bir kurt düşürdü ki ben düşünerek üstesinden gelemedim. Başka müslüman kardeşlerime danışayım dedim.
- İslamiyet Arapların işine mi yaramıştır?
- Tarihe geniş bir kesitte bakarsak Çin Budizm sayesinde ayakta ve güçlüdür. Hakeza Hindistan Hinduizm sayesinde onlarca milletten dilden oluşmasına rağmen bölünmemiştir. Tek bölünmesi Müslüman Pakistanlılarla olmuştur.
- Hıristiyanlık Latinlerin orta çağda fevkalade güçlü olmasını sağlamıştır. 
- Şintoizm Japonların bölünmeden bir kalabilmesini sağlamıştır. Ve bu saydığım kendine has devletler gerçekten dünyaya yön veren devletlerdir.
- İslamdan önce hiçbir zaman bir olamayan, bedevilikten şehir deneyimine geçmeyi bile pek başaramamış Araplar, İslamiyet sayesinde Fast’an Mısır’a , Mısır’dan Somali’ye, Yemen’den Suriye’ye kadar çok büyük bir yayılma alanına sahip olmuş ve çok büyük bir nüfus elde etmiş ve bir olmuştur. Yani İslama inanıyorum ama misal Kuran’ı kendi dilinden okumak isteyen herkesin Arapça öğrenmesi gerekiyor.
- Arapça ibadet derken ki ibadet ömürdür Arapça kelimelerle doluyor dilimiz. Bu Türkçe, Farsça, Kürtçe, Çerkesçe ya da ne bileyim İngilizce’ye bir haksızlık değil midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Evet, saydığınız hususlar doğrudur. Bunun anlamı şudur: Din, sosyolojik açıdan milletlerin bir çimentosudur, harcıdır. Hakiki dinler hem dünyada hem ahirette mensuplarını sağlam bir topluluk haline getirdiği gibi, ahirette de mutlu bir hayata kavuşturacaktır.

Hakiki/semavi olmayan dinler ise, ahirette bir değerleri olmamakla beraber, dünya hayatında yine de mensupları için önemli faydalar sağlar.

- Bundan anlaşılıyor ki, din insanlar için vazgeçilmez fıtri bir olgudur. Hiçbir millet dinsiz yaşamamış ve yaşayamaz. Bu ise, insanların yaratılışı ile din arasındaki sıkı bir bağın olduğunu göstermektedir.

Tarih boyunca hak dinlerin yanında sahte dinlerin varlığı bile, insanların psikolojik yapıları kadar sosyolojik yapıları itibariyle de din mefhumu ile içe içe yaşamışlardır. Bu hakikat, dinin hak ve hakikat olduğunun göstergesidir. Hak dinden sapanlar bile, bu hak dinin yerine hak olmayan sahte dinler türetmek zorunda kalmışlar.

Bir olan Allah’a tapmaktan uzaklaşanlar, belli bir toteme tapmışlardır. Allah’ın indirdiği hak bir dinin etrafında birleşmekten uzaklaşanlar, sahte bir ilahın, bir dinin etrafında birleşmişlerdir.

- Bu durum açıkça gösteriyor ki, insanları yaratan Allah, onların vicdanlarına da din mefhumunu koymuştur. Onların gönüllerine de kendisinin yegâne ilah ve mabut olduğu fikrini de yerleştirmiştir. Ancak, imtihan gereği olarak özgür iradesini serbest bıraktığı insanlar, zaman zaman hak dinlerden sapmışlardır.

Aslında insanoğlu fıtraten mükerrem ve pek onurlu bir varlık olduğu için daima hakkı arar, hakkı bulmaya çalışır. Ne var ki, bazen hakkı kazarken başına batıl/yanlış düşer; onu da hak/doğru zanneder ve koynunda saklar. Yanlış dinlerin hepsi bu yanlışlıktan kaynaklanmıştır.

- Bu kadar önemli olan hak dinler her zaman her milletin hayatında var olmuştur. Hz. Âdem’den beri 124.000 peygamber gönderilmiştir. Ve her peygamber kendi kavminin diliyle gönderilmiştir. Ancak tarih içerisinde uzun zaman dilimlerine yayılan bu gerçekler bize kadar ulaşamamıştır. Kur’an bir tarih kitabı olmadığı için, bütün peygamberlerin veya dinlerin durumuna yer vermemiştir.

“Biz senden önce  de nice peygamberler gönderdik ki, onlardan bir kısmını sana anlattık, bir kısmını da anlatmadık.” (Mümin, 40/78)

mealindeki ayette bu gerçeğe dikkat çekilmiştir.

- Zaman içerisinde Allah bütün topluluklara, milletlere bir din ve bir peygamber göndermiştir. Her milleti bu şerefle serfiraz etmiştir.

“Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet/topluluk yoktur ki, onda bir uyarıcı/peygamber gelmiş olmasısın.” (Fatır, 35/24)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

- Hz. Muhammed son peygamber ve İslam dini en son dindir. Artık böyle bir dinin bütün insanlara hitap etmesi gerekir. Çünkü, insanlık camiası, artık bir arada yaşayabilecek donanımlara sahiptir. Buna paralel olarak, artık kıyamete kadar gelecek bütün insanların ihtiyaçlarını karşılayabilen bir din vardır.

“Biz seni bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmiyor.” (Sebe, 34/28)

mealindeki ayette bu hakikate vurgu yapılmıştır. Bu din elbette bir tek dilde gelecektir. Başka türlü olamaz.

Kur’an’ın mucizeliğini aktarma aracı olarak en geniş, en zengin ve en kapsamlı lisan Arapçadır. Üstelik, bu tercih Allah’a aittir. Irkçılık damarıyla buna karşı çıkmak, Allah’ın takdir ve tercihine, ilim ve hikmetine karşı çıkmaktır ve dinden dışarı çıkmakla eş değerdir.

Kaldı ki, Arap müşrikleri bununla da yetinmiyorlardı, kendilerine de ayrı kitaplar verilsin istiyorlardı.

Demek ki, bu safsatalar yalnız ırk ve millet bazında kalmıyor, aynı zamanda bireysel ihtiraslara da yol açıyor.

“Hayır hayır, onlardan/müşrik Araplardan her biri kendilerine ayrı ayrı sayfaların/kitapların verilmesini istiyorlar.” (Müddessir, 74/52)

mealindeki ayette insanların -ortaya çıkan- bu ulu orta  kaprislerine de işaret edilmiştir.

- Son olarak şunu da belirtelim ki, İslam dini Arapları -deyim yerindeyse- adam ettiği gibi, Türkleri, Kürtleri ve diğer Müslüman milletleri de adam etmiştir. Osman Gazi, Ertuğrul gazi, Fatih Sultan Mehmed’i, Selçuklu ve Osmanlı’yı dünyaya hâkim kılan İslam’dır.

Salahaddin-i Eyyubi’yi şarkın en büyük kahraman komutanı yapan İslam değil mi?

Eyyubileri ve daha başka kürt beyliklerini önemli konumlara getiren İslam değil mi?

Çerkezlerin tarih içerisinde gösterdikleri kahramanlıklarını neye borçludur?

Eğer saydıklarımız Müslüman olmasaydı, bu şerefi nereden kazanacaklardı?

Özellikle, Arap ve Türkler gibi yaklaşık 500-600 seneden fazla hâkimiyet süren bu milletlerin Allah’a sadece teşekkür borçları vardır. Yoksa bu deve ve keçi çobanlarına kim değer verirdi?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun