"Üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın." ayeti, barışı yasaklıyor mu?

Tarih: 09.12.2012 - 00:29 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Sakın za'f göstermeyin. Üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir."

- Bu ayeti okuyan şahısın, "Hani sizin dininiz hoşgörü diniydi?.." diye sormasına nasıl cevap verebilirim?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“O halde gevşemeyin de sizler daha üstün durumda iken, zillet gösterip barış olması için yalvarmayın. Allah sizinle beraberdir. O, asla sizin gayretinizi kuvvetten düşürmez, emeklerinizi zayi etmez.” (Muhammed, 47/35)

mealindeki ayet doğrudan savaşla alakalıdır.

Bilindiği gibi Asr-ı saadet'te yapılan bütün savaşları ilk başlatanlar gayr-i müslimlerdir. Az da olsa bir kısım Müslümanlar sayıca az olduklarından kendilerini zayıf görüyor, hatta bazen savaşa karşı gönülsüz davranıp düşmanlara karşı eziklik hissediyor ve bir an önce barışın olmasını istiyorlardı. İşte söz konusu ayette bu kimselerin kalplerini güçlendirme ve zillet içerisinde bir zaaf göstermemeleri, düşmana boyun eğmemeleri için onları cesaretlendirme adına savaşa teşvik etmeye yönelik tavsiyeler yer almaktadır.

Yoksa karşı taraf barışı istediği halde, Müslümanların savaşı tercih etmelerini isteyen bir hüküm söz konusu değildir. Nitekim başka bir ayette savaştan çekinmemeleri ve gereken hazırlıklarını yapmaları yönündeki teşvik yanında, düşmanın barış çağrısına “evet” demeleri için Müslümanlara Allah’ın açık emri vardır:

“Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, onun karşılığı size eksiksiz ödenir, size asla haksızlık yapılmaz. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah’a güven. Çünkü Allah semîdir, alîmdir/her şeyi hakkıyla işitendir, bilendir.” (Enfal, 8/60-61)

Bu ayetlerden birinin diğerini neshettiğine dair yapılan bazı yorumlar varsa da bunların isabetli bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz. (krş. Taberi, Razî, Semerkandi, Kurtıbî, ilgili ayetlerin tefsiri)

- Bazı alimlere göre, Muhammed suresi Bedir savaşından sonra ve Uhud savaşından önce indirilmiştir. Buna göre, ilgili ayette doğrudan fiili bir savaştan çok Müslümanlar arasında bulunan münafıklara ve bazı zayıf Müslümanlara psikolojik olarak, olabilecek bir savaşa karşı morallerini yüksek tutmalarını gevşeklik göstermemelerini tavsiye edilmiştir. (krş İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

- Burada belki şunu da diyebiliriz ki, bu ayette -yaklaşık bir yıl sonra- meydana gelecek ve Müslümanlar açısından en kritik bir savaş olan Uhud savaşına bir moral takviyesi yapılmıştır.

Nitekim bu ayette işaret edilen noktalar tahakkuk etmiş, üç yüzden fazla olan münafıklar yarı yoldan dönerek Müslümanları güçsüz bırakmıştır. Tepede mevzilenmiş olan okçular ise, düşmanın mağlup olduğunu, artık barış yapma ve ganimet toplama zamanı olduğunu düşünerek yerlerini bırakmış ve savaşın -Müslümanların aleyhine- seyrinin değişmesine sebep olmuşlardır. Ve Peygamberimiz (asm) etrafında bir avuç sahabeden başka kimse kalmamış hepsi de sağa-sola kaçmışlardır.

İşte bu ayette “gevşeklik göstermeyin!” ifadesi ileride olacak bu duruma işaret edilmiş gibi görünüyor. Bu açıdan ayetin gelecekten haber veren bir yönü olduğu da söylenebilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

"İncil'i özetle deseler 'sevgi' derim. Kur'an'ı özetle deseler 'Mekke'deki ayetlere sevgi, Medine'dekilere ise kin, nefret, düşmanlık, öldürme, savaş ve kılıç' diye özetlerim." Acaba bu konuda beni bilgilendirebilir misiniz?

İslàm'da esas olan savaş mıdır yoksa barış mı?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun