Adil barış nasıl sağlanır?
- İri ve zalim devletler istediklerini yapıyor, ama Müslümanlar buna engel olamıyor, adil bir barış için ne yapılabilir?
Değerli kardeşimiz,
Şüphe etmiyoruz ki, yalnızca İslam dünyası bile savunma iş birliği yapsa karşı tarafın cesareti kırılacak, savaşı göze alamayacaklardır.
Biz de savaş istemeyiz; savaş son çare ve acı reçetedir; düşmanın canını acıtsak da kendi canımız da az çok acır. Nitekim Allah Teâlâ bu gerçeği şöyle açıklıyor:
“Düşman topluluğunu takip hususunda gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların beklemedikleri şeyleri umup bekliyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir.” (Nisa, 4/104)
“Düşmanı takip konusunda gevşek davranılmaması talimatı Uhud Savaşı sonrasındaki takibe işaret etmektedir” diyenler olmuşsa da tefsircilerin çoğuna göre bütün zamanları, düşmanları ve savaş hâllerini içine almaktadır.
Müminler daima düşmanları hakkında bilgi sahibi olacaklar, gerektiğinde onlardan önce davranarak askerî harekat gerçekleştirecekler, barışı devamlı kılabilmek için savaşa devamlı hazır olacaklardır.
Evet, bunu yapmak düşmanlarından daha çok müminlere yakışmaktadır. Çünkü inkârcıların ebedî hayatta bir beklentileri yoktur, müminlere zarar verdiklerinde elde edecekleri kazanç bu dünya ile sınırlıdır.
Müminler ise dünyada barış, huzur, güven ve helalinden maddi menfaat elde etmenin yanında, hatta bunların ötesinde Allah rızasını elde etmek ve bunun da sonucu olarak ebedî hayatta mutlu olma fırsatını yakalamak gibi teşviklere mazhar bulunmaktadırlar.
Savaş değil de adil barış istiyorsak bunun çaresi caydırıcı güçtür.
II. Mahmut zamanında ve sonrasında yaşamış hekimbaşı, şair, edip, kazasker, âlim… Abdülhak Molla’nın şu beyti meşhurdur:
“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz ü felâh
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh.”
Ve Kuran:
“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.” (Enfal, 8/60)
"Caydırıcı güç edinme" emri evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Buradaki “savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (bk. Müslim, İmare, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir örnektir. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, strateji gibi savunma ve zafer için gerekli her türlü askerî güç, imkân ve hazırlıklar” demektir.
Bu konuda caydırıcı güç edinmek için gece gündüz çalışmamız, bir de farklı imkânlara sahip diğer ülkelerle iş birliği yapmamız geciktirilmesi caiz olmayan çaredir.
Bu yolda çabalayanlardan Allah razı olsun.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Ayette hem kuvvet hem de besili at geçiyor, bunun hikmeti nedir?
- CİHAD
- CİHÂD
- Müslüman olmayanlarla barış nasıl ve hangi şartlarda yapılabilir?
- Bir Mücahit, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)
- İslam savaş hukukunda üç gün yağma var mı?
- CİHADIN CEŞİTLERİ
- İslam dininde zorlama olmadığı halde, başka ülkeleri fethetmek için cihada çıkmak İslam'ın bu hükmü ile nasıl bağdaşır?
- Peygamberimiz, sadece müdafaa savaşı mı yapmıştır?
- "İncil'i özetle deseler 'sevgi' derim. Kur'an'ı özetle deseler 'Mekke'deki ayetlere sevgi, Medine'dekilere ise kin, nefret, düşmanlık, öldürme, savaş ve kılıç' diye özetlerim." Acaba bu konuda beni bilgilendirebilir misiniz?