Müslüman otoriter midir, demokrat mı?

Tarih: 06.11.2025 - 08:51 | Güncelleme:

Soru Detayı

Modern zamanların en büyük sorunu bu. Dini kuralları uygulamaya başladığınız zaman toplumdan/aileden aldığınız tepki, kendi çapında ne yapıyorsan yap, bize dokunma biz de sana dokunmayalım oluyor. Ancak Kuran’ı ve sünneti derinlemesine anlamaya başlayınca bunun böyle olmadığını anlıyorum. Buna örnek, Kalem 8-9 başımıza gelen tam olarak bu oluyor. Buna ek olarak emir bilmaruf nehyi anil munker. Bu emirler ailemizi akrabamızı yakın çevremizi hatta komşumuzu etkiliyor. Onlarla etkileşim içinde olup öğüt verme doğru yola yönlendirme gerektiriyor. Bu noktada otoriter mi olmalıyız demokrat mı? Bir doğruyu uygulayacağımız zaman doğru yer zaman bilgi seviyesine gelmesini bekleyip biraz daha stratejik veya diğer yolla "sinsi" mi ilerlememiz lazım? Yoksa yanlış yoldasın ayet/hadis böyle demiyor mu yolunda olmalıyız? Kuran’da birçok yerde bu konuda çekimser olmamayı doğruyu öğütlemeyi Allahu Teala peygamber efendimize de emrediyor. Peygamber efendimiz hangi durumda nasıl davranırdı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Müslüman ne körü körüne otoriterdir ne de sınır tanımaz bir demokrat.

Müslüman, adaleti ve hikmeti esas alan bir insandır. Çünkü İslam, sadece bireyin değil; toplumun da selametini gözeten bir dindir. Ayrıca her bireyin ve bütün insanlığın sadece geçici dünyalarını değil ebedi ve sonsuz hayatlarını esas alan bir dindir.

Kuran’ın emrettiği “emr-i bi’l-ma‘rûf ve nehy-i ani’l-münker” (iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak) görevi, Müslümanın hayatının bir parçasıdır.

Ancak bu görev, kaba kuvvetle veya baskıyla değil, hikmetle ve güzel öğütle yapılır.

Allah Teâlâ buyurur:

“(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 16/125)

1. Müslümanın tutumu: Otoriter değil, hikmet sahibidir

Bir Müslüman, Allah’ın emirlerini yalnızca kendi hayatında yaşamakla kalmaz; çevresine de hayrı, doğruluğu, güzelliği ulaştırmak ister.

Ama bunu yaparken zorlayıcı değil, örnek olucu bir yol izler.

Peygamber Efendimiz (asm)’in davet tarzı bunun en güzel örneğidir:

İnsanları zorlamadı, kalpleri ikna etti.

Kınamak yerine açıklamayı tercih etti.

Kaba davranmadı, çünkü Rabbimiz ona şöyle uyardı:

“Eğer sen kaba, katı yürekli olsaydın, onlar etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmrân, 3/159)

Dolayısıyla Müslüman, otoriter değil; merhametli, sabırlı ve stratejik bir ıslah edicidir.

2. Doğru zamanı ve yöntemi gözetmek gerekir

İyiliği emretmek bazen hemen söylemek, bazen de sabırla beklemek demektir.

İyiliği yaymak “doğruyu dayatmak” değil, “doğruyu yaşatarak göstermek”tir.

Zira her kalbin bir kapısı vardır; o kapı doğru zamanda, doğru üslupla çalınmalıdır.

Peygamber Efendimiz (asm)’in metodu buydu:

Cahiliye toplumunun yanlışlarını bir anda silmedi,

Onları tedricî (aşamalı) bir şekilde ıslah etti.

Bu, “sinsi davranmak” değil; hikmetli ve stratejik davranmaktır.

3. Her Müslüman bir ıslah edicidir

Kuran’ın övdüğü mümin topluluk, şöyle tarif edilir:

“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i İmrân, 3/110)

Yani Müslüman, içine kapanan değil; çevresine ışık olan insandır.

Ama bu ışık göz yakmaz, yol gösterir.

Bu yüzden bir Müslüman’ın sesi merhametli, dili yumuşak, kalbi adaletle dolu olmalıdır.

4. Peygamber Efendimiz (asm) nasıl davranırdı?

Resulullah (asm), insanları ıslah ederken üç ilkeye daima sadık kalmıştır:

- Hikmetle yaklaşmak.  ilim ve hikmetle irşat eder, bu irşadını delillere dayandırırdı. İrşadında ve ikazında hiddet ve şiddet göstermezdi. Muhataplarını samimî bir hava içerisinde karşılar, onlara şefkat ve merhametle nasihatte bulunurdu. Doğruyu ve gerçeği anlatmakta daima tatlı dili, güzel sözü tercih ederdi. Zihinlerde meydana gelen şüphe ve tereddütleri büyük bir sabır ve anlayışla giderirdi. Muhataplarına itibar eder ve onları ikna etmek için fesahat ve belâgatla tane tane konuşurdu. Sorulan sualler yersiz de olsa tebessümle karşılar, ciddiye alırdı.

- Güzel örnek olmak. Onun ahlakı, sözünden çok daha etkiliydi.

- Merhameti elden bırakmamak. Günaha gireni küçümsemez, affedilmesi için dua ederdi. Vaaz ve nasihatlerindeki tesirin en büyük bir sebebi de insanların kusurlarını bağışlayıp, onları affetmesiydi. Hattâ en çok sevdiği amcasını ve daha birçok akraba ve sahabelerini şehit eden ve ettirenleri Mekke'nin fethi sırasında affetmişti. Halbuki, o gün bütün güç ve kuvvet elindeydi. Onları dilediği gibi cezalandırabilirdi.

Sonuç

Müslüman dengeli bir şahsiyettir.

Müslüman, hakkı savunmada cesur, yöntemde hikmetli, kalpte merhametli, uygulamada adil olmalıdır.

Toplumda ıslahı hedeflerken otoriterliğe sapmak da kayıtsız demokratlığa düşmek de doğru değildir.

Doğrusu, hikmetli davet ve örnek davranışla insanları hakikate yönlendirmektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun