Müslüman Müslümanın parmağını yalamalı mı?

Tarih: 15.08.2019 - 22:12 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu hadis rivayetine göre, yemekten sonra parmağı başkasına yalatmak sünnet mi?
إِذا أَكلَ أَحدُكُمْ طَعَاماً، فَلا يَمسحْ أَصابِعَهُ حتى يلعَقَهَا أَو يُلْعِقَها
“Biriniz yemek yediği zaman parmağını yalamadıkça veya başkasına yalatmadıkça silmesin.” (Buhari, Etime 52; Müslim, Eşribe 129)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Buhari ve Müslim’de geçen bu hadisin sahih olduğunda -hadis kriterleri bakımından- şüphe yoktur. Daha başka kaynaklarda da söz konusu edilmiştir.

Alimler bu hadise bakarak yemek yemenin bazı adabını şöyle belirtmişlerdir:

a) Elle yemek yemek sünnettir. (Kaşık-çatalla yemekte de bir sakınca yoktur).

b) Elle yemek yerken çok büyük bir zaruret olmadan üç parmakla (Baş parmak ve ona bitişik olan diğer iki parmakla) yemelidir. (Mazeretsiz üçten fazla parmak kullanmak -tenzihen- mekruhtur).

c) Yemek yedikten sonra parmaklarını yalamalıdır. Çünkü, bereketin nerede olduğu belli değil, belki de parmaklarda bulunan yiyeceklerdedir.

(Bereketin bir yönü de vücuda yararlı olan ve ihtiyaç duyulan gıdadır. Proteinler, vitaminler vs. buna dahildir. Bunların yemeğe bulaşmış parmaklarda kalması veya tabağın dibinde, kenarlarında kalması mümkündür. Oraları yalamakla o bereketlere de ulaşılmış olur).

d) Eğer kendisi bir mazeretten dolayı parmaklarını yalayamıyorsa, yalamaktan tiksinmeyen eşi, çocuğu, hizmetçisi gibi bazı kimselere yalatabilir.

(Bu durum çok istisnai bir haldir.

Evvela, yemek yiyenin yalaması esastır. Çünkü yalamanın sonucunda elde edilen bereketli faydalı gıdaları almaya herkesten çok parmakların sahibi muhtaçtır ve hakkıdır.

İkincisi, tiksinti duyan bir kimseye yalatmanın doğru olmadığı açıktır. Zira, bir insanın başkasının parmağını yalayarak -gıda-bereket sebebiyle- elde edeceği fayda ile, ondan duyacağı tiksintiden uğrayacağı zarar mukayese edildiğinde tiksintinin zararı yalamanın yararından daha fazladır. Kaynaklarda, “eşi, çocukları, hizmetçisi” gibi şahıslar sayılmışsa da bunun amacı yemek meclisinde bulunan rastgele kimseye teklif bile edilemeyeceğine dikkat çekmeye yöneliktir.

Bununla beraber, eğer eşi, çocukları da bundan tiksinecekse kesinlikle böyle bir şeye tevessül edilmeyecektir.

Hülasa: yaşlı, salih, nezih bir kimsenin su artığını içmek isteyenler olduğu gibi parmaklarını yalamak isteyen kimseler de bulunabilir. Yoksa, rastgele -tiksinti duyan- kimselere yalatmak isabetli olmadığı gibi, konunun asıl kahramanı olan parmak sahibine de hizmet etmeyecektir.)

e) Yemek kabının dibini yalamanın hikmeti, parmakları yalamanın hikmeti ile aynıdır. Yemekten maksat beslenmek olduğuna göre, beslenmeyi sağlayan bereketin, gıdaların oralarda kalma ihtimali kuvvetli olduğu gibi, bu temizlik işlerinde de bir zorluk yoktur.

(Bununla beraber, parmakları ve tabakları yalamakta Allah’a karşı bir tevazu, nimete karşı bir memnuniyet ve şükretmek vardır. Parmaklarını veya tabağını tam temizleyemeyen kimseden bir gurur kokusu geldiği gibi, Allah’a karşı su-i edeb ve nimete karşı bir istihfaf söz konusu olabilir.

Ayrıca yalama ve temizleme ameliyesi, ellerin ve tabakların yıkanması için de bir katkı, bir kolaylık sağlayacaktır.)

f) Bu konuda farz, vacib, sünnet, âdâb gibi muameleleri hatırlamak ve yemeğin de yerine öğrenmek için Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerini birlikte okuyalım:

“Sünnet-i Seniyenin meratibi var:

Bir kısmı vâcibdir, terkedilmez. O kısım, Şeriat-ı Garra'da tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez.

Bir kısmı da nevafil nevindendir.

Nevafil kısmı da iki kısımdır.

Bir kısım, ibadete tâbi' Sünnet-i Seniye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitablarında beyan edilmiş. Onların tağyiri bid'attır. "

"Diğer kısmı, 'âdâb' tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniye kitablarında zikredilmiş. Onlara muhalefete, bid'a denilmez. Fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edebden istifade etmemektir. Bu kısım ise, örf ve âdât ve muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın tevatürle malûm olan harekâtına ittiba etmektir."

"Meselâ: Söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taalluk eden çok Sünnet-i Seniyeler var. Bu nevi Sünnetlere 'âdâb' tabir edilir. Fakat o âdâba ittiba eden, âdâtını ibadete çevirir, o âdâbdan mühim bir feyz alır. En küçük bir âdâbın müraatı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.” (bk. Lem'alar, s. 53-54)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun