Mu'cize görünürdeki tabiat kanunları ile çelişir mi?

Tarih: 21.04.2020 - 11:42 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Fiziğin en temel kanunlarından birisi “Madde yoktan var olmaz, var iken de yok olmaz.” şeklinde ifade edilebilen maddenin korunumu prensibidir.(Haşiye)

Sekiz dilimli bir pizzanın 3 dilimini alınca geriye 5 dilim kalacağı basit gözleminden madde-enerji dönüşümlerini de dikkate alarak yapılan en hassas bilimsel ölçümlere kadar her şey bu prensibin doğruluğunu teyit etmektedir. Ancak bazı dindar çevreler inkâr edemedikleri bu bilimsel gerçeğe mesafeli durmaktadırlar, çünkü bunu Allah’ın yoktan var etmesine bir reddiye olarak algılamaktadırlar. Aslında fen bilimleri sadece objektif gözlemlere dayanarak görüneni ifade etmekte ve Allah’ın yoktan var edip etmemesi konusunda hiçbir şey söylememektedir. Çünkü bu konu fen bilimlerinin ilgi alanı dışındadır. Bilim insanlarının tabaiatüstü bir varlık hakkındaki sözleri bilimin gereği değil, kendi görüş ve düşünceleridir.

Yer çekimi kanununu keşfeden ve klasik fiziğin babası olarak bilinen Isaac Newton, kâinatı büyük bir saat gibi bir makine olarak görme fikrine itiraz eder ve bilim ile görüş farkına şöyle dikkat çeker:

 “Yer çekimi kanunu gezegenlerin hareketlerini açıklar, fakat gezegenleri kimin harekete geçirdiğini açıklayamaz.”

 Keza, fikirlerinden dolayı kilise tarafından aforoz edilen Galileo, Il Saggiatore adlı kitabında, bir bilim insanının pozisyonunu kâinat kitabını okumaya ve ondan bir anlam çıkarmaya çalışan bir kişi olarak tanımlar ve şöyle der:

“Felsefe (bilim) bu büyük kitapta –yani kâinatta– yazılmıştır. Öyle bir kitap ki her zaman gözlemlerimize açıktır, ama önce biri dilini anlayıp yazıldığı harfleri ortaya koymazsa anlaşılamaz.”

Allah’ın kudret ve iradesi her şeyi kuşatmıştır ve her türlü aczden müstağnidir. İrade sahibi bir kanun koyucu, kanunların mahkûmu değil hâkimidir. Fizik kanunları, kanunu koyan Allah’ı bağlamaz. Çünkü iradesiyle kanunu koymaya gücü olanın kanunu değiştirmeye ve gerekirse geçici olarak iptal etmeye de gücü vardır.

Modern fiziğin babası olarak bilinen Albert Einstein da varlıklara yazılmış birer kitap olarak bakar:

“Biz içinde farklı dillerden bir sürü kitabın bulunduğu büyük bir kütüphaneye giren küçük bir çocuk pozisyonundayız. Çocuk bu kitapları birinin yazmış olması gerektiğini bilir, ama nasıl olduğunu bilemez, kitapların yazıldığı dilleri anlayamaz. Çocuk belli belirsizce kitapların organizasyonunda bir düzen olduğundan şüphelenir, ama ne olduğunu anlayamaz. Biz kâinatı mükemmel bir şekilde organize edilmiş görürüz ve kâinatın belli kurallara uyduğunu anlarız, ama bunları kabaca, belli belirsizce anlarız.” (Walter Isaacson, Einstein – His Life and Universe, s. 387, Simon & Schuster, New York, 2007.)

Bediüzzaman varlıkları birer harf veya kelime ve tüm kâinatı da tek bir kitap olarak görür ve ondan "kitab-ı kebir-i kâinat", yani "büyük kâinat kitabı" olarak bahseder.

İnsanların hiç yoktan var olmayı akıllarına sığdıramaması da meseleyi daha müşkül hale getirmekte ve kafa karışıklığına yol açmaktadır. Biz insanlar açısından maddenin (daha doğrusu madde+enerji’nin) korunumu, ihlali mümkün olmayan muhkem bir kanundur. Zaten bu kanunun bir gereği olarak yoktan enerji var ettiği iddiasıyla ortaya çıkan bütün devr-i daim makinesi iddiaları kategorik olarak reddedilir. Ama bu durum, din felsefesi açısından bakılınca, kanunu koyan Allah’ı bağlamaz. Çünkü iradesiyle kanunu koymaya gücü olanın kanunu değiştirmeye ve gerekirse geçici olarak iptal etmeye de gücü vardır. Tüm mu’cizeler ve kerametler bir veya birden fazla tabiat kanununun bu şekilde geçici ve sınırlı olarak iptal edilmesine dayanır. Zaten bu yüzden Allah’ın elçisi oldukları iddiasıyla ortaya çıkanlardan iddialarını ispat için halkın ilk talebi, normal şartlar altında vuku bulması imkânsız olan mu’cize göstermelerini istemek olmuştur. Çünkü halk da gayet iyi biliyor ki, beş kişilik bir yemek ile beş yüz kişiyi doyurmak, ancak maddenin korunumu kanununun geçici iptali ile mümkündür ve bunu da bilim insanları dâhil hiç kimse kendi gücüyle yapamaz.


(Haşiye): Madde aslında enerjinin bir şeklidir ve o yüzden enerjinin veya madde artı enerjinin korunumu prensibi daha geneldir. Ancak nükleer reaksiyonlar gibi madde-enerji dönüşümünün söz konusu olmadığı durumlarda madde ve enerjinin ayrı ayrı korunduğu fikri kolaylık sağlıyan geçerli bir yaklaşımdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun