"Kişi sevdiği ile beraberdir." hadisini nasıl anlamalıyız?

Tarih: 01.07.2006 - 17:55 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Sevdiğimiz kişinin mertebesi bizden yüksek ise cennette nasıl beraber oluruz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kişi sevdiğiyle aynı makamda gitse veya ayrı makamda gitse de ayrı ayrı yerde olamaları gerekmez. Nitekim bir hadiste

“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhari, Edeb: 96; Müslim, Birr: 165) 

buyurulmuş. Bu açıdan bakınca Peygamberimizi (asm) seven birisi onunla beraber olacaksa bu nasıl olur, diye ayrı bir soru da akla gelebilir.

Kur'an’ı dinlerken bir peygamber ile bir medrese talebesi aynı yerde olsalar bile, aynı zevki ve lezzeti almayacaklardır. Onların aynı yerde olmaları zevklerinin de aynı derecede olmasını gerektirmiyor. Bu nedenle maddi ve manevi nimetlerin cennete layık olarak bulunduğu ahiret alemlerinde, iki dost veya iki eş aynı yerde olsalar bile alacakları lezzet ve keyif aynı olmayacaktır. Beraber olmalarına engel yoktur.

Az önce arz ettiğimiz ve konumuzu ilgilendiren hadisi, Bediüzzaman söyle açıklıyor:

“Bir temsil ile şu ulvî hakikata şöyle bir işaret ederiz ki, meselâ: Gayet güzel ve şaşaalı bir bağda muhteşem bir zât gayet büyük bir ziyafet, gayet müzeyyen bir seyrangâh öyle bir surette ihzar etmiş ki:

"Kuvve-i zaikanın hissedecek bütün lezaiz-i mat'umatı câmi', kuvve-i bâsıranın hoşuna gidecek bütün mehasini şamil, kuvve-i hayaliyeyi keyiflendirecek bütün garaibi müştemil ve hâkeza... bütün havass-ı zahire ve bâtınayı okşayacak ve memnun edecek her şeyi içine koymuştur."

"Şimdi iki dost var. Beraber o ziyafete giderler. Bir locada, bir sofrada oturuyorlar. Fakat birisinin kuvve-i zaikası pek az olduğundan cüz'î zevk alır. Gözü de az görüyor. Kuvve-i şâmmesi yok. Sanayi-i garibeden anlamaz. Hârika şeyleri bilmez. O nüzhetgâhın, binden ve belki milyondan birisini, kabiliyeti nisbetinde ancak zevkederek istifade eder. Diğeri ise bütün zahirî ve bâtınî duyguları, akıl ve kalb ve his ve latifeleri, o derece mükemmel ve o mertebe inkişaf etmiştir ki; o seyrangâhtaki bütün incelikleri, güzellikleri ve letaifi ve garaibi ayrı ayrı hissedip zevkederek, ayrı ayrı lezzet aldığı hâlde, o dost ile omuz omuzadır."

"Madem bu karmakarışık, elemli ve daracık şu dünyada böyle oluyor. En küçük ile en büyük beraber iken, seradan süreyyaya kadar fark oluyor. Elbette dâr-ı saadet ve ebediyet olan cennette bittarîk-ıl evlâ dost dostu ile beraber iken, her birisi istidadına göre sofra-i Rahmanürrahîm'den, istidadları derecesinde hisselerini alırlar."

"Bulundukları cennetler ayrı ayrı da olsa, beraber bulunmalarına mani olmaz. Çünki cennetin sekiz tabakası birbirinden yüksek oldukları hâlde, umumun damı Arş-ı A'zam'dır. Nasılki mahrutî bir dağın etrafında, birbiri içinde, birbirinden yüksek, kaidesinden zirvesine kadar surlu daireler bulunsa; o daireler birbirinin üstündedir, fakat birbirinin güneş görmelerine mani olmaz, birbirinden geçebilir, birbirine bakar. Öyle de cennetler de buna yakın bir tarz ile olduğu, ehadîsin mütenevvi rivayatı işaret ediyor.” (bk. Sözler, Yirmi Sekizinci Söz)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun