Jeolojik Zamanlar
Dünyanın farklı bölgelerindeki tortul kayalar ve bunların ihtiva ettiği fosiller incelenerek, yerkürenin jeolojik geçmişi beş büyük bölüme ayrılmıştır. Bunlar Kriptozoik (İlk zaman), Paleozoik (Birinci Zaman), Mezozoik (İkinci Zaman), Senozoik (Üçüncü Zaman veya Tersiyer) ve Antropozoik (Dördüncü Zaman veya Kuaterner)’tir. Bu bölümler kendi aralarında devir ve serilere ayrılmaktadır (Tablo 1).
Tablo 1: Jeolojik Zaman Tablosu |
|||||
Zaman |
Devir |
Seri |
Periyodun başlangıcı |
Jeolojik olaylar ve iklim |
Biyolojik karakterler |
ANTROPOZOİK (4.Zaman) |
Kuvaterner |
Holosen |
25 bin yıl önce |
Mutedil iklim, Orta-Doğu’da kuraklık ve çöllerin teşekkülü, |
Günümüz insanı, hayvanı ve bitkileri |
Pleistosen |
60 bin yıl önce |
Periyodik buzullaşma, soğuk ve sıcak iklim |
Günümüz insanları, büyük memeliler ve birçok bitki |
||
SENOZOİK (3. Zaman) |
Neojen |
Pliyosen |
12 milyon yıl önce |
Bugünküne benzeyen iklim, Karaların yükseltilmesi. |
Ağaç eğreltiler ve dev köpek balıkları ortadan kalktı. Australopithecus’un görünmesi. Çeşitli Memeliler. |
Miyosen |
25 milyon yıl önce |
Volkanik faaliyetler, Alpler ve Himalayalar’ın teşekkülü |
Kemikli balıklar, dev köpek balıkları, otobur memeliler, kayın ve kavak gibi yaprak döken ağaçlar. Yüksek yerlerde Cedrus ve Sequoia ağaçları. |
||
Paleojen |
Oligosen |
34 milyon yıl önce |
Yer kabuğu hareketleri, Alpler’in teşekkülü, Serin iklim. |
Çiçekli bitkiler, yapraklarını döken ağaçlar. İlkel maymunlar. Kedi, köpek ve ayılar |
|
Eosen |
55 milyon yıl önce |
Volkanik faaliyetler, Tropikal şartlar |
İlk atlar (Eohippus), günümüzün memeli ordoları, Subtropik ormanlar |
||
Paleosen |
75 milyon yıl önce |
|
İlk memeli grubu balinalar denizde yaşamaya başladı. Bütün dinosaurlar ortadan kalktı. Subtropik ormanlar. |
||
MESOZOİK (2.Zaman) |
Kretase |
|
130 milyon yıl önce |
Avustralya dışında ılıman iklim, Tebeşir yığılması |
Dev kara reptilleri, keseli ve plasentalı memeliler. Çiçekli bitkiler gelişti. Gymnospermler azaldı. |
Jura |
|
180 milyon yıl önce |
Kireç taşı (tebeşir), İklim mutedil |
Dev dinozorlar ve diğer reptiller, ilk memeliler ve dişli kuşlar, ilk Angiospermler, Conifer ve Cycad’lar dominant |
|
MESOZOİK (2.Zaman) |
Triyas |
|
230 milyon yıl önce |
Başlangıçta sıcak ve kurak, sonra nemli |
İlk dev dinozorlar. Deniz reptilleri, Gymnosperm devri, tohumlu eğreltiler ortadan kalktı. İlk sinek ve termitler |
PALEOZOİK (1. Zaman) |
Permiyen |
|
260 milyon yıl önce |
Kuzey yarım küre sıcak, kurak, bazı bölgeler nemli, Güneyde buz devri şartları |
Trilobitler ortadan kalktı. Ammonitler gelişti. Coniferler ortaya çıktı. İlk Cycadlar. Pek çok böcek tipi ortaya çıktı. |
Karbonifer |
|
280 milyon yıl önce |
İklim sıcaklık ve nemli, kömür teşekkülü |
Eğrelti otları dev ağaçlar hâlinde gelişti. İlk reptiller ve amfibiler (Ichthyostegidae). |
|
Devoniyen |
|
330 milyon yıl önce |
Denizden yükselmeler, yarı kurak iklim |
İlk böcekler, örümcekler, tatlı su balıklarının çoğu, eğreltiler, atkuyrukları, kibrit otları yaratıldı. |
|
Silüriyen |
|
380 milyon yıl önce |
Sıcak ve kurak iklim |
Kara hayatına uygun bitkiler yaratıldı. Denizlerde ilk omurgalıların görünmesi. |
|
Ordovisiyen |
|
430 milyon yıl önce |
Sıcak iklim |
Hayat sadece denizlerde mevcut. Ostracodermler, Trilobitler çok gelişti. Cephalopodlar |
|
Kambriyen |
|
550 milyon yıl önce |
Mutedil iklim |
Denizde yaşayan omurgasızlar (Trilobitler, Molluscalar Brachiopodlar, süngerler, deniz algleri). |
|
KRİPTOZOİK |
Ante |
Prekambrium |
2 milyar yıl önce |
Sıcak iklim, Tortul kayalar. |
Protozoa’lardan Radiolaria’ya ait az sayıda fosil alglere bu devrede rastlanmaktadır. |
Arke |
4 milyar yıl önce |
Sıcak iklim, az sayıda tortul kaya |
Bu devreye ait fosil yok |
Fosil nedir?
Eski devirlerde yaşamış canlıların, değişik şekillerde muhafaza edilerek günümüze ulaşan artıklarına “fosil” adı verilir. Fosilleşme, tedricî ve çok uzun zaman içinde olur. Fosiller birkaç gruba ayrılabilir:
a) Organizmanın bütün kısımları muhafaza edilmiş fosiller: Bazı çam ağaçlarının çıkardığı reçine içine gömülen küçük sinek veya böcekler, bozulmadan kalabilirler. Zamanla kehribar (amber) hâline dönen bu salgılar içinde bakteriler yaşamadığı gibi, bu madde canlının bozulmasını da önler. Böylece, milyonlarca yıl önce yaşamış bir canlının hiç bozulmamış fosili günümüze ulaşmış olur.
b) Fosil kalıntıları: Organizmanın parçalanmaya dayanıklı kabukları, kemik ve dişleri muhafaza edilmiş olabilir.
c) Taşlaşmış fosiller: Organizmaların bazı kısımları, Meselâ yer altı suyu gibi etkilerle eritilmiş olur. Bu eriyen yerlere kalsit, dolomit ve kuartz gibi maddeler dolar. Bu olaya “Petrifikasyon” denir. Petrifikasyon sayesinde organizmanın vücudu taşlaşmış olur.
ç) Fosil izleri: Fosilin içinde yer aldığı kütleler üzerinde sadece izi bulunabilir. Meselâ çamurların taşlaşması sırasında, bazen o yüzeyde dolaşmış olan canlının ayak izleri kalır veya onun ilk gömüldüğü anda doldurduğu hacim, diğer taraflardan gelen maddelerle fark edilecek şekilde dolar.
Genellikle fosiller, sedimant (çökelen tortul)’lar içinde bulunur. Sedimant kayaların teşekkülünde erozyon, taşınma, depolanma ve taşlaşma rol oynar. Bunların ayrışmasına ise, rüzgâr, donma, erime, yağmur ve seller sebep olur. Böylece küçük parçalara ayrılan kayalar su, rüzgâr ve buzullarla uygun yerlere taşınarak birikir. Yığılan bu tortullar çimento maddeleri veya basıncın etkisiyle sertleştirilerek sedimanter kayalar hâline getirilir. Denizlerde yaşayan organizmaların sert kısımları, bunların ölümünden sonra tortullar içinde kalarak muhafaza edilmiş olabilir.
Yıllar geçtikçe içinde fosillerin gömülü bulunduğu tortul tabakalar diğer birikintilerle örtülür. Fosiller yavaş yavaş, değişik kalınlıkta kütlelerin altında gömülü kalır. Zaman içinde bazı jeolojik faktörlerin etkisiyle dipteki kayaların denizin üstüne çıkarılması (emergens) veya mevcut kayaların denizin dibine batması (subemergens), tabakalanmalar bakımından birtakım karışıklıklara ve noksanlıklara yol açar. Meselâ emergens esnasında henüz taşlaşmamış olan tortul tabakaların yıkanıp gitmesiyle, onun ihtiva ettiği fosiller de yok olmaktadır. Ayrıca yer kabuğu katlanmaları ve yarılmalarla bazen yaşlı tabakalar, genç tabakaların üzerine çıkarılır. Bazen de su altına batan bir kara üzerinde tortul tabakaların teşekkül ettirilmesi, eski tabakalarla bu yenisi arasında fosil bakımından bir kesinti hasıl eder.
Evolüsyon serilerinin tespitinde, fosil ve kayaç yaşlarının tayininde, fosil serilerindeki kesintiler, noksanlıklar ve tabakaların yaş sırasının bozulmuş olması, hatalara sebebiyet vermektedir.
İndeks Fosiller
Sedimanter tortullar, içlerinde bulunan fosil tiplerine göre sınıflandırılırlar. Belirli organizmaların muayyen bir zaman aralığında fosilleştiği kabul edilir. Bu tip fosillere “indeks fosiller” denir. Bunlar evrimciler tarafından kayaların yaşını tayinde kullanılır. Meselâ herhangi bir kaya belirli bazı Trilobit fosillerini ihtiva ediyorsa, “Kambriyen yaşlı fosil” olarak dikkate alınır.
Fosil ihtiva eden çeşitli tortul tiplerinin tahmin edilen bir zaman ölçüsünde sıralanarak gösterilmesi “Jeolojik Sütun” olarak adlandırılır. Bu sütunda canlıların ve fosillerin dizilişi, “onların basitten mükemmele doğru evrim geçirerek günümüze ulaşmış olduğu” şeklindeki evrim görüşüne göre tanzim edilmiştir. Buna göre, yeryüzünde önce omurgasızlar görünmüş, onları balıklar, kurbağalar, sürüngenler ve memeliler takip etmiştir.
Henry Gee, fosillerin yetersizliğini şöyle dile getirir:
“Hiçbir fosil, nüfus kâğıdıyla gömülmez. Fosilleri ayıran zaman aralıkları öylesine uzundur ki, ata ve soy yoluyla onların mümkün olan bağlantıları hakkında hiçbir şey söyleyemeyiz. Yazılı kayıtlarla bir insan tarihini birkaç yüzyıl öncesine götürmek bile hayli zordur. Yaklaşık beş ile 10 milyon yıl öncesi arasındaki birkaç bin canlı nesli, insan evrimine ilişkin tüm deliller, küçük bir kutuya sığabilmektedir. Dolayısıyla, ata ve soy çizgileri şeklindeki hâlihazırdaki insan evrimi şeması, olgudan sonra yapılmış, tamamen bir insan icadıdır ve insanın ön yargılarına göre şekillendirilmiştir. Bir fosil dizisini alıp onun bir nesli temsil ettiğini savunmak, test edilebilir bir bilimsel hipotez değil, çocukları uyutmak için anlatılan masallarla aynı geçerliliğe sahip bir değerlendirmedir. Eğlendirici, hatta öğretici olabilir, ama bilimsel değildir" (Henry Gee).
1. Kriptozoik (İlk Zaman)
Kriptozoik iki devre ayırılır:
1. Arkeozoik
2. Prekambriyen
1.1. Arkeozoik
Dünyanın teşekkülünden canlıların ortaya çıkarılmasına kadar geçen zamana “Arkeozoik” denir. Bu devrede fosil mevcut değildir.
1.2. Prekambriyen
Bu devrede aktif biyolojik hayatın varlığı tartışmalıdır. Prekambriyen kayaçları arasında çok hücrelilere ait fosil delilleri yoktur. Ancak bazı mikroorganizmalar yaşamıştır1-3.
2. Paleozoik (Birinci Zaman)
Kambriyen, Ordovisiyen, Silüriyen, Devoniyen, Karbonifer ve Permiyen devirlerini ihtiva eder.
2.1. Kambriyen
Fosillere bol olarak ilk defa bu devrede rastlanır. Bunlar Mollüskler, Süngerler, Brachiopod’lar ve Trilobit’lerdir. Bu devrin bitkileri sadece alglerdir. Denizli civarındaki Kambriyen yaşlı mermerler alg parçaları ihtiva etmektedir.
2.2. Ordovisiyen
Bu devrin bitkileri, suda yaşayan alglerdir. İlk omurgalıların temsilcisi, çenesiz ve yüzgeçsiz olan zırhlı balıklar (Ostracoderm’ler) ortaya çıkmıştır (Şekil 1)
Şekil 1. İlk omurgasızlardan Zırhlı balık (Ostracoderm).
2.3. Silüriyen
Denizde yeni omurgalı cinsleri görülmüş, mercan resifleri meydana gelmiştir. İlk kara bitkilerinden Psilophyton, Asteroxylon, Rhynia ve Hornea yeryüzünde görünmüştür. (Şekil 2)
Şekil 2. Paleozoik devrinde yaygın olan bitkilerden bazıları.
2.4. Devoniyen
Bu devirde omurgalılar geliştiler. Çeşitli deniz ve tatlı su balıkları Yaratıldı. Zengin balık formundan dolayı bu devir “Balık Devri” olarak adlandırıldı. Yassı yüzgeçli balık (Crossopterygian) ve ilk amfibilerden Stegocephalien (Ichtyostegidae)’ler ortaya çıktı. Karada, omurgasız hayvanları temsil eden kanatsız böcekler ve örümcekler hasıl edildi. Kara bitkileri gelişip çeşitlendi. Eğreltiler, atkuyrukları, kibrit otları ve tohumlu eğreltiler bu devrin sonunda yaygın hâle geldi. Lepidophyta’lardan Lycopodites, Pinastroides ve Pteridophyta’dan da Archeopteris ve Eospermatopteris en fazla görülen bitkilerdendir4.
2.5. Karbonifer
Devoniyen’deki bitkiler gelişip yaygınlaştırıldılar. Muslar, atkuyrukları, eğreltiler ve tohumlu eğreltiler genellikle bataklık alanlarda büyük ormanlar teşkil ettiler. Sonradan ölerek gömülen bu bitkiler, günümüzdeki kömürlerin yarıya yakınını meydana getirdiler. Yirmi-yirmi beş metreyi bulan sporlu eğrelti (Pteridophyta)’leri Mariopteris ve Callipteris temsil ediyordu. Tohumlu eğreltiler (Pteridospermata)’den yaygın olanlar ise, Pecopteris ve Neuropteris’tir (Şekil 2). Pullu ağaçlar (Lepidophyta)’dan Lepidodendron’lar ve Sigillaria’lar bu devirde 100 metreye ulaşmışlardı.
İlk amfibiler bu devirde geniş alana yayıldılar. İlk reptiller, yani sürüngenler yaratıldı. Köpek balıkları çoğaldı. Kanatlı böcek türleri zenginleşti.
2.6- Permiyen
Daimi yeşil kalan bitkilerin sayısı azaldı. Kuraklık ve donmaya mukavim olan, yapraklarını döken bitkiler hasıl edildi. Cycad’lar ve Conifer’ler bu devirde göründü. Denizlerde Trilobit’lerin dominantlığı azaldı. Ammonit’ler gelişti. Pek çok böcek tipi yaratıldı.
Şekil 3. Kalıntılara göre çizilmiş dev dinozorlar; Apatosaurus, Triceratops ve Tyranasaurus.
3. Mesozoik (İkinci Zaman)
İkinci zaman, üç devirle temsil edilir. Bunlar: 1- Triyas, 2- Jura, 3- Kretase’dir.
3.1. Triyas
Bu devrin başlangıcında iklim sıcak ve kuraktı. Sonuna doğru nem artmıştır. Reptillerde büyük bir gelişme, yayılma ve çeşitlenme olmuştur. Sinekler ve termitler ilk defa yaratılmıştır. Deniz algleri gelişmiştir. Kara bitkilerinden Neocalamites ve Calamites’ler geniş sahalara yayılmıştır. Tohumlu eğreltiler ortadan kalkmış, Conifer’ler ve Cycad’ların gelişmesi hızlanmıştır.
3.2. Jura
Bu devirde iklim mutedil ve yağmurlar boldur. Ağaçlarda sene halkaları hasıl olmuş, dolayısıyla periyodik mevsimler görülmeye başlamıştır. Esas bitkilerini Cycad’lar teşkil ettiği için bu devreye, “Cycas Devri” de denir. Pteridospermae, Arthrophyta ve Coniferae’ler gelişmeye devam etmiş, ilk Angiosperm’ler yaratılmıştır.
Protozoa’dan Radiolaria gelişmiş, Coelenterat’lar, süngerler, Echinoderm’ler ve Brachiopod’lar gibi omurgasızlar büyük bir çeşitliliğe sahip olmuştur. Arthropodlar’dan termitler, sinekler, kın kanatlılar, arılar, eşek arıları ve karıncalar bugünkü çeşitliliğe ulaşmışlardır. Kara, deniz ve havada yaşayan reptil çeşitlerine rastlanmaktaydı. Kara reptillerinin ekseriyetini dinozorlar teşkil ediyordu. Bunlardan Stegosaurus ve Apatosaurus takriben 10 ton ağırlığında ve yedi-sekiz metre uzunluğunda, Brontosaurus 20 ton ağırlığında ve 20-25 metre uzunluğunda, Diplodocus 35 ton ağırlığında ve 25 metre uzunluğunda dev reptillerdi. Bunların bazıları dört ayak üzerinde, bazıları da uzun olan kuyruklarını kanguru gibi kullanarak arka ayakları üzerinde yürüyorlardı (Şekil 3 ve 4). Pterasaur’lar ise uçan reptillerdendi (Şekil 5). Ichthyosaur’lar suda yaşayan reptillerdi (Şekil 6). Archeopteryx ise, “ilk kuş” olarak ileri sürülür.
3.3. Kretase
Dünyanın iklimi genellikle ılık ve yağışlıdır. Bu devrin sonunda, güney yarım küredeki Gondwana kıtasının parçalanması tamamlanmış, Güney Amerika-Afrika-Hindistan-Madagaskar birbirinden ayrılmış ve dünyaya bugünküne benzer bir görünüş kazandırılmıştır.
Angiosperm’ler gelişip yayılmış, Gymnosperm’ler ise azalmıştır. Foraminifer’ler artarken Ammanonit’ler ortadan kaldırılmıştır. Bunlardan sadece Nautilus genusu günümüze ulaşmıştır. Dev reptiller bu devrin sonunda ortadan kalkmış, reptillerden timsahlar, kaplumbağalar, kertenkeleler ve yılanlar daha sonraki devre geçmişlerdir. Kuşların gelişmesi devam etmiştir. Hesperomis ve Ichthyomis, bunların temsilcilerindendir. Plesantalı ilk memeliler ortaya çıkarılmıştır.
Şekil 4. Kretase yaşlı dinozor iskeleti.
Şekil 5. Jura devrine ait uzun kuyruklu bir Pterosaur.
4. Senozoik (Üçüncü Zaman)
Üçüncü zaman, Paleojen ve Neojen olmak üzere iki devreye ayrılır. Bu devirde memeliler yaygınlaştığı için, “memeliler devri” olarak da adlandırılır.
4.1. Paleojen
Bu devir, Paleosen, Eosen ve Oligosen’den ibaret üç seriden meydana gelir. Paleosen ve Eosen’de yeryüzünün geniş bir kesiminde tropikal iklim hâkimdir. Deniz reptilleri kalkmış, kaplumbağalar, timsahlar ve bugünkü böcek grupları yaygınlaşmıştır. Filler, domuz ve sığırlar ilk defa yaratılmıştır. Paleosen’de atın ceddi sayılan Hyrocoterium (Eohippus) görünmüştür. Oligosen’de ormanlar azalmış, otlaklar ve ot yiyen memeliler çoğalmıştır. Yengeçler, midyeler, kedi ve köpekler hâsıl edilmiştir.
Şekil 6. Jura devrine ait bir Ichthyosaur.
4.2. Neojen
Miyosen ve Pliyosen serilerinden meydana gelmiştir. Miyosen’de iklim sıcak ve kuraktır. İlk yapraklarını döken ağaçlar yaygınlaşmıştır. Kemikli balıklar çeşitlenme gösterir. Yirmi metreye varan köpek balıkları mevcuttur. Güney Avrupa ormanlarında Gibbon’a benzeyen maymunlar görünmüştür.
Pliyosen’de dev köpek balıkları ortadan kalkmış evrimciler tarafından, “insanın atası” olduğu iddia edilen Australopithecus’lar bu devirde ortaya çıkmıştır.
5. Anthropozoik (Dördüncü Zaman)
“Pleistosen” ve “Holosen” olmak üzere ikiye ayrılan bu devre, insanın ortaya çıkmasıyla karakterize edildiği için “Anthropozoik” olarak adlandırılır.
5.1. Pleistosen
Bu devir, “buzullaşma devri” olarak tanınır. Bu zamanda periyodik buzullaşmalar görülmüştür. Buzul devirleri birçok bitki ve hayvan türünün bilhassa Avrupa’da ortadan kalkmasına sebep olmuş, Asya ve Amerika kıtaları bundan daha az etkilenmiştir. Bu devrin karakteristik fosili, bir tundra bitkisi olan Dryas octopetala’dır. Buzullaşmamış alanlarda bu bitkinin çok yıllık otlar, cüce çalılar ve sazlarla birlikte teşkil ettiği floraya “Dryas Florası” veya “Tundra Florası” adı verilir. Bu zamanda denizlerdeki hayat zenginliği günümüzdekine benzemekteydi. İlk insanın bu devirde ortaya çıktığı ileri sürülür.
5.2. Holosen
Bu devirde iklimin mutedil hâle gelmesiyle Orta Avrupa’da farklı orman periyotları birbirini takip etmiştir. Buzulların çekilmesiyle açılan alanları huş ve çam ormanları kaplamış, bunu fındık, meşe, kızılağaç ve ladin ormanları izlemiştir. Daha sonra kayın, köknar ve gürgenler hâkim hâle gelmiştir. Değişik ormanların birbirini takip etmesi, glasiyal-tundra iklimi, ılık meşe iklimi ve serin kayın ikliminin birbirini takip etmiş olmasına bağlanmaktadır.
Kuvaterner alüvyonları içinde, “ilkel insan” olarak adlandırılan varlıkların fosilleri bulunmuştur. Bunlar Java’da Pithecanthropus erectus, Pekin’de Sinanthropus pekinensis, Almanya’da Homo neanderthalensis’tir.
6. Jeolojik Zamanların Genel Kritiği
Yeryüzünde ilk hayatın belirişinden itibaren gerek bitki gerekse hayvanların zamanla ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Allah önce basit yapılı ve su içinde yaşayabilecek canlıları hayat sahnesine çıkardı. Bunların bir kısmı en azından o gruba has yapı ve şekilleriyle günümüze ulaşmışlardır. Meselâ su yosunları ve süngerler gibi.
Trilobit’ler gibi bazısı da belirli bir süre yaşayıp hayat sahnesinden çekilmiştir. Zamanın ilerlemesine bağlı olarak, farklı devrelerde yeni bitki ve hayvanlar, çeşit ve form zenginlikleriyle yeryüzüne gönderilmiştir. (Tablo 1)
Canlıların ortaya çıkışında iki ihtimal söz konusudur: Ya yüksek yapılı ve ileriki devirlerde görünen canlılar, kendilerinden önceki devirde mevcut aşağı yapılı canlılardan silsile hâlinde hasıl edilmiştir ya da her grup, kendi hayatiyetini ve neslini devam ettirecek belirli karakterlere sahip olarak ve müstakilen meydana getirilmiştir.
Yeryüzünde ilk göründüğü andan itibaren büyük bir değişiklik geçirmeden günümüze ulaşan canlı gruplarından bazıları tablo 2’de verilmiştir.
Yeryüzünde ilk göründüğü andan itibaren büyük bir değişiklik geçirmeden günümüze ulaşan canlı gruplarından bazıları.
Jeolojik devir |
Karakteristik organizmalar |
Prekambriyan |
Algler, bakteriler, mantarlar |
Kambriyan |
Süngerler, sümüklü böcekler, deniz anaları |
Ordovisiyen |
Midyeler, denizyıldızları |
Silüriyen |
Akrepler, mercanlar |
Devoniyen |
Köpek balıkları, |
Karbonifer |
Eğrelti otları, hamam böcekleri |
Permiyen |
Kın kanatlılar |
Triyas |
Çam ağaçları, hurma ağaçları |
Jura |
Timsahlar, kaplumbağalar |
Kretase |
Ördekler, pelikanlar |
Paleosen |
Sıçanlar, kirpiler |
Eosen |
Maymunlar (lemur), |
Oligosen |
Kunduzlar, sincaplar, karıncalar |
Miyosen |
Develer, kurtlar |
Şayet silsile hâlinde, aşağı yapılı bir canlıdan diğeri hasıl edilmiş ise, bu da iki tarzda olabilir: Birincisi, kademe kademe, gerçekleşmiştir. Meselâ balıktan kurbağa hasıl edilmişse, ilk etapta kurbağaya benzerliğin yüzde 10, daha sonra yüzde 20, yüzde 30 vs. şeklinde olması beklenir. Bu durumda, Meselâ balıkla kurbağa arasında pek çok ara (geçiş) form bulunmalıdır. Her organizma için en az birkaç ara formun mevcut olabileceği dikkate alınırsa, bu görüşün doğruluğu hâlinde, yeryüzündeki bitki ve hayvan türünün birkaç katı, yani milyonlarca fosil ara form olmalıdır. Hâlbuki bu manada ileriye sürülen materyal yok denecek kadar azdır ve üstelik onların bugünkü pozisyonu da tartışmalıdır.
Bir organizmadan bir diğerinin teşekkülünde genetik materyalin hep birbiri üstüne eklenerek ve günümüzdeki tamamen yüksek yapılı ve her yönüyle mükemmel binlerce türü verecek tarzda tesadüfen değişmesi, ilmî yönden mümkün değildir.
Jeolojik devirlerde yeryüzünde görünen canlılar çoğu zaman önceki devirlerdekilerden tamamen farklı karakterlere sahiptir. Meselâ Tablo 1’de Karbonifer ve Permiyen formlarında bunu görmek mümkündür. Gerek aynı devrin kendi içindeki gerekse bir sonraki organizmalar arasında biyolojik yönden çok büyük farklılıklar vardır. Karbonifer’deki Reptillerle eğrelti otları arasında filojeni bakımından bir münasebet kurulamadığı gibi, bunlarla Permiyen’deki böcekler ve Conifer’ler arasında da bir alaka kurmak mümkün değildir. Dolayısıyla bu jeolojik sütun da “organizmaların tedricen ve silsile hâlinde birbirinden teşekkül ettiği” görüşünü desteklememektedir.
İkinci husus, yüksek yapılı organizmaların aşağı yapılılardan tedricen değil, aniden hasıl edilmiş olmalarıdır. Bu durumda bir önceki canlının ortadan kalkmış olması beklenir. Diğer husus ise, her organizma grubunun, belirli bir devirde ve muayyen bir genetik potansiyelde hasıl edilmiş olduğudur.
Tablo 1’e dikkat edilirse görülecektir ki, bazı organizmalar yeryüzünde ilk göründüğü formuyla günümüze ulaşmış, bir kısmı da ileriki devirlerde kendine has yapısıyla doğrudan ortaya çıkmıştır.
Kısaca söylemek gerekirse, her bir canlı grubu doğrudan kendi genetik yapısı ile yaratılmış, bunlardan bir kısmı belirli bir devre yaşayıp hayat sahnesinden çekilmiş, bir kısmı da günümüze kadar gelmiştir.
Bir türün sahip olduğu genetik yapıya gen havuzu denir. Bu gen havuzu içinde bir takım değişmeler ve farklılaşmalar tür içi seviyesinde hâsıl edilmektedir. Her türün genetik yapısı kendine özeldir ve genetik kanunlar çerçevesinde büyük oranda değişerek bir başka canlı türünü meydana getirmesi mümkün değildir.
Prof. Dr. Âdem TATLI
Kaynaklar:
1. Axelrod, D. Science. 1958, Vo1. 128.p.75.
2. Cloud, P. Geology. 1973, Vol. 1.P.123.
3. Engel, A.E.J., Nagy, B. and Engel, C.G. Science. 1968, Vol.161. p.1005.
4. Bilge, E. Evolusyon. Fen Fak. Basımevi. İstanbul. 1973. P. 52.
BENZER SORULAR
- “Evrim teorisi ispatlandı.” şeklinde yapılan açıklamaların doğruluk payı var mıdır?
- Geçiş (Ara) Formları
- Jeolojik ve arkeolojik materyalin yaşını tayinde kullandığı metotları açıklar mısınız?
- EVRİMİN DELİLİ OLARAK İLERİYE SÜRÜLEN ARA (GEÇİŞ) FORMLAR
- Jeolojik ve arkeolojik yaş tayin metotları güvenli midir?
- Dinazorlarla insanlar bir arada yaşayabilirler miydi?
- İnsanın Geçmişi
- Fosilden Senaryo Üretme (Bilim 'Yaratılış' Diyor-15)
- Tiktaalik roseaenin gerçek olmadığına dair deliliniz var mı?
- Kambriyen patlaması evrim teorisi için bir sorun mu?