Bir kimsenin imanı hakkında yargılama-sorgulama yapmanın Kur'an ve sünnetteki yeri nedir?

Kur’an’da ve sünnette genellikle iman-küfür denkleminde açıklamalar yapılmaktadır. Yani açık veya gizli kâfir olanların söz ve davranışları ile mümin kimselerin söz ve davranışlarına dair hususlara işaret edilmektedir. Bu küfür ve iman cevheri elbetteki vahiy ile tespit edilmektedir. Bu iki unsur özellik Asr-ı saadette çok açık olarak ortaya çıkmıştı. Bununla beraber, kendini mümin olarak tanıtan bazı kimseler gerçekte kalplerine iman yerleşmediği halde iki yüzlü münafıklık yapıyor olmalarına rağmen, ne Kur’an’da ne de Sünnette bunların şahıslarına karşı özel bir niteleme yapılmamış ve bunlar “münafıktır” diye bir yaftalamaya tabi tutulmamıştır.

Bu açıklamalardan çıkaracağımız sonuç şudur: Bugün vahiy olmadığına göre, çok açık olarak küfre girdiği belli olmayan kimselere kâfir damgasını vurmak son derece yanlıştır. Hem hatalı bir küfür nitelemesinden dolayı büyük vebali olabildiği için, hem de iman ve İslam kardeşliğini zedelediği için yanlıştır.

İmam Gazalî gibi büyük alimlerin çizgisi şudur ki; bir insanda yüzde doksan dokuz küfür ihtimali olsa, buna mukabil bir tek iman ihtimali olsa, bu adamı küfürle suçlamak büyük bir günah olur. Çünkü küfür gibi görünen bazı davranışların arka planında küfür niyeti değil başka niyetler de yatabilir.

Örneğin bir adam kâfir olan bir akrabasına yardımcı olması, küfrünü benimsediği için değil, akrabası olduğu için yardımcı olma ihtimali çok yüksektir. Bu durumda bu adam haksız yere ona yardım ettiyse günahkâr olur, fakat kâfir olmaz.

Tabii ki unutulmaması gereken bir nokta da şudur ki; bir insan İslam şeriatını istemezse bu çok tehlikelidir. Sevmediğimiz bir adam yüzünden İslam’a, imana, Kur’an’a sırt çevirmek -amme cüzünü bir tek şekerlemeye satan- haylaz bir çocuğun konumuna düşmek demektir. Bu konuda büyük alim Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin -özetle verdiğimiz- şu sözleri çok büyük önem arz etmektedir:

“Kur’an’ın hükümlerine taraftar olan bir kâfirin bu taraftarlığı kurtuluşuna vesile olmadığı gibi, Kur’an’ın ahkâmına taraftar olmayan bir müminin imanı da kurtuluşuna vesile olamaz.”

Son olarak şunu söyleyelim ki, bir kâfire “kâfir” demek insana bir sevap kazandırmaz. Fakat bir mümine “kâfir” damgasını vurmak büyük bir vebaldir. Hadiste işaret edildiği üzere, böyle bir hüküm gerçekten karşı tarafı nitelemiyorsa, geri dönüp onu söyleyenin boynuna takılır. (bk. Buhârî, Edeb 73; Müslim, Îmân 111;  Tirmizî, Îmân 16) Bu sebeple İslam’da tekfir mekanizmasını asla işletmemek esastır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Tekfir etme ve elfaz-ı küfür, bir kimsenin bazı sözlerinden dolayı ona kafir demek doğru mudur?

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun