İnsanlara muhtaç olma korkusunu nasıl yenebilirim?

Tarih: 01.01.2012 - 11:06 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Hem insanların eline bakma korkumun üstesinden gelmek hem de kendi kendime yetebilmek için neler söyleyebilirsiniz bana? - Bu devirde insanlara güvenmek çok zor. Hastayken bile birinin eline bakmak zorunda olmak çok ama çok zor geliyor bana. Bu yüzden hep içimde korku var, hasta iken bile bakanım yoksa, ben nasıl yaşarım böyle diye. Bu korkumu nasıl yenebilirim? - Kendi kendime yetebilmek istiyorum. Yanlış anlamayın narsist olduğum için değil, insanları artık çok iyi tanıdığım için...
Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam’ın rehberliğinde bir hayat çizgisini sürdürmek, İslam ahlakıyla ahlaklanmak bu konuda rotamızı belirleyen birer pusula hükmünde olacaktır. Bu hususta birkaç ipucunu vermeye çalışacağız, gerisini sizin zekanıza havale edeceğiz:

 "Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın.”(Hucurat, 49/12). 

Bu ayette bizim prensip olarak insanlar hakkında iyi düşünmemiz emredilmektedir. Böyle yaptığımız zaman güvensizlik ortamını hazırlayan lüzumsuz vesveselerden kurtulmuş olacağız.

İnsanların gizli taraflarını araştırmak, ayıplarını, kusurlarını yakalamaya çalışmak da bu ayette yasaklanmıştır. Çünkü, herkesin kusuru olabilir. Kusursuz kimseleri ararsak hiçbir dost bulamayız. Tabii ki bizi de kimse dost edinmez. Çünkü bizim de kusurlarımız var. 

Şayet herkesi göründüğü gibi kabul edersek, birçok dost edinir ve birçok rahatsız edici takıntılardan kurtulmuş olacağız. Halbuki, güvensiz dediğimiz insanların çoğu güvenlidir. Bütün insanları güvensiz kabul etmek hayatı zehirler ve çekişmez hale getirir. Bugünkü güven bunalımının varlığı, elbette bir hakikattır. Bununla beraber, herkes birbirinden kuşkulanırsa, hayalî bir güvensizlik ortamı da oluşur. 

Bunun için Kur’an’ın ifade ettiği gibi, kötü zan beslememeyi bir prensip kabul etmek, bir güvensizlik olduğu takdirde ise, onu da arızi bir yanlış olarak değerlendirmek gerekir.

- Bu yanlış kuruntunun zararını gösteren hadisin şu ifadesi önemlidir:

“Bir kimse, insanlar helak oldu derse, onları o helak etmiştir/veya o onlardan daha önce helak olur.”(Keşfu’l-Hafa, 1/119).

- Şayet güvensizliği açıkça ortaya çıkmış bir kimse karşımıza çıkarsa, burada İslam’ın emri ondan uzak durmaktır. Nitekim bir hadis-i şerifte şu ifadelere yer verilmiştir: “Mümin (akıllı olur), aynı delikten iki defa ısırılmaz”(Aclunî, 2/217).

  - Peygamberler de imtihan geçirmişlerdir. Büyüklerin imtihanı da büyük olur. Nitekim, Peygamberimiz “insanlardan en çok sıkıntı çekenlerin peygamberler olduğunu” (Hâkim, Müstedrek, 3/343) beyan buyurmuştur.

Peygamberlerin bu pek büyük sıkıntılar karşısında kullandıkları reçeteler; iman, tevekkül, sabır ve kulluk reçetesidir. 

İmanın gücüne paralel olarak artan yakinin gücü nispetinde ıstıraplar hafifler.  

Rahman ve Rahim olan Allah’a iman etmek, bütün sıkıntıların üstesinden gelen bir kuvvet verir. Hz. Peygamber (asm) dünyevi sıkıntıları olduğunda “biz bu dünya sıkıntılarını düşünmek için değil, kulluk etmek için yaratıldık” der ve hemen abdest alıp namaz kılardı. İşte iman ve kulluk reçetesi...

Ahiretin varlığına iman eden kimsenin ebedî mükafatları düşünmekten alacağı haz, fani dünya sıkıntılarının acısını hiçe indirecek kuvvettedir. İşte imandan kaynaklanan sabır anahtarı... Bu anahtar bütün tahammül kapılarını açar ve sahibini sıkıntıların koridorlarından geçirip huzur odasına yerleştirir. Hz. Yusuf’u Mısır’a sultan yapan bu sabır değil mi?

Hz. Yunus’u deniz altından, balığın ağzından kurtaran, onun Allah’a olan hakkalyakîn derecesindeki imanı idı. 

Hz. Eyyub’u o korkunç hastalığın pençesinden kurtaran onun, Allah’ın sonsuz rahmetine olan itimadı idi.

Hz. Musa’yı Firavun'dan kurtaran ve ona denizi bir çöl haline getiren, Allah’a olan imanı, tevekkül ve teslimiyeti idi. 

"Demek iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.”(Nursi, Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Birinci Mebhas, Üçüncü Nokta).

- İmtihanın bir yönü de hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileridir. Bunlarla insan, sabır, tevekkül, teslim, rıza imtihanına tabi tutulur. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazladır.

Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor ve ders veriyorlar. 

- Bununla beraber, bu gibi vesveseler bir psikolojik sorunun sonucu da olabilir. Bunun için uzman bir doktora gitmekte fayda olabilir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun