Peygamberlerin de normal insanlar gibi, ruhen sıkıntı çektikleri ya da buhrana düştükleri zamanlar olmuş mudur?
Değerli kardeşimiz,
- Peygamberler de birer insandır. Onlar da aynı zamanda imtihan geçirmişlerdir. Büyüklerin imtihanı da büyük olur. Nitekim, Peygamberimiz, “İnsanlardan en çok sıkıntı çekenlerin peygamberler olduğunu” (Hâkim, Müstedrek, 3/343) beyan buyurmuştur. Birer insan olarak onlar bizim gibi zaaflar göstermeseler de onların da bedenleri ağrı-sızı çeker, ruhları acı çeker, gönülleri ıstırap çeker ve hakeza..
Hz. Peygamberin bizzat kendi ifadesiyle; Mekke’de tebliğde bulunurken, o cahil ve inatçı bazı edepsizlerden söz ve tavır olarak gördüğü sıkıntı, Medine’de yetmiş şehitidin verildiği Uhud savaşından aldığı sıkıntıdan çok daha fazla idi.
- Peygamberlerin bu pek büyük sıkıntılar karşısında kullandıkları reçeteler; iman, tevekkül, sabır ve kulluk reçetesidir.
İmanın gücüne paralel olarak artan yakinin gücü nispetinde ıstıraplar hafifler.
Rahman ve Rahim olan Allah’a iman etmek, bütün sıkıntıların üstesinden gelen bir kuvvet verir. Hz. Peygamber dünyevi sıkıntıları olduğunda “Biz bu dünya sıkıntılarını düşünmek için değil, kulluk etmek için yaratıldık.” der ve hemen abdest alıp namaz kılardı. İşte iman ve kulluk reçetesi...
Ahiretin varlığına iman eden kimsenin ebedî mükafatları düşünmekten alacağı haz, fani dünya sıkıntılarının acısını hiçe indirecek kuvvettedir. İşte imandan kaynaklanan sabır anahtarı.. Bu anahtar bütün tahammül kapılarını açar ve sahibini sıkıntıların koridorlarından geçirip huzur odasına yerleştirir. Hz. Yusuf’u Mısır’a sultan yapan bu sabır değil mi?
Tabii ki imanların mertebeleri kadar sabır ve tahammül seviyeleri vardır. Asr-ı saadetin imanına benzer bir iman taşıyan Bedüzzaman hazretlerinin ifadesiyle, “hakiki imanı elde eden adam, küre-i arz bomba olup patlasa ihtimaldir ki onu korkutmaz”.
Hz. Yunus’u deniz altından, balığın ağzından kurtaran onun Allah’a olan hakkalyakîn derecesindeki imanı idı.
Hz. Eyyub’u o korkunç hastalığın pençesinden kurtaran onun Allah’ın sonsuz rahmetine olan itimadı idi.
Hz. Musa’yı Firavundan kurtaran ve ona denizi bir çöl haline getiren, Allah’a olan imanı, tevekkül ve teslimiyeti idi.
“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir. 'Tevekkeltü alallah' der, sefine-i hayatta kemal-i emniyetle hâdisatın dağlarvari dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadîr-i Mutlak'ın yed-i kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder. Sonra saadet-i ebediyeye girmek için Cennet'e uçabilir. Yoksa tevekkül etmezse, dünyanın ağırlıkları uçmasına değil, belki esfel-i safilîne çeker. Demek iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder."(Nursi, Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Birinci Mebhas, Üçüncü Nokta).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İnsanlara muhtaç olma korkusunu nasıl yenebilirim?
- Koşulsuz teslimiyet nedir?
- Muska takarsam, cennete gitme şansım azalır mı?
- Rabbimize hakkıyla nasıl teslim olalım?
- BAŞI BOŞ DEĞİLLER
- Allah'a karşı istemsiz kırgınlıklar için ne tavsiye edersiniz?
- Müslümanların çile çekmesinin sebebi nedir?
- Müslümanların çoğunluğunun fakir ve muhtaç olmasına ne mana vereceğiz?
- Bu dünyada Allah'a isyan eden kâfirlerin, günahlarından dolayı başlarına bir felaket gelmemesinin, ceza çekmemesinin hikmeti nedir?
- Mahşer gününe kadar neden kabirde bekleriz?