İnsanın yaptığı her ibadette kendine bir faydası vardır. Ancak, oruç yalnız benim rızam içindir ve onun mükâfatını verecek olan da benim, hadisine göre, namaz ve diğer ibadetler de yalnız Allah için değil midir?

Tarih: 26.08.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Tüm ibadetler Allah için yapılmıyor mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili hadisin iki ayrı rivayetinin tercümesi şöyledir:

"Oruç bir zırhtır / bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın. Eğer herhangi bir kimse kendisiyle dövüşmeye yâhut sövüşmeye girişirse, ona iki defa 'Ben oruçluyum' desin. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlu ağzın kokusu, Yüce Allah katında misk kokusundan daha temizdir. Yüce Allah: Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu terk eder. Oruç, yalnız benim içindir / doğrudan doğruya benim için yapılan bir ibâdettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Hâlbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir." (Buharî, Savm, 2).

"Aziz ve celîl olan Allah 'İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim.' buyurmuştur.

Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.

Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır." (Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163)

Hadiste -meal olarak- yer alan “Oruç, doğrudan doğruya benim için yapılan bir ibâdettir.” ifadesinin manası şudur:

Diğer amellerin hepsi genel olarak dışa yansıyan yönleri olduğu için riyâkârlık ve gösterişin içine girmesi söz konusu olabilir. Halbuki oruç, niyete dayanan kalbî bir ibadettir. Yani oruç ibadetinin içine riya giremez. Çünkü orucun dışa yansıyan yönü yoktur. Kişi evde gizli olarak yemeğini yeyip dışarıda oruçlu gibi davranabilir. Bu sebeple, eğer oruç tutuyorsa bunu sırf Allah için tutuyor demektir.

Mademki oruç ibadeti Allah’ın rızasını esas alan halis bir kulluk görevidir, öyleyse onun ücreti de özellik arz edecektir, diğer ibadetler için biçilen “bire on ve daha fazlası” gibi bir ölçü burada uygulanmayacak, bilakis bütün ölçülerin dışında ve üstünde bir genişliğe sahip olacak ve adeta ilâhî bir sürpriz olarak ikram edilecektir.(bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)..

Demek ki, orucun sırf Allah rızâsı için yapılan bir ibadet olması, oruçlu bildirmediği sürece, dışarıdan hiç kimsenin bilemeyeceği, riyâ ve gösterişten uzak  bir ibadet olması demektir. Çünkü orucun diğer ibadetler gibi görünür bir şekli yoktur.

Öte yandan, tarihte varlıkları bilinen müşriklerin, ilâhlarına yakın olmak için yaptıkları kulluk türleri içinde oruç bulunmamaktadır. Yani hiçbir putperest oruç tutarak putlara kulluk etmemiştir. Bu yönüyle de oruç, sırf Allah için yerine getirilen bir ibadet türüdür.

Orucun diğer ibadetlerden farklı bir başka yönü de mükâfatının, -önceden bildirilmiş ölçülerin çok üstünde- Allah Teâlâ tarafından takdir edilecek olmasıdır.

Her iki özellik de oruç ibadetinin fazilet ve üstünlüğünü anlamamız için yeterlidir.

Bu hadis, oruçluya verilecek sevâbın, dinimizdeki  bir iyiliğe on katından yedi yüz misline kadar verilecek sevap ve mükâfat ölçüsünün dışında  ve üstünde, tamamen Allah Teâlâ'nın takdirinde olduğunu tescil ve ilân ederken, tabii olarak oruç ibadetinin dinimizdeki müstesna yerini ve son derece üstün faziletini de ortaya koymuş olmaktadır. Orucun fazileti, yüce Rabbimiz'in onu kendisine izâfetle "Benim içindir" buyurması ve "Mükâfatı da bana aittir" diyerek sonsuz lutuf ve kerem kapısını oruçluya açmış olmasından ileri gelmektedir. Böyle bir teşrif ve iltifat her şeyin üstündedir. Bu da hadisimizdeki müjdeyi oluşturmaktadır.

"İnsanın  her ameli kendisi içindir." buyurulmuş olması, oruç dışındaki her ibadetin, insanın haz alacağı, başkalarından gizleyemeyeceği hatta belki de göstermek isteyeceği bir tarafı olduğunu tesbit etmektedir. Sadece oruçta böyle bir durumun bulunmaması onun ne denli saf ve has bir ibadet olduğunu göstermektedir. Soruda geçen hadisin ana tesbiti de budur.

Buna göre:

- Allah Teâlâ'nın, "Mükâfatını ben vereceğim" buyurduğu yegâne ibadet oruçtur.

- Allah için yapılacak hiçbir fedâkarlık ve amel karşılıksız kalmaz.

- Oruçlu, günahlara ve cehennem azabına karşı zırhlanmış kişi demektir. Çünkü "Oruç kalkandır" buyurulmuştur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun