İdare etmek, alttan almak kadına mı düşer, bu durum onu ezmez mi?

Tarih: 06.11.2023 - 14:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Eşler birbirini idare ederken nelere dikkat etmeli?
- Evde birbirini idare etmek nasıl olur?
- Mesela hep tatlı dil deniyor ama bazen çok iyi davrandıkça tepemize çıkabiliyorlar. Erkeklere "gerektiğinde surat asmasını da bilin" diye tavsiye ediliyor, kadınlara da aynı şey söylenebilir mi?
- Güler yüzle çözülmüyorsa sorun, surat asarak, biraz soğuk davranarak karşıdaki taraf daha çok düzeliyorsa bu yöntemlere başvurmak daha iyi olur mu?
- Veya örneğin sırf ego tatmini için, "eşim dediğimi yapıyor" demek için istekte bulunan bir eşin istediğini yapmamak vs kötü olur mu?
- Yani eşin şımarmasına engel olmak lazım değil mi?
- Bu durumlarda kadın erkek arasında fark var mı?
- Karı ve koca eşlerini düzeltme konusunda nasıl bir yol izlemeliler?
- Eşimizi idare etmekten ne anlamalıyız, yani idare etmekten kasıt nedir?
- Hep iyi davranmak bizi de ezmez mi sonuçta, zulme kaymamak şartıyla tavır almak yanlış mı olur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Huzurlu bir evlilik, ancak her iki eşin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi ile devam edebilir. Çünkü evlilik; kişilerin başta insan olmaktan, sonra da kadın veya erkek olmaktan kaynaklanan ihtiyaçlarını gidermek üzere kurulmuştur.

Mesela biyolojik ihtiyaçlar, güvenlik, sadakat, değer görme, kabul edilme, sevme, sevilme ihtiyaçları her iki cins için de aynıdır. Birisi sorumluluklarını ihmal eder, diğerini mağdur ederse evlilik huzuru bozulur.

Onlar, eşit derecede sorumluluğa sahip iki ebedi yol arkadaşıdırlar. 

Ancak kadın ve erkeğin doğası farklı olduğu için her ikisinden de beklenilen görevler ve sorumluluklar hâliyle farklıdır.

Geçmişten günümüze kadar olan süreçte toplum, bu farklı fıtratları da dikkate alarak, bir evin maddi ihtiyaçlarının karşılanması, karısını merhametle, sevgi ile korunması ve her türlü desteğini vermesi sorumluluğunu erkekten beklemiştir.

Kadından ise, sevgi ve şefkatle çocukları ile ilgilenmesi, ev içi işlerinin hâl edilmesi, kocasının esnek reisliğini kabul ederek ona “gönülden” uyum sağlaması beklenilmiştir. 

Burada geleneksel kültürümüzde kadınlardan istenilen kocası ile yaşadığı sıkıntılarda “alttan alması, sabırlı olması, idare etmesi” gibi tavsiyeler, biraz da kadının yapıcı, şefkatli, sabırlı, sakin, narin ve yatıştırıcı özelliklerinden dolayıdır. İhtiyaca binaen bu konuda kadınlar erkeklere göre daha üstün vasıflarla donatılmışlardır.

Nitekim annesinden azar işiten çocuk, üzülür, ağlar, ama yine de annesinin yatıştırıcı sinesine sarılır. Oysaki babasından fırça yiyen çocuk tekrar ona değil, annesine koşar.

Demek ki, kadının Allah vergisi şefkatli ve narin sesi; eşini, çocuklarını ve diğer yakınlarını sakinleştirmede en etkili yoldur.

Bunlar kadına yüklenen sorumluluklardan ziyade, onun gücünü ve erkeğin kadına olan fıtri ihtiyacını gösterir. Nasıl ailesini koruması ve beslemesi için erkeğe, zorlukları aşması, gerekirse gurbete gidip çalışması, güçlü durması vb tavsiye edilirse, kadına da eve öfkeli ve gergin gelen erkeği sakinleştirmesi, çabuk öfkelenen erkeğe karşı biraz sabırlı olması vb tavsiye edilir.

Nitekim toplum hayatında en ağır, en riskli, en sıkıntılı işleri yapan, yeri geldiğinde canını veren, savaşan büyük çoğunlukla erkeklerdir.

Böyle bir erkeğin de en çok ihtiyaç duyduğu şey işte kadının bu sakinleştirici varlığıdır.

Bununla birlikte “idare etmek”, “alttan almak”, “fedakârlık etmek” gibi kavramların algılanmasında ve pratiğe dökülmesinde bir karmaşanın olduğu da bir gerçektir.

Bu konuyu şöyle analiz edebiliriz:

- “Kocayı idare etmek veya alttan almak” demek, erkek ne yaparsa yapsın kadının ses çıkarmaması demek değildir. Kadın hakkını savunmalı, yanlışları söylemeli, kendisine yapılan haksızlıkları eşi ile konuşmalıdır.

Burada kastedilen şey, aile içi sorunlarda kadının, sesini yükseltmeden, erkekle birebir kavga etmeden kadınlığa mahsus idare etme gücünü kullanarak olayı yatıştırmasıdır. Bu talep, kadının gücünü aşan bir fedakârlık değil, fıtratına uygun bir yetenektir.

Tarihten bildiğimiz Hürrem Sultan buna güzel bir örnektir.

Hürrem Sultan, on beş milyon kilometrelik bir alanı idare eden Kanuni Sultan Süleyman’ı idare etmiş, yönetmiş ve onun en sıkıntılı anlarında sakinleştirebilmiştir. Erkek, bu konuda kadın kadar mahir değildir.

Bundan dolayı, kadınlar “idare etmeyi”, “alttan almayı” bir ego meselesi olarak değil de kadınlığa mahsus bir nimet olarak görmeli ve bu nimeti kendi mutluluğu ve aile huzuru için kullanmanın yollarını araştırmalıdırlar.

- “Altan almak”, idare etmek”, erkeğin sürekli yaptığı ve kendisini bir türlü düzeltmediği davranışlarına yönelik değildir. Zaman zaman gergin ve öfkeli hâllerde kullanılması tavsiye edilen bir yönetimdir.

- “Altan almak” “idare etmek”, sorunları konuşmamak, sürekli hasır altı etmek de değildir.

Kızgınlık ve öfke hâlinde, erkek hormonel olarak kendisine hakim olmakta zorlandığı zamanalar, kavga ve tartışmaya girmemektir. Sorunu o an için alttan alarak, karşıdakinin sakinleşmesini beklemek, ama uygun bir zamanda da sorunu yeniden gündeme getirerek çözmeye çalışmaktır. Çünkü yanlışlara göz yumulur, hasır altı edilirse, sorun kartopu gibi büyür.

- “Alttan almak”, -ister kadın, isterse erkek olsun- aile içinde bir sorun konuşulurken, kavli leyinle, yani yumuşak bir dille konuşmaktır.

Yumuşak dil, her zaman tatlı dille konuşmak da demek değildir, yumuşak dil, kırmadan, dökmeden, kaba söz kullanmadan, karşıdakinin gurur ve kişiliğini, ailesini rencide etmeden konuşmaktır.

Karı-koca için kavli leyyin ile konuşmak bir tercih değil, bir sorumluluktur.

- “Mesela hep tatlı dil deniyor ama bazen çok iyi davrandıkça tepemize çıkabiliyorlar” sözlerinize gelince:

“İyilik her zaman iyilik getirir, fenalık her zaman fenalık getirir.” Bu bir kuraldır. Hiç kimse ölçülü ve dengeli bir iyilikten zarar görmez.

Ancak iyi olacağım diye gereksiz ve hak edilmeyen iltifattan kaçınmak, kişiyi rahatsız eden hatalar, davranışlar ve sözlere karşı da göz yummamak gerekir. Yapılması gereken şey; saygıyı -tek taraflı da olsa- korumak, uygun bir zamanda eşinin kendisini rahatsız eden davranışlarını nedenlerini, niçinlerini de açıklayarak dile getirmektir.

- “Hep iyi davranmak bizi de ezmez mi sonuçta, zulme kaymamak şartıyla tavır almak yanlış mı olur?”

Günümüzde aşırı feminist ideolojilerin telkiniyle bazı kavramlar yer değiştirdiği gibi, bazı davranışlara da aşırı olumsuz anlamlar yüklenmektedir. Kadının öfkeli kocasını sakinleştirmesi ve onunla kavga etmemesi durumuna “kadının ezilmesi” dersek, bu durum bir kadın için çekilmez olur. Sizin tabirinizle bir süreliğine alttan almayı, ezilme olarak görürsek, alttan almak kişinin onuruna dokunur. Yani kişiyi rahatsız eden aslında karşı tarafın davranışlarından çok o davranışa verdiği anlamdır. Anlamı değiştirseniz rahatlarsınız.

Bunun beraber eğer bir koca, karısına merhamet ve şefkat sınırlarını aşarak tahakküm ediyorsa, kadının bu duruma sesiz kalmaması gerekir. Sessiz kaldıkça erkeğin tahakkümü devam eder. Önemli olan, nasıl bir tavır alınacağıdır. Açıklamaya çalıştığımız gibi, saygı çerçevesinde, kavli leyin ile karşı çıkılırsa sonuç alınır.

- Erkeklere "gerektiğinde surat asmasını da bilin" diye tavsiye ediliyor, kadınlara da aynı şey söylenebilir mi? Güler yüzle çözülmüyorsa sorun, surat asarak, biraz soğuk davranarak karşıdaki taraf daha çok düzeliyorsa bu yöntemlere başvurmak daha iyi olur mu?

Öncelikle eşler arasındaki sorunlar kesinlikle ceza yöntemi ile çözülmez. Mesela trip atmak, surat asmak, yatak odasını ayırmak, birbirinin maddi ihtiyaçlarını gidermemek gibi cezalar, bir süreliğine karşı taraf değişse bile kalpte yaralar açar. O da başka bir zaman bu cezanın karşılığını verir.

Ancak kişiyi rahatsız eden davranış veya söz, karşı tarafa hissettirilmeli. Bu konuda kesin bir dille konuşulmalıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun