Hz. Peygamber'in eşleri arasında en çok Hz. Aişe'yi sevdiği doğru mudur?

Tarih: 19.04.2011 - 09:39 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Eşleri arasında ayrım yapması peygamberlikle bağdaşır mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Birden fazla kadınla evlenmiş olan erkeklerin kurduğu ailenin huzuru, öncelikle kadınlar arasında uygulanacak eşitliğe bağlıdır. Hz. Peygamber (asm) bu müsavatı zahire akseden maddi hususlarda yerine getirmede titizlik göstermiştir.

Hz. Peygamber (asm)'in eşleri arasında Hz. Aişe'yi çok sevdiği doğrudur. Ancak bu onlar arasında eşit davranmamaya neden olmamıştır. Bu, daha onlara ödenen mehirden başlar(1). Yiyecek, giyecek, mesken gibi nafakada, sohbet için ayrılan müddete, beraber geçirilen gecede vs. devam eder. Hz. Ayşe, “beraber kalma hususunda yaptığı taksimde Hz. Peygamberin (asm) hanımlar arasında hiçbirine imtiyaz tanımayıp, hepsine eşit davrandığını” kesin bir dille ifade eder (2)

Sefere çıktığı zaman beraberinde gelecek hanımları da kura ile tesbit ederdi. Hayatının son günlerinde hanımlarının hücrelerini dolaşamayacak kadar hastalığı artınca, Hz. Ayşe'nin yanında sabit kalabilmek için, diğer hanımlarının rızasını almıştır.(3)

Söylenen bu hususlarda adalet ve müsavat öylesine müstekar hale gelmiş, öylesine herkes buna alışmış ki, zaman zaman vukua gelen nadir aksamalar hanımların şiddetli tepkisine yol açmıştır. Hz. Peygamber (asm) da bu tepkileri bir nevi hatakarlık psikolojisi ile karşılamış ve onları razı etme tavrını takınmıştır.

Ayıca, hanımlardan birinin ikram ettiği bal şerbeti hatırına sohbeti biraz uzatınca, başta Hz. Ayşe olmak üzere, diğer hanımlar sırf bu gecikme sebebiyle derhal reaksiyon göstermişler, bir daha bal yememek üzere yemin ettirmişlerdir.

Keza, Hz. Hafsa'nın gününde, onun odasında Hz. Mariye ile olan sohbeti Hz. Hafsa'nın öylesine sert aksülamel göstermesine sebep olmuştur ki, bunu affettirmek için tarziye olarak “Mariye'yi ebediyen kendisine haram ettiğine dair yemin etmiş ve bu hatasının diğer hanımlara duyurulmaması" için ricada bulunmuştur. Mesele üzerine gelen vahiy hadiseye müdahale edecektir.

Şunu belirtmekte fayda var: Mü'minlerin anneleri arasında kıskançlığın sevki ile cereyan eden hadiseler, onları birbirlerine karşı insafsız olmaya sevk etmemiş, birbirlerini kötülemeye, aralarında uzun süren dargınlıklara sebep olmamıştır. Belki de Resulullah (asm) her gece birinin evinde olmak üzere sistemleştirdiği akşam sohbetlerinden, bunu da hedeflemiş olmalıdır. Resulullah (asm)'ın bu siyaseti hedefine öyle ulaşmıştı ki, hepsinin en çok kıskandığı Hz. Âyşe'nin aleyhinde değerlendirebilecekleri en iyi fırsat olan "İfk hadisesi" sırasında, hanımların hiçbirinden menfi bir ima bile vaki olmamıştır.

Ümmü Seleme ile evliliği sabahında: “İstersen seninle yedi gece kalırım, ancak öbürlerini de yediye çıkarırım, üçte kalsın ondan sonra sırayla devam etsin dersen, öyle yapayım." der. Ümmü Seleme üç olsun cevabını verir.(4)

Hz. Peygamber (asm) hanımlar arasında uyguladığı bu adalet ve eşitliğe hayatı boyunca riayet etmiştir. İki istisna var ise de her ikisi de rızaya dayanır:

1. Hz. Sevde (ra) çok yaşlı olduğu için kendi arzusuyla gecesini Hz. Ayşe'ye vermiştir. Hz. Peygamber (asm) de bunu kabul etmiştir.

2. Hayatının son günlerinde, hanımlarının hücrelerini dolaşamayacak kadar hastalığı ağırlaşınca, Hz. Ayşe'nin odasına sabit kalmak için öbür hanımlarından izin talebetmiş, onlar da bu arzuyu kendi rızalarıyla kabul etmişlerdir.(5)

Eşitliğin Sınırları

Hz. Peygamberin (asm) zevcelerine eşit muamele ettiğini açıklarken bir hususun belirtilmesine gerek var: Bu müsavat maddi hususlardadır, kalbi değil. Ödenen mehir, maddi ihtiyaçların görülmesi, ihsan ve ikramlar, yanlarında geçirilecek gece, sefere çıkarken beraberinde alacağı hanımlar gibi hususlarda adalet ve objektiflik mümkündür. Resulullah bu hususlarda adalete riayetkâr olmuştur.

Kalbi duruma gelince, burada adalet mümkün değildir. Kadınlarda kalbe müessir olan faziletler ve özelliklere göre, her birine karşı beslenecek hissiyat, gösterilecek sevgi ve takdir duyguları değişecektir. Burada eşitlik iddiası olmadığı gibi aramak da caiz değildir.

Hz. Peygamber'in (asm), Âyşe'yi çok sevmesi ya da takdir etmesi aynı zamanda gayri iradi bir durumdu. Hiçbir insanın kalbi temayüllere hakim olması söz konusu değildir. Ondan da beklenemez. Bu nedenle Hz. Peygamber (asm), "farkına varmadan birini diğerlerinden çok sevebilirim, bu da haksızlık olur. Onun için ey Rabbim! Elimden gelmeyen bu hususta senin rahmetine sığınıyorum." diyerek istiğfarda bulunurdu.

Öyleyse Hz. Peygamberin (asm), Hz. Ayşe'ye olan ziyade sevgi ve takdirlerini böyle bir noktai nazardan ele alıp, ondaki ziyade olan faziletlerle izah etmek gerekir. O zaman Hz. Peygamberin bu davranışıyla da Hz. Ayşe'ye (ra) hakkını vermeyi ön plana aldığını görürüz.(6)

Hz. Peygamber (asm) adaleti gözetmesin de kim gözetsin? Bakınız o, ne buyuruyor:

"Bir erkeğin nikâhında iki kadın bulunur da aralarında adâlet gözetmezse, kıyamet gününde bir tarafı felçli olarak diriltilir."(7)

Çünkü adalet, Kur'an-ı Kerim'in emridir:

"Bunlar arasında adaleti sağlayamayacak olursanız, o zaman bir kadın veyahut sahip olduğunuz cariye ile iktifâ ediniz. Bu şekilde adaletten sapmamağa daha yakın olursunuz."(8),

"Ne kadar gayret ederseniz edin kadınlar arasında adâlete güç yetiremezsiniz..."(9)

Dipnotlar:

1. Müslim, Nikah 78.(Ümmü Habibeye fazla ödendi ise de bunu Necaşi kendi malından vermiştir.
2. Azimabadi, Şerhu Sünen-i Ebu Davud, 10/392.
3. İbni Mace, Cenaiz, 64.
4. İbn Sad, Tabakat, 8/92.
5. İbn Mace, Cenaiz, 64.
6. İbrahim Canan, (Prof Dr.), Aile Reisi Olarak Hz. Peygamber (Makale).
7. İbn-i Mace, Nikah, 47; Mişkâtü'l-mesabih, 2/196.
8. Nisâ, 4/3.
9. Nisâ, 4/129.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun