Hz. Muhammed’den ümmeti adına bir söz alınmış mı?

Tarih: 06.11.2016 - 01:20 | Güncelleme:

Soru Detayı

Yahudilerden alınan ahid ve cennetin doldurulması
a) Allah, İsrâiloğulları’ndan;
- namaz kılıp zekât vereceklerine,
- peygamberlerine inanıp onları destekleyeceklerine
- ve Allah’a güzel takdimelerde bulunacaklarına (faizsiz borç vereceklerine; bk. el-Mâide 5/12),
- Allah’tan başkasına tapmayacaklarına,
- anaya babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edeceklerine (bk. Bakara 2/83),
- birbirlerinin kanlarını dökmeyeceklerine,
- birbirlerini yurtlarından çıkarmayacaklarına (bk. Bakara 2/84-85) dair söz almıştır.
- Yahudi ve hristiyanlardan bütün önceki ümmetlerden ahid alınmış olmasına rağmen, Hz. Muhammed’den ümmeti adına bir ahid alınmamıştır. HZ. Muhammed den ümmeti adına ahit alınmamışsa bu söylenenler bize de farz olduğuna göre aradaki fark nedir?
- Yani onlar bir misakla bağlanmış fakat bunlar bize de farz olmuş, aradaki fark nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Misak kelimesi, pekiştirilmiş ahit / sözleşme manasına gelir. Misak, bir fıtri, bir şeri olmak üzere ikiye ayrılır.

İnsanın İslam fıtratı üzerine doğması, akıl, şuur, fikir, kalp gibi unsurlarla donatılması fıtri bir misaktır.  

Denilebilir ki, “ELESTÜ - Ben sizin Rabbinizin değil miyim?” bezminde -hikmet lisanıyla- bu fıtri misak seslendirilmiştir. İnsanların bu fıtri misakları, şer’i misak denilen vahiylerle pekiştirilmiştir.

Tabii ki bu demek değildir; insanlar fıtri misakla dinin bütün ahkâmını bilirler. En önemli şey Tevhittir. Onun için Yahudilerden alındığı ifade edilen misakın ilk unsuru Tevhiddir. (Bakara, 2/83-85)

- İsrailoğullarından alınan misak da vahye dayalı teşrii misaktır. Yani Tevrat’ın emir ve yasaklarına riayet edeceklerine dair Hz. Musa’ya iman etmek suretiyle verdikleri sözdür. (krş. el-Menar, el-Meraği, V. Zuhayli, 2/83. ayetin tefsiri)

- Hz. Musa’nın ümmetinden olan önemli bir kısım Yahudiler, asr-ı saadet döneminde Medine’de yaşıyorlardı. Daha önceki ümmetlerden “ileride gelecek son peygambere iman etmeleri, ona sahip çıkmaları ve onu desteklemeleri” ile ilgili misak/ahitler alındığı bilinmektedir.

“Hem Allah, vaktiyle peygamberlerden 'Size kitap ve hikmet vermemden sonra, sizin yanınızda bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, mutlaka ona inanıp yardımcı olacaksınız.' diye söz almıştır. Allah: 'Bunu kabul ettiniz, bu ağır yükümü sırtınıza aldınız mı?' dediğinde onlar: 'Kabul ettik.' diye kesin söz verince, Allah Teâlâ: 'Siz de şahit olun, zaten ben de sizinle beraber şahitlik edeceğim.' buyurdu.” (Al-i İmran, 3/81)

mealindeki ayette bu gerçeğe işaret edilmiştir.

Buna göre;

1) Beni İsrail’den alınan misakın söz konusu edilmesi, o anda Medine’de yaşayan bir derstir. Onların atalarının da hep peygamberlere verdikleri sözlerini yemiş olduklarını hatırlatarak, bu kötü huydan vazgeçmeleri, Hz. Muhammed (asm)’e iman etmeleri istenmiş olabilir.

2) Oradaki Yahudilerin Hz. Muhammed (asm)’e iman etmemeleri, müşrikler üzerinde de olumsuz etki yapıyordu. Hz. Peygamber ve Müslümanlar da bundan dolayı üzülüyorlardı. Ehl-i Kitabın ve özellikle Yahudilerin verdikleri sözlerini yemeleri eskiden beri atalarından tevarüs eden bir huy olduğu belirtilerek, Müslümanlara bir teselli verilmiş olabilir.

3) Her misak / ahit iman etmeye terettüp eden zımni bir sözleşmedir. Yahudilerin kahir ekseriyetinin iman ettikleri Tevrat’ın emir ve yasaklarına uymadıkları ve bundan dolayı cezalandırıldıklarına dair bilgi vermek, hem ehl-i kitabın, hem Müslümanların dikkatlerini çekmeye yönelik olabilir. Yani, kim olursa olsun, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmezse, cezasını çeker, buna göre adımlarınızı atın..

“(Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz. Ama işte siz yine de birbirinizi öldürüyor, bir kısmınızı yurdunuzdan çıkarıyor, onlara karşı günahta ve zulümde birbirinizi destekliyorsunuz. Bununla beraber, onlar esir olarak gelirlerse fidyelerini verip onları kurtarıyorsunuz. Halbuki aslında onların çıkarılması size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını ret mi ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların elde edeceği netice, dünya hayatında rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet günü ise en şiddetli azaba itilirler. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara, 2/84-85)

mealindeki ayetlerden bu dersleri çıkarmak mümkündür.

3) İşte daha önce olan bir hadise olduğundan Ehl-i Kitaptan alınan söz/Misaka yer verilmiştir ki, mevcut insanlara bu tarihi olaylardan ibret alsınlar.

İslam dininin emir ve yasakları daha yepyeni olduğundan, iman vesikasıyla zımnen kabul edilen misakın henüz tarihi bir yanı olmadığından Kuran’da söz konusu edilmemiştir.

Misak kelimesi kullanılmamakla beraber, İslam dinine uymanın mükâfatından ve karşı çıkmanın cezasından tekrar tekrar bahsedilmiştir.

Bununla beraber, Miksakı bozan Yahudilerin başına gelen musibetler gibi, tarihi belgelerle verilen derslerin etkisi daha fazladır.

4) Bazı alimlerin bildirdiğine göre, Allah’ın insanlardan aldığı ahit/misak üç çeşittir:

- Bütün insanlardan “Allah’ın rububiyetine” dair alınan ahit. (Araf, 7/172).

- Dinde ihtilafa düşmemeleri konusunda peygamberlerden alınan ahit. (Bakara, 2/81)

- Bir de hakkı gizlemeyeceklerine dair ümmetlerin alimlerinden (Bakara, 2/187) alınan ahit. (bk. Beydavi, 2/27. ayetin tefsiri)

Buna Ehl-i kitaptan /İsrail oğullarından alınan misak da dahil edilebilir. (Maide, 5/12)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun