Hz. Muhammed (asm) miraçta Allah’tan üç şey istediği söyleniyor, bu doğru mu?
- Bu konuyu açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Peygamberimiz (asm)'in Allah’tan istediği üç şeyi Miraç’ta değil başka zamanlarda vuku bulmuş bir husustur.
İlgili hadisin meali şöyledir: Hz. Peygamber (a.s.m) diyor ki;
“Ben Rabbimden üç şey istedim; istediklerimden ikisini verdi, birisini ise benden esirgedi: Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim; bu isteğimi yerine getireceğine dair söz verdi. Bir de kendisinden ümmetimi suda boğmakla helak etmemesini istedim, bu isteğimi de yerine getireceğine dair söz verdi. Sonra ümmetimin kendi aralarında kavga edip dövüşmelerine izin vermemesini istedim, bunu benden esirgedi.” (Müslim, Fiten, 20).
Miraç’ta ise “üç şey istedi” yerine “üç şey verildi” demek daha doğrudur. Abdullah b. Mesud anlatıyor:
“…Miraçta Hz. Peygamber (a.s.m)’e şu üç şey verildi: Beş vakit namaz verildi, Bakara Suresinin son kısmı (Amenerresul) verildi ve bu ümmetten Allah’a şirk koşmadan ölen kimsenin günahlarının bağışlanacağı hususu (söz verildi).” (bk. Müslim, İman, 279).
Miraç vasıtasıyla insanlara ve meleklere yani, yer ve gök sekenelerine verilen mesaj ve yeryüzünün en kıymetli varlığı insana Resulullah (sas)'ın Rabbimizden getirdiği gök hediyelerini ve ilahi ikramları kısaca açıklamak uygun olacaktır.
Miraçtan getirilen ve hediye tabir ettiğimiz olgular, insanın dünya ve ahiretini yakından ilgilendirmektedir.
Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan, mümin ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece müminler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.
İkincisi: İnsan her şeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.
Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık.” derken, İki Cihan Serveri (asm) yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi, beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.
Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir. Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.
Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz (asm) Miraçta Cenab-ı Hakk'ın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin cennette müminlere de nasip olacağı müjdesini verdi.
“Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle cennette apaçık göreceksiniz.”
buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.
Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan, bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir...
Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin." dendiğinde, o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakk'ın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakk'ın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir.
Buna göre;
İman ile insan... Alay-ı illiyin dediğimiz maneviyatın ve yaradılışın en yüksek derecesine çıkıyor.
İman ile insan... Eşref-i Mahlûkat dediğimiz tüm yaratılanların en şereflisi rütbesine çıkıyor.
İman ile insan... Sahib-i Kâinat dediğimiz Rabbulaleminin direkt muhatabı olma makamına çıkıyor.
İman ile insan... Yeryüzünün halifesi ve mahlûkatın Allah katında temsilcisi olma derecesine çıkıyor.
İman ile insan... Şu dünyada Cenab-ı Hakk'ın aziz ve muhterem bir misafiri konumuna çıkmış oluyor.
İşte bu hakikat Miraç'ta Peygamberimize (asm) bildiriliyor ve imanın bize neler kazandırdığını ve kazandıracağını bize haber vererek, Ehl-i İmanı bunlarla müjdeleyerek haberdar ediyor.
Bize düşen görev ise Rabbimizin bize verdiği kıymeti, değeri ve önemi kavramak ve Allah katında kıymetli ve değerli olmanın ancak Allah'a iman ve itaat ile olduğunu bilerek yaşamak ve hayatımızı mutlaka helal dairede kalarak ve haramlardan da sakınarak yaşamak ile olduğunu bilmek!.. (bk. Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Otuz Birinci Söz.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İsra ve Miraç Mucizesi
- Peygamberimiz neden mi'raca çıktı?
- Miraç gecesi namaz elli vakitten beş vakite mi indirilmiştir? Peygamber Efendimiz ile Hz. Musa arasında geçen konuşma doğru mudur? Bu konuşmanın Hz. Musa ile olmasının hikmeti nedir?
- Mi'racta Peygamberimiz'in Allah'ı görmesi nasıl olmuştur?
- Peygamber Efendimiz ve gül ilişkisi nedir?
- Allah’ın razı olmadığı saltanat bir asır sürmez mi?
- MÛ`TE MUHAREBESİ
- "Dünyanın, Cenab-ı Hakk'ın yanında bir sinek kanadı kadar kıymeti olsaydı, kâfirler bir yudum su ondan içemeyeceklerdi." mealindeki hadis-i şerifi nasıl anlayacağız?
- "Hüzne yapışın. Zira hüzün, kalbin anahtarıdır." rivayetini nasıl anlamalıyız?
- Peygamberimizi överken, "Levhi Mahfuz'daki ilim ona verilen ilminin bir kısmıdır." deniliyor. Bu doğru mudur?