Hz. Ali, Kuran'ın tahrif edildiğini söylemiş mi?

Tarih: 27.10.2022 - 12:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Reşad halifeler kitabında ve bazı internet sitelerinde Hz. Ali'nin Kuran'ın tahrif edildiğini söyleyen bir alıntı var; bu kitapta mı ve eğer öyleyse sahih mi?
- Hz. Ali, “Ben Kuran’ı toplamadıkça dışarı çıkmayacağıma ve dışarı elbisesi giymeyeceğime dair yemin etmişim.” demiş mi?
- Dinever kentinde resmen kadılık yapmış ve H. 276’da vefat etmiş olan Ebu Muhammed bin Müslim bin Kuteybe bin Amr el-Bahili ed-Dineveri “Tarih-i Hulefa Raşidin ve Devlet-i Emevi” (el-İmamet-u ve’s- Siyase diye meşhurdur) kitabının c. 1, s. 13’ünde Sakife olayını genişçe açıklamış ve şu ibareyle konuya girmiştir:
“Ebu Bekir ashaptan bir grubun biat etmediğini ve Ali’nin (k.v) evinde toplandıklarını öğrenince, Ömer’den onların biat etmeleri için dışarı çıkarılmasını istedi. Ama onlar dışarı çıkmaktan çekindiler. Ömer onların bu hareketini görünce odun toplattırıp şöyle dedi: “Ömer’in canı elinde olan Allah’a and olsun ki, ya dışarı çıkacaksınız veya evi içindekilerle birlikte yakacağım.” Halk dedi ki: “Ey Eba Hafs (Ömer’in künyesi)! Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s) da bu evdedir!” Ömer; “O olsa dahi, evi yakacağım!” dedi. Bu sırada evdekiler dışarı çıkıp biat ettiler. Ama Ali biat etmekten çekinerek şöyle dedi: “Ben Kuran’ı toplamadıkça dışarı çıkmayacağıma ve dışarı elbisesi giymeyeceğime dair yemin etmişim.” Ömer yine de kabul etmedi. Ancak Hz. Fatıma (a.s)’ın ağlamaları, halkın da kınaması üzerine Ömer, Ebu Bekir’in yanına geri dönüp Hz. Ali’den biat alması için Ebu Bekir’i tahrik etti. Ebu Bekir birkaç kez Kunfuz’u Ali (a.s)’ın kapısına gönderdi ama her defasında olumsuz cevap aldı. Sonunda Ömer bir grup cemaatle birlikte Fatıma (a.s)’ın evine gelip kapıyı çaldılar. Fatıma (a.s) onların sesini duyunca yüksek bir sesle ağlayarak şöyle figan etti: “Babacığım! Ya Resulellah! Senden sonra Ömer bin Hattap ve Ebu Bekir bin Ebu Kuhafe’den nedir çektiklerimiz!” Halk Fatıma (a.s)’ın ağlama ve figanını duyunca ağlayarak geri döndüler. Ama Ömer birkaç kişiyle kaldı ve zorla Ali (a.s)’ı Ebu Bekir’in yanına götürerek; Hadi Ebu Bekir’e biat et” dediler. Hz. Ali (a.s): “Biat etmesem ne yapacaksınız?” buyurduğunda dediler ki: Bu durumda Allah’a and olsun ki boynunu vururuz.” Hz. Ali (a.s): “Allah’ın kulu ve Resulullah’ın kardeşini mi öldüreceksiniz?” buyurduğunda Ömer; “Sen Resulullah’ın kardeşi değilsin!” dedi. Ebu Bekir onun bu sözleri karşısında sessiz durup hiçbir şey söylemiyordu. Ömer, Ebu Bekir’e dönerek; “Bütün bu işleri senin emrinle yapmıyor muyuz?” dedi. Ebu Bekir de: “Fatıma olduğu müddetçe onu zorlamayacağız.” dedi. Emir’ul-Muminin Ali (a.s) Resulullah (s.a.a)’in kabrine vararak ağlar bir halde, Harun’un kardeşi Musa’ya dediklerini Hz. Peygamber’e arz etti. Allah Teala Kur’an’da Harun’un Musa’ya şöyle dediğini nakletmiştir: “Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi ve neredeyse beni öldüreceklerdi.)”
- Dineveri olayı genişçe anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Ali (a.s) biat etmeyerek evine geri döndü. Daha sonra Ebu Bekir ve Ömer Hz. Fatıma’nın rızasını elde etmek için O’nun evine gittiler. Fatıma (a.s) onlara şöyle buyurdu: “Allah tanık olsun ki, sizin ikiniz beni incittiniz; babama kavuşuncaya dek her namazda size beddua edeceğim; sizi babama şikâyet edeceğim.” (Itqaan Fee Ulum Al-Quran, by Jalaluddin Al-Suyuty, Al-Azhareyyah Press, Cairo, Egypt, 1318 AH, page 59)

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Sorunun sonunda kaynak olarak verilen Suyuti’nin el-İtkan isimli eserinde, soruda geçen bilgiler yoktur.

Bazı Şiilerin ve taraftarlarının kötü bir âdetinin burada da söz konusu olduğu anlaşılıyor. Bazı Şiiler ve taraftarları, ehlisünnete ait bir eserde geçen bir doğruyu görünce, hemen yanına birçok yalan ve iftira da katarak Şia düşüncesine uygun fikirleri yazar ve altına da ehlisünnete ait olan o kaynağı koyuverir.

Örneğin, “Ben kimin dostu ise Ali de onun dostudur.” anlamındaki hadis ehlisünnete ait birçok kaynakta geçmektedir. Bunu fırsat bilen bazı Şiiler, bunun yanına, “O benim vasimdir, benden sonra ona tabi olun.” gibi Peygamber Efendimize (asm) ait olmayan bazı bilgileri ekleyip, altına da ehlisünnet kaynakları ekleyiverirler.

Aynen bunun gibi, soruda kaynak verilen bilgileri, sonunda kaynak olarak verilen el-İtkan isimli eserde bulmanız mümkün değildir.

Cevap 2:

Sorunun başında geçen kaynak, İbn Kuteybe ed-Dineveri’ye nispet edilen "el-İmame ve’s-Siyase" isimli eserdir.

Aslında bu eserin müellifi kesin olarak tespit edilememiştir. Ancak bazı yerlerde İbn Kuteybe’ye (ö. 276/889) nispet edilmektedir.

Diğer kaynaklardaki rivayetlerden farklı ve geniş bilgiler ihtiva eden eserde, her halifenin iktidara geliş süreci, varsa bu konu etrafındaki siyasî ve askerî mücadeleler anlatılmış, olaylar tahlil edilmiş, bazı sahabiler eleştirilmiştir. Emevîler lehine ifadelerin yer aldığı kitapta yanlışlıklar ve uydurma rivayetler de bulunmaktadır. İlk Abbasi halifesi Ebü’l-Abbas es-Seffah’ın, Seffah ve Ebü’l-Abbas şeklinde iki ayrı şahıs gibi anlatılması dikkati çeken en önemli yanlışlardan biridir.

Ebu Bekir İbnü’l-Arabî, el-İmame ve’s-siyase’nin İbn Kuteybe’ye nispetini şüphe ile karşılamış ve eseri şiddetle tenkit etmiştir. [Ebu Bekir İbnü’l-Arabî, el-Avaṣım mine’l-kavaṣım (nşr. Muhibbüddin el-Hatib), Kahire 1399, s. 248]

Muhibbüddin el-Hatib de eserin İbn Kuteybe’ye ait olmadığını belirtmiştir (Avasım, neşredenin dipnotu, s. 248)

Aralarında Pascual de Gayangos, Reinhart Dozy, Michael Jan de Goeje ve Brockelmann’ın bulunduğu şarkiyatçılarla birçok tarihçi;

- İbn Kuteybe’nin hal tercümesini yazanlardan hiçbirinin onun bu isimde bir kitabından bahsetmediğine,
- Eserin üslûbunun diğer eserlerine benzemediğine,
- Öteki kitaplarında kendi görüşlerini yazarken söze “kāle Ebû Muhammed” diye başladığı halde, bu eserde “kāle Abdullah” ifadesinin kullanıldığına,
- Diğer eserlerinde zaman zaman kendi kitaplarına gönderme yaparak bunların adını zikretmesine karşılık el-İmame’de hiçbir kitabının adının geçmediğine,
- Öbür eserlerinde İfrikıye, Mağrib ve Endülüs tarihine yer vermediği halde, bu kitapta
-konusuyla ilgisi olmamasına rağmen- bu bölgelerin fetihlerine yer verilmiş olmasına,
- Muahhar bir müellif olan İbnü’ş-Şebbat (ö. 681/1282) dışında, hiçbir yazarın eserden iktibasta bulunmamasına,
- el-İmame’de Abbasi halifelerinin tenkit edilmesine karşılık İbn Kuteybe’nin diğer eserlerinde onlara karşı böyle bir tavra rastlanmadığına

vb. gerekçelere dayanarak, eserin İbn Kuteybe’ye ait olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Kuzey Afrika ve Endülüs’ün fethine kırk sayfalık bir yer ayrılmış olmasından hareketle, kitabın İbn Kuteybe’nin çağdaşı Endülüslü veya Mısırlı bir müellife ait olabileceği de söylenmiştir. Endülüs tarihine dair eser yazan İbnü’l-Kutıyye’nin adı da bunlar arasında zikredilmektedir [G. Lecomte, Ibn Ḳutayba, EI2 (İng.), III, 845]

Cebrail Cebbur gibi el-İmame’yi İbn Hazm’a nisbet edenler yanında, İbn Kuteybe’ye ait olduğunda ısrar edenler de vardır. Bunlara göre Ebu Bekir İbnü’l-Arabî, İbn Kuteybe’yi eleştirmekle kitabın ona aidiyetini kabul etmiş, ancak kitabın tamamının ona ait olup olmadığı hususunda şüpheye düşmüştür. Bundan dolayı eserdeki yanlışlıkların, konu ve maksadını aşan kısmın müellif tarafından değil başkaları tarafından ilâve edilmiş olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. (Fahri Demir, “el-İmame ve’s-siyase Adlı Eser Üzerine”, Diyanet İlmî Dergi, XXXI/1, Ankara 1995, s. 31-44)

Özetle, soruda geçen kaynağın İbn Kuteybe ed-Dineveri’ye ait olması iddiası şaibelidir. Ona ait olduğu varsayılsa bile, gerek sahabilerle ilgili iddialar gerekse soruda geçen bilgiler asla ona ait olamaz.

Cevap 3:

Bu konuyu rivayet edenlerin büyük çoğunluğu Şia ve Rafizi kimselerdir. Soruda referans verilen kaynaklardaki bilgiler de Rafizi ve kezzap olanlardan nakledilmiştir.

Hz. Ali’nin Kuran’ın tahrif edildiğine dair bir ifadesine de rastlayamadık. Bunu eski Şialardan bazıları demişlerse de şimdiki Şia âlimlerinin aklı başında olanlar da kabul etmezler.

Bizzat bir dergide bu konuyu işleyen yazıda aynen şöyle denilmiştir:

“Eski Şia âlimlerimizden bazıları söylemişlerse de bu kabul edilemez. Çünkü ‘Şüphesiz zikri / Kuran’ın biz indirdik ve hiç kuşkusuz onu biz koruyacağız.’ (Hicr, 15/9) mealindeki ayet çok açıktır. Buna ters düşen düşünceler küfürdür.”

Haşa, Hz. Ali bu ayeti bilmiyor mu?

Hülasa araştırmalarımızda bu konunun çarpıtıldığı, Sünnilerin adı verilerek, asıl bilgiyi veren Şiaların gizli tutulduğu, açıkça iftira eden yalancıların yer aldığı bir bilgi çöplüğüdür. Konuyu fazla uzatmaya gitmeden birkaç misal vermeyi uygun görüyoruz:

Şia iddiası:

Şehristani “el-Milel ven-Nihel” c. 1, s. 57’de şöyle nakletmiştir: “Ömer, biat günü Fatıma (a.s)’ın karnına vurdu, bunun sonucunda karnındaki cenini düşürdü.”

Cevap:

Bu bilgi Şehristani’ye ait değil, Mutezili olan Nazzam’dan nakledilmiştir. (bk. El-Milel ve’n-Nihal, 3/57)

Şia İddiası:

İbni Hacer el-Askalani “Lisan’ül Mizan” adlı kitabında c. 1, s .268’de şöyle nakletmiştir: Ömer, Fatıma’nın karnına vurdu ve Muhsin’i düşürdü. (ez-Zehebi “Mizanu'l-İtidal” kitabı c.1, s.139)

Cevap:

İbn Hacer, bu rivayeti nakleden Ebubekir Ahmed b. Muhammed adlı kişinin yalancı bir rafizi olduğunu bildirmiştir. (bk. İbn Hacer, Lisanü'l-Mizan, a.g.y.)

İlave bilgi için tıklayınız:

Bazı Şialar, İbni Kuteybe Diyneveri'nin “el-İmametu ves-Siyase ...

Hz. Ömer'in, Hz. Fatıma'nın evini yakmak istemesi diye bir şey var ...

Hz. Ebu Bekir Hz. Fatıma'nın evine girdiği için pişman mı olmuş ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun