Hunların Avrupa’yı hercümerç ettikleri doğru mu?
- Muhakemât'ta Hunlar Avrupayı herc ü merc ettiğini söylüyor bunu açıklar mısınız?
- Yani tarihte bildiğimiz Hunlar ile burada geçen Hunlar daha değişik geldi bana.
- Atilla Tanrının kırbacı olarak geçiyor, yani güçlü bir hükümdar peki dini inanışı nasıldı?
- Türklerin soyu Hz. Yafes'den mi geliyor?
Değerli kardeşimiz,
Konuya kısaca birkaç açıdan cevap verilebilir:
1. Muhakemat isimli eserde geçen husus, tarihte "Kavimler Göçü" diye bilinen gelişme ile ilgilidir.
Kuzey Hun Devletinin yıkılması üzerine, Hunlar, Avrupa'da IV. yüzyıl başlarında ikinci defa ortaya çıktılar ve batıya doğru göçe başladılar. Başlarında hakanları Balamir vardı.
Balamir Avrupa Hunlarının ilk hakanıdır. Mete Han’ın On beşinci kuşaktan torunudur. Attila’nın, dedesinin babasıdır.
Balamir, doğudan 374’te İtil / Ural nehri kıyısına gelmiş ve Avrupa’ya ayak basan ilk Hun kitlesinin başında yer almıştı. Arkasından batıya ilerleyerek Dinyeper nehri kıyılarına ulaştı. Bu fetih yürüyüşünde önce Doğu Got Devletini ve ardından Batı Got devletini ortadan kaldırdı. Sonra yürüyüşüne devam ederek bütün Avrupa’yı çiğneyip İspanya’ya kadar ulaştı.
Kudretli Hakan Balamir ordularıyla 378’de Tuna’yı geçti ve Trakya’ya kadar ilerledi. Bu arada bir başka ordusunu da Doğu Roma toprakları içindeki Anadolu’ya, fetih için gönderdi. Ardından 398 yılında ikinci Anadolu seferini yaptırdı.
Balamir, M. S. 400 senesinde ölünce, yerine oğlu Uldız (Yıldız) geçti.
Uldız, Kazakistan’da başlayıp Ren’e kadar uzaman Batı Hun Devletinin Hakanı olarak bilinir. O da babası gibi batıya yürüyüş ve ilerlemeyi sürdürdü.
Uldız’ın başında olduğu Hun devleti, neredeyse dedesi Mete’nin kurduğu devlet büyüklüğündeydi. Uldız, iki defa (404-404 ve 409’da) Tuna’nın güneyine geçerek doğu Roma topraklarını çiğnedi. Onun yerine oğlu Karaton geçti.
Hunlar yoğun olarak Balamir önderliğinde M. S. 375 yılında çatışmalarla Avrupa içlerine ilerlemeye başlamışlardı. Hunlara karşı direnemeyen ve Avrupalıların, kendi din, kültür ve medeniyetlerinden olmadığı için "Barbar" diye adlandırdıkları Vizigotlar, Ostrogotlar, Vandallar, Burgondlar, Germenler de; Hun baskısı ile ve onların önünden kaçarak, birbirlerini iterek, batıya doğru ilerlemeye başladılar.
İşte, Hunların doğudan gelen baskısıyla ve yıkılan devletleriyle bunların yer ve vatan değiştirme olayına batılı tarihçilerce "Kavimler Göçü" denir. Aslında Muhâkemât'ta "hercümerç" denilen de budur.
2. Kavimler göçü Batı Hunları açısından bir fetih harekâtı ve büyüme iken, Avrupalılar açısından bir felaketti ve farklı değişimlere ve sonuçlara yol açtı. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
- Barbar dedikleri kavimlerin topraklarına girmesini önleyemeyen Doğu Roma Devleti, gelişen olaylarla 395'te Doğu Roma ve Batı Roma olarak ikiye ayrıldı
- Hunların sebep olduğu hercümerç ve karışıklık uzun yıllar sürdü ve Avrupa uzun müddet bunun hakkından gelemedi.
- Hun baskısıyla doğan kavimler göçüyle, farklı kavimler birbirine karıştı ve yeni milletler ortaya çıktı. İngilizler ve İspanyollar gibi.
- Günümüz Avrupa devletlerinin çoğunun ilk temelleri böylece atılmış oldu.
- Kavimler Göçü (375); tesirlerinin büyüklüğü ve birçok önemli değişimi yanında getirdiği için; batı tarihçileri tarafından (ve kendi açılarından), İlk Çağın sonu ve Orta Çağın başlangıcı kabul edilir.
Sonradan batı tarihçiliğini esas alan milletler ve tarihleri de aynı şeyi kabul ettiler. Tarihimize de ilk Çağ, Orta Çağ gibi adlandırma ve sınıflandırmalar batıdan gelmiştir.
3. Bir batı kilisesi ve mezhebi olan Katolik papalık; Kavimler Göçünü tetikleyen, mecbur kılan ve Avrupa'ya büyük bir felaket, istila ve yıkımın ana sebebi olarak gördüğü Hunları (ve onların sebep olduğu felaketi) ve kavimler Göçünün hızlanmasına sebep olan Attila'yı "Tanrının Kırbacı" olarak adlandırdı. Yani Tanrı; Avrupalıların günahları ve hataları yüzünden Attila’yı (ondan önce ve sonra gelen aynı yolda olan Hakanları ve ordularını) günahkâr toplumları cezalandırmak için üzerlerine salmış ve Attila eliyle kırbaçlamıştı.
Diğer taraftan; Hunlar açısından bu durum; bir büyüme, gelişme ve büyük bir fetih ve yayılma ve cihan hâkimiyeti hareketiydi.
4. Aslında Kavimler Göçü IV. asrın sonlarında (375) Batı Hun Devleti büyük hakanı Balamir zamanında başladı, ondan sonra kendisini "sırayla" takip yeden, Uldız (Yıldız), Karaton, Rua, Bilada ve kardeşi Attila'nın ortak hakanlığı ve Attila'nın tek başına hükümdarlığı zamanında devam etti.
5. Özellikle "Attila-Bilada" devrinde (434-453) Batı aleyhine ve Hunlar lehine önemli gelişmeler yaşandı. Çünkü Doğu Roma Devleti, "Bilada-Attila Hükümranlığı" döneminde artan ve güçlenen Hun baskısına daha fazla direnemedi ve Orta Tuna boylarını Hunlara bırakmak zorunda kaldı. Yani Hunlar Doğu Roma topraklarını fethediyordu.
Attila, kardeşi Bilada'nın ölmesiyle tek başına Batı Hun Devleti Hükümdarı oldu. Büyük bir Hun Devleti olmak ve büyümek için, insanların gözünde büyüyen ve büyütülen Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarını hâkimiyeti altına almaya karar verdi.
Attila, 447 yılında Doğu Roma'nın antlaşma şartlarına uymaması ve yıllık vergisini ödemek istememesi üzerine, Doğu Roma üzerine sefere çıktı. Trakya'ya girdi ve devletin başkenti İstanbul'a, Büyük Çekmece gölüne kadar ilerledi. Bu durum mağrur Doğu Roma'ya büyük bir darbeydi.
Bunun üzerine Hunlar önünde geri çekilen kral Teodosyus, Hun ilerlemesi ve fethi karşısında barış istemek zorunda kaldı. Yapılan antlaşmaya göre; kendi ülkesinin aleyhinde olarak Tuna'nın güneyinde asker bulundurmayacak, savaş tazminatının hepsini ödeyecek ve yıllık vergiyi de üç katına çıkaracaktı.
Hunlar böylece dünyada ses getiren ve umulmayan büyük bir iş başardılar. Doğu Roma'yı kıpırdanamaz hale soktular ve haraca bağladılar.
Attila çıktığı seferlerle Avrupa’nın üçte ikisine hâkim olan biri oldu. Ayrıca bu seferinde Attila Bizans’a ait yetmiş şehir ve kasabayı topraklarına katmıştı.
Ardından Attila 451'de Galya (Fransa) Seferine çıktı. Ren nehrini geçti, Fransa’nın Metz ve Reims şehirlerini aldı. Orleans şehri yakınlarında Katalon ovasında önünden kaçan Gotlarla yaptığı büyük savaşta iki ordu kesin bir sonuç elde edemediyse de, Attila'nın orduları Fransa topraklarına kadar gitmiş ve orada savaşmıştı. Bu durum, Hunların o devirdeki gücünü, ordularının kudretini ve fetih politikalarını göstermesi açısından önemlidir.
Attila bir yıl sonra da (452) tarihte pek az görülen bir iş başardı ve Alp dağlarını aşarak İtalya'ya girdi. Buna da "İtalya Seferi" denir. Yani o bu seferde de Batı Roma başkenti Roma'ya girmek istiyordu. Roma'ya kadar gittiyse de Papa II. Leo’nun merhamet dilemesiyle bir büyüklük göstererek Roma'ya girmedi, şehri tahrip etmedi. Roma’yı yıllık vergiye bağladı ve geri döndü.
Attila’nın devleti, Orta İsveç ve Orta Fransa ile Kuzey Kafkasya arasındaki topraklara hâkim büyük bir devletti.
Attila'nın 453'te ölümü üzerine, yerine geçenler Hun birliğini muhafaza edemediler ve Hunlar 469'da yıkıldı. (bk. ilgili ansiklopedi maddeleri ve Kemal Kara, Tarih, Önde Yayıncılık, İstanbul 1996, s. 68-70; Öztuna, Yılmaz, Büyük Tarih Ansiklopedisi, I-II, BateşYayınları, İstanbul 1992, II, 281- 282)
6. Türklerin soyu Nuh’un oğullarından olan Yafes’ten mi gelir?
Bu konudaki bilgiler Tevrat ve hadislerden gelir. Ham, Sam ve Yafes, Hz. Nuh’un peygamberliğine inanan üç oğludur. Tufan sırasında gemide bulunuyorlardı. Yani onlar müminlerdi.
Hz. Nuh’un Sam ve Yafes hakkında hayır duası vardır.
Yahudi rivayetlerine göre Nuh aleyhisselam dünyayı bu üç oğlu arasında paylaştırmıştı.
İslam kaynaklarına göre bu paylaştırmada; Türklerin atası Yafes’e doğu ülkeleri ve Rum diyarı düşmüştür. Yafes soyundan gelenler, kızıl (beyaz) ve kumral tenlidirler.
Kur'an’da Yafes’in adı geçmez. Saffat suresinin 77. ayetinde “Biz Nuh’un soyunu yeryüzünde kalıcı yaptık.” buyrulur.
Bu ayetten hareketle müfessirler, Hz. Nuh’un soyunun ona inanan üç oğlu Ham, Sam ve Yafes’ten türediğini söylerler.
Ayrıca hadis kaynaklarına göre; Sam Arapların, Ham Habeşlerin, Yafes de Rumların atası olarak geçer. (Tirmizi, Tefsîru’l- Kuran, 37/4, Menakıb, 69; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 9,11; Heysemî, Mecma‘uz- Zevâid, I, 93; Müttakî el- Hindi, Kenzu’l-‘Ummâl, XI, 512)
Taberî’de ise, Yafes’in Türklerin, Hazarların, Sakâlibe’nin, Ye’cüc ve Me’cüc’ün atası olduğuna dair bir rivayet de vardır. (bk. Taberî, Câmi‘u’l- Beyân, XXII, 67)
Aynı rivayet tarih kitaplarında da vardır. (Sa‘lebî, Arâisü’l- Mecâlis, s. 61; el- Kisâî, Kısasu’l-Enbiya, s. 101)
Bu kaynaklara ek olarak detaylı bilgi ve kaynak için bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Nuh, Yafes, Sam ve Ham md.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Bakara 258?de geçen İbrahim ile Nemrud arasındaki tartışmayı örnek gösterip Kuran?ın, Tanrı?nın varlığını ispatlamak üzere kullandığı mantığın, hiçbir bilimsel değeri olmadığı iddiasına ne dersiniz?
- PAPA
- "Düşünüp ibret alırsınız diye herşeyden çiftler yarattık." ayetine göre atom, bakteri, virüs, salyangozun da çifti var mıdır?
- LAİKLİK
- Hz. İsa’nın göklere yükseltildiği yer neresidir?
- KUDÜS
- Nasıl bir dünya?
- Günümüzde İslami kurallara dayalı bir devlet kurulabilir mi? Kuran'ın devlet yönetimi ile ilgili koyduğu bu kurallar günümüzde geçerli olabilir mi?
- ?Şarkı söyleyen kadınlar, kuşlarla oynayan, eteksiz olarak hamama giren, tavla ve satranç oynayan, yolda bir şeyler yemek gibi âdi hareketlerde bulunan kimse, büyük günah işlediğinden, şahitliği geçersizdir.? tespiti doğru mudur?
- Hac ibadeti yaparken, Farz tavafı yapılması gerekirken, onun yerine veda tavafına niyet ederek yapılan tavaf yeterli olur mu? Herhangi bir ceza yada tavafın yeniden yapılması gerekir mi?