Hudeybiye anlaşması, Mümtehine suresi 10. ayeti ile delinmiş midir?

Tarih: 24.11.2016 - 03:56 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hudeybiye anlaşmasına göre müşriklerden Müslüman olanlar Medine'ye giremeyecekti.
- Bir yerde okuduğum kadarıyla Mümtehine suresinin 10. ayetinin inmesi üzerine Ümmü Gülsüm adında bir hanım Müslüman olduktan sonra Medine'ye kabul edilmiş.
- Bu, anlaşmaya aykırı mıdır?
- Aykırıysa Allah ve Resulü -haşa- sözlerinde durmamış mı olur?
- Bu durumun özel sebepleri nelerdir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ümmü Külsûm bint Ukbe b. Ebî Muayt el-Ümeviyye (ö. 32/652’den sonra) kadın sahabidir.

Annesi ilk Müslümanlardan Ervâ bint Küreyz’dir. Ervâ, Hz. Osman’ın da annesi olduğu için Ümmü Külsûm onunla anne bir kardeştir.

Babası Mekkeli müşriklerin liderlerinden, Müslümanlara yaptığı eziyetlerle tanınan Ukbe b. Ebû Muayt’tır.

Ümmü Külsûm, Mekke’de hicretten önce Resûl-i Ekrem (asm)’e biat ettikten sonra ailesinin muhalefetine rağmen 7 yılında (628) Mekkelilerle yapılan Hudeybiye Antlaşması’nın ardından bir gece Medine’ye doğru yaya olarak yola çıktı.

Bu cesareti sebebiyle ailesi yanında bulunmadan hicret eden tek Kureyşli kadın ve Resûlullah (asm)’tan sonra ilk hicret eden hanım diye tanındı.

Hicretinin ardından kardeşleri Velîd ile Umâre onu Mekke’ye götürmek üzere Medine’ye geldilerse de Hz. Peygamber (asm) Ümmü Külsûm’ü onlara vermedi. Kardeşleri kendisini Hudeybiye Antlaşması’nda yer alan, Medine’ye sığınan Mekkelilerin iade edileceği maddesine göre istemekteydi.

Resûl-i Ekrem (asm) ise onlara kadınların antlaşma kapsamına girmediğini söyledi ve Ümmü Külsûm hakkında o sırada nâzil olan (İbn Sa‘d, VIII, 230-231) Mümtehine sûresinin 10 ve 11. ayetleri dolayısıyla samimiyetle hicret ettiği tesbit edilen mümin bir kadının kendilerine verilemeyeceğini bildirdi.

Hz. Peygamber (asm) kadınların antlaşma kapsamında olmadıklarını hatırlatarak bu hükmü uygulayınca Kureyşliler bir itirazda bulunmadılar. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Hudeybiye Ant­laşması md.)

Gerçekte bu antlaşmayı Müslümanlar değil, Kureyşliler, dikte ettirmişlerdir. Onların temsilcisi olan Süheyl bin Amr'ın yazdırdığı antlaşmanın söz konusu maddesinin metni şöyledir:

"Sana bizden bir erkek (racul) gelirse, o gelen kimse senin dininde olsa bile, onu bize iade edeceksin."

(Bu antlaşmanın lafızları Buharî'de Kitabu’l-Şurut, Bab'ul-Şurut fi'l Cihad ve Mesalih'de güçlü senetlerle nakledilmiştir.)

Süheyl bin Amr'ın, antlaşmayı yazdırırken, "Racul" kelimesini zihninde bir an kadın ve erkek olarak düşünmesi mümkündür. Ancak antlaşmanın ilgili maddesinde kelime "Racul" olarak yazılmıştır ve Arapça'da bu kelime sadece erkekler için kullanılır.

Bu yüzden Ümmü Gülsüm'ün kardeşleri onun iadesi için Hz. Peygamber (asm)'e başvurduklarında (İmam Zührî'nin rivayetine göre), Hz. Peygamber (asm) onları geri çevirerek, "Bu antlaşma kadınlar için değil, sadece erkekler için geçerlidir." demiştir. (Ahkamu'l Kur'an, İbnu'l Arabî; Tefsir-i Kebir, İmam Razî ilgili ayetlerin tefsiri)

Bu ana kadar Kureyşliler antlaşmanın erkek ve kadını kapsadığı düşüncesinde olduklarından, Hz. Peygamber (asm)'in antlaşmanın bu kelimesine dikkat çekmesi üzerine şaşırıp kaldılar ve mecburen boyun eğdiler.

Antlaşmanın bu şartı gereğince, Müslümanların, hangi maksatla gelirse gelsin hiçbir kadını Kureyş'e iade etme zorunluluğu yoktu.

Ancak İslâm'ı ilgilendiren husus Medine'ye sığınmak için Mekke'den kaçıp gelen diğer kadınlar değil Müslüman kadınlardı. Bu bakımdan Allah Teâlâ, hicret ederek gelen kadınların imanlarını açığa vurmalarını ve sorguya çekildikten sonra da mümin olduklarına kanaat getirilirse şayet, kafirlere geri gönderilmemelerini bildiren ayeti inzal etmiştir.

Allah'ın bu emirleri, şöyle uygulanıyordu:

Eğer bir kadın Mekke'den hicret edip Medine'ye gelirse, ona Allah'ın birliğine ve Muhammed (asm)'in Allah'ın elçisi olduğuna inanıp inanmadığı ve sadece Allah ve Rasulü için mi hicret ettiği soruluyordu. Yani kocasıyla kavga ettiği veya Medine'deki bir Müslümana aşık olduğu ya da dünyevi birtakım çıkarlar için mi hicret ettiği öğrenilmeye çalışılıyordu.

Bu sorulara tatminkâr cevaplar alındıktan sonra, o kadın Medine'ye kabul edilir, aksi takdirde iade edilirdi. (İbn Cerir, bu hadisi İbn Abbas'tan rivayet etmiştir. Ayrıca Katade, Mücahid, İkrime, İbn Zeyd.)

Demek ki, Peygamber Efendimiz (asm)'in uygulaması, Hudeybiye Ant­laşmasına uygundur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun