Kendinizi cehennemden kurtarınız, hadisini açıklar mısınız?
- İnternette okumuştum; "Yakın akrabalarını uyar!..." diye ayet gelince Peygamber Efendimiz (asm) akrabalarını toplayıp onlara tebliğde bulunuyor... Amcası Ebu lehep kendisine hakaret edior ve "Eli kurusun" diye ayet geliyor...
- İlgili hadisive bu olayı açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Ebû Hüreyre (ra) şöyle dedi:
: لما نزلَتْ هذِهِ الآيَةُ : { وَأَنْذِر عشِيرتكَ الأَقربِينَ } [ الشعراء : 214 ]
دعا رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قُرَيْشَا فاجْتَمعُوا فَعَمَّ ، وخَصَّ وقال:
«يا بَني عبدِ شَمسٍ ، يا بني كَعْب بنِ لُؤَي ، أَنقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ ، يَا بني مُرَّةَ بـنِ كْعبٍ ، أَنْقِذُوا أَنفُسَكُمْ مِن النَّار ، يا بني عبْدِ مَنَافٍ ، أَنْقِذُوا أَنْفُسَكُمْ مِنَ النَّارِ ، يا بَني هاشِمٍ أَنقِذُوا أَنْفُسكُمْ مِنَ النَّارِ ، يا بني عبْدِ المطَّلِبِ أَنْقِذُوا أَنْفُسكُمْ مِن النَّارِ ، يا فاطِمَة أَنْقِذي نفْسَكَ منَ النَّار ، فَإِني لا أَمْلِكُ لَكُمْ منَ اللَّه شيْئاً ، غَيْر أَنَّ لَكُمْ رحِماً سأَبلُّهَا بِبِلالِها »“Yakın akrabalarını uyar!” (Şuarâ, 26/214) ayeti nâzil olunca, Resûlullah (asm) Kureyş kabilesini toplantıya çağırdı. Onlar da geldiler. Hz. Peygamber (as) kimine genel, kimine de özel olarak şöyle hitâb etti:
“Ey Abdüşems oğulları! Ey Ka`b İbni Lüey oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
Ey Abdümenâf oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
Ey Hâşim oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
Ey Abdülmuttalib oğulları! Kendinizi cehennemden kurtarınız!
Ey Fâtıma! Kendini cehennemden kurtar! Çünkü sizi Allah’ın azâbından kurtarmaya benim gücüm yetmez. Ama aramızdaki akrabalık bağı sebebiyle sizinle ilgimi kesmeyeceğim.” (Müslim, Îmân 348, 351).
Resûl-i Ekrem Efendimize (asm) “Yakın akrabalarını uyar!” ayeti nâzil olunca, onları yemeğe davet etti. Amcaları Ebû Tâlib, Hz. Hamza, Hz. Abbas ve Ebû Leheb ile birlikte kırka yakın akrabası evine geldiler. Yenilip içildi.
Ebû Leheb onun konuşmasına fırsat vermeden söze başladı. "Sen söyleyeceklerini daha önceleri bize söyledin. Bu dâvâyı bırak. Senin bize yaptığın kötülüğü hiç kimse yapmadı..." gibi sözlerle Efendimize (asm) hakaret etti. Onun konuşmasına fırsat vermedi. Sonra da herkes kalkıp gitti.
Cebrâil (as) tekrar geldi ve akrabalarını uyarması gerektiğini hatırlattı. Hz. Peygamber (as) akrabalarını yine yemeğe davet etti. Sonra onlardan kendisini himâye etmelerini istedi. Muhtelif kimseler söz aldılar. Amcası Ebû Tâlib ile halası Safiyye onu Ebû Leheb’e karşı müdafaa ettiler.
Yakın akrabalarını daha geniş bir çerçevede uyarmak isteyen Resûl-i Ekrem (asm) bir gün Safâ Tepesi’ne çıktı.
Bütün yakınlarına “Ey Abdülmuttalib oğulları! Ey Abdümenâf oğulları! Ey Zühre oğulları!..” diye ayrı ayrı seslendi. Sesini duyanlar kalkıp geldiler. Resûlullah Efendimiz (asm) onlara önce Allah’a ve Resûlü’ne iman etmeleri gerektiğini hatırlattı. Daha fazla konuşmasına dayanamayan Ebû Leheb, Efendimiz’e fırlatmak üzere eline bir taş aldı:
- Yuh sana! Bizi bunun için mi topladın, diye bağırdı.
Resûl-i Ekrem (asm) sallallahu aleyhi ve sellem onun bu kabalığına ve saygısızlığına bakmadan Kureyş kabilesinin bütün kollarını ve yakın akrabalarını birer birer sayarak kendilerini uyardı.
“Kendinizi cehennemden kurtarın!” uyarısıyla Nebiyy-i Muhterem Efendimiz (asm) onları taptıkları putları bırakmaya, sadece Allah’a iman ve ibadet etmeye çağırmakta; Allah’a imân etmeden cehennem ateşinden kurtulmanın mümkün olamayacağını belirtmektedir.
Hadis-i şerifin sonunda yer alan “Aramızdaki akrabalık bağı sebebiyle sizinle ilgimi kesmeyeceğim”, sözüyle Efendimiz (asm), Müslüman olmadı diye bir akraba ile ilgiyi kesmemek gerektiğini dile getirmektedir. Bir gün din kardeşimiz olması ihtimal dâhilinde bulunan bir kimseyle ilgiyi kesmek, onu İslamiyet’ten soğutmak anlamını taşır. Bu da doğru bir hareket değildir. Müslüman olmayan bir akraba sıkıntıya düştüğünde ona yardım etmek, başına bir kötülük geldiğinde ona el uzatmak Müslüman olan akrabanın görevidir. Akrabalık bağı, işte böylesine önemlidir.
Bazı rivayetlerde Peygamber Efendimizin (asm)'in yakınlarını uyardıktan sonra onlara “Malımdan neyi dilerseniz isteyin!” buyurduğu görülmektedir. Bu sözüyle Efendimiz onlara, "Siz benim en yakın akrabamsınız. Malım, mülküm size feda olsun. Benden dünya malı isteyin vereyim. Fakat sizi Allah’ın azabından kurtarmaya gücüm yetmez..." demiş olmaktadır.
Yine bazı rivayetlerine göre Efendimiz (asm) akrabalarına hitaben:
“Kendinizi Allah’tan satın alın! Yoksa sizi Allah’ın azabından kurtarmak elimden gelmez.” buyurmuştur. Peygamber Efendimizin bu uyarısı ne kadar anlamlıdır! Bugün öyle kimseler vardır ki, benim babam hâfızdı. Dedem büyük âlimdi. Büyük annem şöyle Kur’ân-ı Kerîm okurdu diye onlarla iftihar ederler ve bu sözlerle dindar olduklarını anlatmaya çalışırlar. Böyle dindar insanların soyundan geldikleri için ahiret hayatını garantiye aldıklarını zannederler. Halbuki Peygamber Efendimiz (asm) en yakın akrabalarına “Kendinizi Allah’tan satın alın! Yoksa sizi Allah’ın azabından kurtarmak elimden gelmez...” diye seslenmekte ve kendisine güvenmemelerini hatırlatmaktadır. O dehşetli kıyamet gününde kimsenin kimseye fayda vermeyeceği bir gerçektir. Bu acı gerçeği unutmamak gerekir.
“Yakın akrabalarını uyar!” ayeti geldikten sonra Peygamber Efendimiz’in (asm) müşrikleri böyle toplantılarla birkaç defa uyardığı anlaşılmaktadır. Nitekim bir defasında yine Safâ Tepesine çıkarak:
“Baskın vaar!..” diye bağırdı. Sonra da Kureyş kabilesinin kollarına birer birer seslendi. Araplarda böyle bir âdet vardı. Önemli haberler böyle duyurulurdu. Müşrikler etrafına toplanınca:
“Ne dersiniz? Şu dağın eteğinden birtakım atlıların gelmekte olduğunu size haber versem, bana inanır mısınız?" diye sordu.
Müşrikler hep bir ağızdan:
- Biz şimdiye kadar senin yalan söylediğini görmedik, dediler.
Resûlullah (asm):
“Gelmekte olan şiddetli bir azabı size haber veriyorum!” deyince Ebû Leheb öfkelendi:
- Yazıklar olsun sana! Bizi bunun için mi topladın, diyerek çekip gitti. Bunun üzerine şu sure nâzil oldu:
“Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kendisi de helâk olsun!..” (Müslim, İman 355).
Hz. Peygamber (as)’a pek çok fenalık yapan bu amcası olacak herif ve şirret karısı, müminlerin diliyle Tebbet suresi’nde on beş asırdır lanetlenip dururlar.
Özet olarak;
- Akrabalarla ilgiyi kesmemek, onlara kol kanat germek nasıl bir görevse, onlara dinî bilgi ve şuur vermeye çalışmak da bir görevdir.
- Büyük bir insanın akrabası olduğunu söyleyerek onlara güvenmek kimseye fayda sağlamaz. İnsanı kurtaracak olan imanı ve ibadetleridir.
- İslam’ı tebliğ etmeye yakın akrabadan başlamak gerekir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 331)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet