Hasan Basri Allah'ın takdirini ret mi ediyor?
- "Tâbiînden Hasan el Basri de Emevilerin iktidarlarını kadere dayandırmasını reddetmiş ve bu tür şeylerin Allah'ın takdiri olmadığını savunmuştur." (Hasan El Basrî'nin Halife Abdülmelik bin Mervan'a Mektubu, Ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 1954)
- Hasan el Basri gerçekten de böyle bir şey söylemiş mıdır? Söylediyse manası nedir?
- O mektupta gerçekte neler yazmaktadır?
Değerli kardeşimiz,
Hayır, Hasan-ı Basri Hazretleri kaderi reddetmez, işledikleri günahları kadere havale ederek bunun sorumluluğundan güya kendilerini kurtarmaya çalışanların bu görüşlerini reddeder.
Her günahkâr, kendi günahından sorumludur ve bu suçunu kadere havale ederek sorumluluktan kurtulamaz.
İşte, bunu ispat etmek üzere zamanın halifesinin yazdığı bir mektuba cevap vermek için ilgili eserini yazmıştır.
Evet, yaratan Allah’tır, ancak bunu isteyen insanın kendisidir. Öyleyse günahın sorumluluğu da kişiye aittir.
Nitekim ilgili eserinde, Hasan-ı Basri Hazretlerinin Allah’ın kaderini, takdirini reddettiğine ve Mutezileler gibi düşündüğüne dair bir tek cümleye rastlayamadık.(1)
Hasan-ı Basri’nin ayetlerin ışığında Ehl-i sünnet itikadına uygun yaptığı izahları iki önemli noktada toplanabilir:
a) Her şeyi yaratan Allah’tır. İnsan ise hiçbir şeyi yaratamaz.
b) İnsanı imtihanda sorumlu tutan bir özgür iradesi vardır. Her işin insanın yapabileceği bir basamağı var, bir de yapamayacağı bir basamağı vardır.
Hasan-ı Basri Hazretleri ilgili mektubunda defalarca “Eğer insanın özgür iradesi yoksa, Allah’ın kullarına komplo kurmak gibi adalet ilkesine ters ve haksızlık içeren bir ilahi tedbiri kabul etmek gerekir ki, bu mümkün değildir.” manasına gelen ifadelere yer vermiştir.
“Bizi ancak mücrim olanlar dalalete düşürdü.” (Şuara, 26/99),
“Biz kavmini senden sonra test ettik ve Samiri onları dalalete sürükledi.” (Taha, 20/85)
mealindeki ayeti insana sorumluluk yükleyen cüzü iradesinin varlığını ispat etmek için yorumlamıştır.
- Hasan-ı Basri,
“Eğer Allah sizi azgınlığınızın içinde bırakmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size fayda vermez. O sizin rabbinizdir ve ona döndürüleceksiniz.” (Hud, 11/34)
mealindeki ayette zikredilen “iğva” kavramını “azgınlık” manasında değil, azap verme anlamında yorumlamıştır. Bunun da tek sebebi, “kötülüklerin faili olan kulları sorumluluktan kurtarmak” gibi bir algının oluşmasını önlemeye yöneliktir. Çünkü “teklif-i malayutak yoktur.” (bk. Bakara, 2/286) mealindeki ayette kulun iradesi dışında -imtihana dahil- hiçbir söz konusu olmadığına işaret edilmiştir.
“Rabbu’l-alemin olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir, 81/29)
mealindeki ayetin ifadesi ise işin içindeki yaratma ve icat noktalarının ilahî külli iradeye bağlı ve bağımlı olduğunu göstermektedir.
Görebildiğimiz kadarıyla Hasan Basri’nin ilgili mektubu kaderin ehl-i sünnet anlayışını yansıtmaktadır. Bu düşünceye zedeleyen Arapça bir cümle varsa, lütfen onu bize gönderin inceleyelim.
Bu konuyu Risale-i Nur'da geçen benzer bir örnekle sonlandıralım (mealen):
Mesela, "Sen bir çocuğun isteğiyle, onu kucağına alsan; sonra sana dese ki; beni falan yere götür; sen de onu oraya götürsen; o da orada üşüyüp hastalansa, sana: 'Beni niye buraya getirdin?' diye itirazda bulunabilir mi? Tabii ki bulunamaz. Çünkü kendisi istedi. Üstelik ona: 'Sen istedin!..' diyerek iki de tokat vurursun." (Sözler, 26. Söz)
Kaynak:
Mektubun orijinali ve tercümesi için bk. (PDF) Kadere Dair İki Risâle(Abdülmelik B. Mervân'ın Ha-san El-Basrî'ye Gönderdiği Mektup Ve Hasan El-Basrî'nin Abdülmelik B. Mervân'a Gönderdiği (Cevabî) Mektup) | Mehmet Kubat - Academia.edu (29 Haziran 2024)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hasan Basri büyük günah işleyenlere münafık demiş midir?
- Hasan-ı Basri kimdir?
- Hasan-ı Basri'nin Kader Risalesi diye bir eseri var mıdır?
- Elli Dört Farz Şerhi hakkında bilgi verir misiniz?
- HASAN-I BASRÎ
- Tokat atan kocasından şikayetçi olan kadın rivayeti sahih mi?
- Mu'tezilenin iki önemli özelliği nedir?
- Hz. Adem’in neslinden gelecek engelliler gösterildi mi?
- Mutezile- Cebriye- Mürcie
- Hz. Fatıma çarşaf giyer miydi ve nasıl örtünürdü?